1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.08.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay18 Ağustos 2005
https://p.dw.com/p/AbpW

Alman gazetelerinin yorum köşelerinde bugün, 18 Eylül erken genel seçimlerinin favorisi sayılan Hristiyan Birlik partilerinin başbakan adayı Angela Merkel’in gölge kabinesini konu alan değerlendirmeler ilk sırayı alıyor. Yorumlarda, Merkel’in ekibinde denenmiş, ama tecrübeli isimlerin yer aldığı ve bayan liderin kadrosuyla ilgili tek pürüzün, sadece Bavyera Eyaleti’nde teşkilatı bulunan Hristiyan Sosyal Birlik’in Genel Başkanı Edmund Stoiber’in durumunun açıklık kazanmamış olmasından çıkabileceği belirtiliyor.

Alman basınından dikkat çeken bir diğer konu da Bulgaristan’da kurulan yeni hükümet. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin Bulgaristan’daki hükümet krizine bulunan çözüm ile ilgili yorumu şöyle:

“Genel seçimlerden kısa süre sonra meclisin yeniden feshedilme tehlikesi, karşılıklı antipatilerini gizlemeyen üç büyük partinin kerhen kurdukları ortaklıkla savuşturulmuş oldu. Başbakan Staniçev, Bulgaristan’ın 2007 yılında AB üyesi olması için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor. Adli reformlar en kısa zamanda tamamlanmadığı takdirde, Kasım ayında açıklanacak ilerleme raporunun parlak olmayacağı kesin. İktidarın büyük ortağı Sosyalistler reform hamlelerinde, geçmişte kalmış kitlelerin tercihlerini de dikkate almak zorunda. Koalisyon ortaklarından Türk azınlığın partisi, tütün üreticisi için himayeci tedbirler talep edecek. Koalisyona katılan eski iktidar partisi de dört yıl boyunca adli reformlar konusunda arpa boyu yol alamamıştı. AB şimdiye kadar üye adayları Romanya ve Bulgaristan’a oldukça hoşgörülü davranmıştı. Ama artık kılı kırk yarması gerekecek. Fransa ve Hollanda’daki anayasa ayaklanması kuralları değilse de uygulanış şeklini değiştirdi. Sofya yönetimi de bunun farkında.”

Olaylı başlayan Gazze Şeridi’ni tahliye operasyonu yerleşimcilerin bütün direnişine rağmen, bu topraklardaki Musevi varlığının sonunun geldiğini gösteriyor. Financial Times Deutschland gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Dramatik sahnelerin yaşanacağı belliydi. Ama yerleşim birimlerinin zorla boşaltılması İsrail halkında hissi tepkilere yol açtı. Başbakan Ariel Şaron duygusal infial ortamında sağduyuyu elden bırakmamakla tarihi bir başarı elde etti. Ama aynı zamanda, İsrail toplumunu bölen politikacı sıfatını da aldı. Bir Yahudi’nin başka bir Yahudi’yi incitemeyeceği tabusunu yıktı. Ama barış için bu yeterli olamaz. Filistin yönetiminin de aynı büyüklükle karşılık vermesi gerekir. Onun da gerektiğinde kendi toplumundaki fanatiklere fiili müdahalede bulunması şarttır. Öncelikle de İsrail’i terör ile tehdit etmeyi sürdüren Hamas’a karşı.”

Münster’de yayımlanan Westfaelische Nachrichten gazetesinde ise şu satırlar gözümüze çarptı:

“Şaron riskli politikasının bedelini ağır ödüyor. Gazze kavgası lideri olduğu Likud Partisi’ni böldü. Tahliye, İsrail - Filistin ilişkilerine ivme kazandırdı ama ihtilafı sona erdirmeye yetmeyecek. Bağımsız Filistin devletine bir adım daha yaklaşıldı. Ama Batı Şeria tabu olarak kalacak. Kudüs yönetimi daha fazla tavizi kaldıramaz. İsrail işgal ettiği toprakları, radikal Hamas’ın teröre tövbe etmesi umuduyla kısmen boşalttı.”

Irak’taki akıl almaz bombalı terör eylemlerini konu alan yorumunda Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi şu görüşlere yer veriyor:

“Dünya kamuoyunu şoke eden terör dün de Bağdat’ta düzinelerce sivilin canını aldı. Bu uylemleri bir nevi ‘direniş’ kattegorisine sığdırmaya çalışmanın hiçbir anlamı olamaz. Terör, terör ile besleniyor. Caniler ne hastane dinliyor ne de kendi kültürlerini yücelten isimlere saygı duyuyor. Halkın büyük çoğunluğu yeniden yapılanmanın hızla sürdürülmesini istiyor ama güvenlik kuvvetleri gibi sivil toplum da teröre adeta teslim olmuş gibi. Ama en kanlı tedhiş eylemleri bile Irak’ın günün birinde kendi şartlarına uygun bir anayasaya kavuşmasını önleyemeyecektir.”

22 Temmuz’da terörist olabileceği şüphesiyle masum bir Brezilyalı’nın polis tarafından öldürülmesiyle ilgili soruşturmanın sonuçları açıklandı. Hannover’in Neue Presse gazetesi soruşturma raporundan şu sonuçları çıkarıyor:

“Jean Charles de Menezes’in öldürülmemesini gerektiren nedenler saymakla bitmez. Maktül zaten yakalanmıştı, güvenlik görevlileri namlunun ucundaki şahsın kim olduğunu bilmiyordu ve kimlik kontrolüyle görevli memur operasyon sırasında tuvaletteydi. Rapordan çıkan sonuç şu. İngiltere’nin herhangi bir yerinde terörle mücadele ekiplerinin pençesine zamansız düşen her masum sivil Brezilyalı gencin akıbetine uğrayabilir. Sanki polis terör ile mücadele seferberliğinde artık cesetleri canlı esirlere tercih ediyor. Alınabilecek tek teselli, operasyona katılan güvenlik görevlilerinin yalan söylediklerinin ortaya çıkarılmış olmasıdır. Terörün yarattığı panik ortamında bile İngiliz medyası güvenilirliğini korudu. Ancak 7 ve 21 temmuz olaylarından sonra İngiliz polisinin, ‘en iyi şüpheli ölü şüphelidir’ taktiğinden vazgeçmesi beklenemez.”