1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

19.04.2010 - Avrupa basınından özetler

19 Nisan 2010

İzlanda’daki Eyjafjallajökull Yanardağı’nın faaliyete geçmesiyle oluşan kül bulutu Avrupa hava trafiğini felç etmeyi sürdürüyor. Konu, Avrupa gazetelerinde çeşitli boyutlarıyla irdeleniyor.

https://p.dw.com/p/N08v
Fotoğraf: picture-alliance / dpa

Fransa’nın başkenti Paris merkezli Liberation gazetesinin, kül bulutunun Avrupa’da yol açtığı olumsuzluklarla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz:

“İzlanda yanardağının dumanı zamane toplumun kırılganlığının sembolü oldu. Deyim yerindeyse kül bulutu (bir kelebeğin kanatlarını çırpması gibi) Şanghay’dan Paris’e, Krakov’dan New York’a hava trafiğini bloke etti. Bu büyük terslik aslında Fransa’nın anayasasında bile yer alan 'ihtiyatlı olma' prensibinden kaynaklanıyor. Havayolu şirketleri, İzlanda’dan gelen kül bulutunun yarattığı tehlikeye şüpheyle yaklaşıyor. Şirketlerin bu yüzden ne kadar para kaybettikleri göz önünde bulundurulursa, bu şüphenin nereden icap ettiğini anlamak zor değil.”

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yayımlanan Trud gazetesinin aynı konudaki yorumunda da şu satırlar dikkat çekiyor:

“Geçtiğimiz dört gündür dolaşım serbestîsinin sembolü Avrupa Birliği’nde bu bir rüya haline geldi. Bu denli bir izolasyon Soğuk Savaş yıllarında dahi olmamıştı. Bu ataletin kaynağının Birliğe üye olmak için kapısında bekleyen, iflasa sürüklenmiş küçücük İzlanda olması oldukça komik. Bu durum 'Birleşik Avrupa' imajının sadece kafalarda mevcut olduğunu, uçaklar olmadan gerçekleşemeyeceğini gün yüzüne çıkarıyor. Yani bu anlayış, kâğıt üzerinde var, gerçek yaşamdaysa mevcut değil. Avrupa’nın tamamında Fransa’daki gibi saate 350 kilometre hız yapan bir hızlı tren sistemine benzer bir ulaşım sistemi olsaydı, bu 10 Lizbon Antlaşması’ndan daha çok işe yarardı.”

İspanya’nın başkenti Madrid’de yayımlanan sağ liberal eğilimli El Mundo gazetesiyse hava trafiğinde yaşanan kaosu aslında öncesinde engellemenin mümkün olduğu görüşünde:

“Avrupa havalarında hâkim olan kaos ortamını engellemek mümkündü. Ama yetkililer bunun için geç kaldı. Krizin ancak dördüncü günde işe koyulup test uçuşlarına geçilmesine karar verildi. Hükümetler de kendileri için en kolay çözüm yolunu seçerek, kül bulutunun çekilmesini beklemeyi tercih etti. Bugün bile bulutun içindeki kül yoğunluğunun ne düzeyde olduğu belli değil. Bazı uzmanlar uçuş yasağının abartılı bir önlem olduğunu öne sürerek, uygulamayı tüm dünyayı ayağa kaldırdıktan sonra, aslında zararsız olduğu ortaya çıkan domuz gribi karşısında takınılan tutumla kıyaslıyor.”

Hollanda’da yayımlanan Volkskrant gazetesi de “Soyut Tehlike” başlığıyla verdiği yorumunda, havanın açık olduğu Avrupa’da kül bulutundan doğacak tehlikenin kestirilemediği görüşünde:

“Volkan külünden oluşan bulut, uçan bir zımpara kâğıdına benzetildi ve uçağa çarpıp da zarar vermemesinin imkânsız olduğu vurgulandı. İlk baştaki ‘tedbiri elden bırakmama’ yaklaşımına hak vermek mümkündü. Bu durumdan etkilenen hava yolu şirketleri, olası bir kaza riskine girmek istemedi. Mahsur kalan yolcularaysa bir yanardağ patlamasının mağdurları olmak belki ilk etapta biraz da çekici geldi. Ancak havanın açılıp, gökyüzünün maviye dönmesiyle insanların konuya yaklaşımı da değişti. Sadece soyut olarak tanımlanabilecek bir tehlike, insanların gözündeki önemini giderek yitiriyor.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Meltem Karagöz

Editör: Murat Çelikkafa