1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

19.06.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Elmas Topcu19 Haziran 2006
https://p.dw.com/p/Abm5

Alman basınında bugün, Ortadoğu Dörtlüsü’nün yardım kararı aldığı Filistin’deki durum, Slovakya’daki seçim sonuçlarına tepkiler, Cuma günü sona eren AB Zirvesi ve Almanya’da süren Dünya Kupası dolayısıyla yaşanan milliyetçilik tartışmaları öne çıkıyor.

Ortadoğu Dörtlüsü’nün aldığı son kararla, Hamas’ın iktidara gelmesinin ardından yardım musluklarının kapatıldığı Filistin’e yeniden yardımlar başlıyor. ABD, Rusya, AB ve BM’den oluşan Ortadoğu Dörtlüsü, 100 milyon Euro’dan fazla parasal destek içeren mali yardımı, Hamas hükümetini muhatap almadan doğrudan Filistin mercilerine aktarıcak. Münih’de yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi yorumunda, İsrail’i tanımayı reddeden Hamas iktidarının, izlediği keskin politikayla ülkeyi izolasyona sürüklediğini yazıyor.

“Terör örgütü, Hamas iktidara geldiği beş ay önce büyük sözler vermişti. Oysa Hamas’ın yönetimi süresince Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da durum daha da tehlikeli hale geldi. Bu arada 3,5 milyon Filistinli, yiyecek ve ilaç sıkıntısı çekiyor ve ülkede inşaat malzemesi ise hemen hemen tükendi. Hamas’ın, İsrail’i resmen tanımayı reddetmesi ve şiddete son vermemesi ülkeyi uluslarararası izolasyona sürükledi. Bu arada El Fetih’le Hamas arasında iç savaşı andıran çatışmalar yaşanıyor. Hamas boğazına kadar batağa saplanmış durumda. Hamas’ın itirazlarına rağmen, bölgede iki devletli çözümü de getirecek taslak halkoyuna sunulacak. Anketler, Filistinlilerin çoğunun ’evet’ diyeceğini gösteriyor.

Slovakya’da yapılan genel seçimler de Alman basınında geniş yer tutuyor. Seçimlerin galibi „Smer“ adlı Sosyal Demokrat Parti oyların yaklaşık yüzde 29’unu aldı, ancak Smer’in hükümeti oluşturmak için koalisyona gitmesi gerekiyor. Dresdner Neueste Nachrichten gazetesi, son yıllarda özelleştirmeler ve serbest piyasa ekonomisi nedeniyle yabancı yatırımcıların ilgi odağı olan Slovakya’da seçmenin, Hristiyan Demokratları cezalandırdığını yazıyor.

“Son yıllarda uygulanan serbest piyasa ekonomisi, özelleştirmeler ve yatırımcılara vergi kolaylıkları tanınması yönündeki reformlar Slovakya’yı Brüksel’in gözünde süper reformcu güç haline getirdi. Oysa iktidardaki Hristiyan Demokratlar’ın reformlar sayesinde gerçekleşeceği sözünü verdikleri refahtan eser yok. Reformlar yüzünden sosyal güvenceler kırpıldı, vergi oranı yükseltildi. Fakir daha da fakir hale geldi. Reformlar vatandaş için zam, gelirin azalması ve sosyal güvensizlik demek oldu. Bu nedenle vatandaşın Dzurindas’a oy vermemesi haklı bir hesaplaşmadan başma bir şey değil.“

Cuma günü sona eren AB Zirvesi’ne ilişkin değerlendirmeler de dikkat çekiyor. Frankfurter Allgemeine gazetesindeki yorumda, zirvede “Birlik’in hazım kapasitesi“ kriterinin vurgulanmasının akıllıca olduğu, böylece kontrolsüz genişlendiği yönündeki suçlamaların sona ereceği belirtiliyor:

“İyi hoş da genişleme konusu zor bir konu. Öncelikle AB kurumlarının genişlemeye uygun hale getirilmeden gerçekleşecek genişleme gerçekten sorun. Bu anlamda zirvede „hazım kapasitesinin“ gündeme getirilmesi doğru. Kimi çevrelerin Birlik’in bu tavrını Türkiye’nin Birlik’e hızlı üyeliğinin reddi yönünde kullanmaya çalışması ise yanlış. Öte yandan genişlemenin, Birlik’in en önemli başarısı olduğunu herkes biliyor. Bu nedenle genişleme yönündeki kararlara devam edilmeli, ancak bu yapılırken olumlu ve verimli yönler, yani avantajlar öne çıkarılmalı, dezavantajlar değil.“

Almanya’da devam eden 18. Dünya Kupası’nın yarattığı duygunun milliyetçilik mi yoksa vatanseverlik mi olduğu yönündeki tartışmalar devam ediyor. Düsseldorf’ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung, bir çok Alman’ın evlerinin penceresinden bayrak sarkıtmasının, araçlarına Alman bayrakları yapıştırmasının olumlu anavatan sevgisi olduğunu belirtiyor:

“ Dünya Kupası’nın ‘Dünya Dostlarına Konuk Oluyor’ sloganında olduğu gibi Dünya Kupası dostane bir ortamda geçiyor. Almanların da bu arada anavatanlarına duydukları sevgiyi göstermekten çekinmemesi güzel. Onlarca yıl sonra Almanların kendilerine duyduğu güven ve verdiği değer arttı. Ekonomik gelişmenin bile başaramayacağı bu hoş refah duygusunu Dünya Kupası başardı.“