1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 1907 Presseschau 2

19 Temmuz 2011

Bugünkü Avrupa basınının ağırlıklı konuları Suriye’deki protestolar ve İngiltere'yi sarsan telekulak skandalı.

https://p.dw.com/p/11zJN

İsviçre’den Neue Zürcher Zeitung Suriye’de muhaliflerin aylardır süren protestolarını ele alıyor. Yorumda muhaliflere sert müdahale eden Beşar Esad rejiminin her geçen gün biraz daha imaj kaybına uğradığı belirtiliyor:

“Doğruluğu henüz kesinleşmemiş verilere göre Suriye’deki isyan, şimdiye kadar 1500 sivilin hayatına mal oldu. Ekonomi işlemiyor ve ülkedeki hava berbat. Uzun süre umutların bağlandığı, reformcu muamelesi gören Beşar Esad bu imajın hakkını veremedi. Suriye’deki istikrar geçmişte kaldı. Bu bölgede de kaygı yaratıyor. Türkiye, Suriyeli muhalifleri misafir ederek hangi tarafta durduğunun sinyalini verdi. ABD, Esad'a vazgeçilmez olmadığını zaten çoktan ifade etmişti. AB ise dün Şam üzerindeki baskıyı artırma kararı aldı. Ancak bundan sonra ne olacağını kimse tam olarak bilmiyor. Hem Suriye, hem de yurtdışında üzerinde hemfikir olunan tek bir nokta var: Suriye’ye yapılacak askerî müdahale, durumu çok daha karmaşık hale getirebilir.”

Fransız La Republicain Lorrain gazetesi ise bugünkü sayısında İngiltere’deki telekulak skandalını masaya yatırıyor. Londra Emniyet Müdürü’nün istifa etmesine yol açan skandalla ilgili olarak gazete şu satırlara yer veriyor:

“Bir süre öncesine kadar geleceği çok parlak görünen İngiltere Başbakanı David Cameron’in akıbetinin ne olacağını önümüzdeki saatler belirleyecek. Köşe yazarları, Cameron’u siyasî açıdan mahkum etme tavrına hiç de uzak değil. Bizse Manş Denizi’nin öteki tarafındaki eski rakibimizden önemli bir ders aldık: Bu da Birleşik Krallık’ta görev yapan siyasi sorumluların, dürüstlüklerinden şüphe edilir edilmez görevlerinden istifa edecek noktaya getirilmeleri konusundaki sürat.”

Danimarka'dan liberal Politiken gazetesi ise aynı konuyla ilgili olarak şu satırlara yer veriyor:

“Bir medya kralı olarak, yürütülen faaliyetlere, kanunları yapanlarla, polislerin karışması nasıl engellenir? Bu sorunun yanıtı aslında çok basit: Sadık bir çalışan, Başbakan’ın siyasî danışmanı görevine getirilir, aynı şekilde bir başka sadık çalışan da emniyet müdürlüğüne. Bu sayede medya kralları, demokrasinin can damarlarından birini yok edebilir. Rupert Murdoch ve Silvio Berlusconi vakaları, 'kamuoyu' dediğimiz oluşumun, siyasi ve ekonomik menfaatlerden uzak tutulması gerektiğini gösteren en çarpıcı örnekler. Medya gizli kapaklı sermaye çıkarlarına ya da siyasî isteklere değil, okuyucuları, izleyicileri ve tüketicilerine hizmet etmelidir. Aksi takdirde içimizde nasıl büyük bir uçurum açılabileceğini İngiltere ve İtalya gösterdi.”

Moskova’dan Nesawissimaja Gaseta bugünkü sayısında, Almanya ile Rusya arasında Hannover’de yapılan hükümet görüşmelerini ele alıyor. Gazetenin yorumunda iki ülke arasındaki ilişkinin önemine ışık tutuluyor:

“Görüşmelerin 13. kez yapılması, Alman-Rus ilişkilerinin istikrarını ve ne kadar yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor. Bu görüşmelerin her iki ülke için de avantajları var: Moskova, işbirliğinin geliştirilmesine büyük önem verirken, Berlin nükleer enerjiden vazgeçme kararının ardından Rusya’dan enerji temin etmeye daha fazla ihtiyaç duyuyor. Ancak görüşmelerde paralel olarak düzenlenen Petersburg Diyaloğu, birçok sorunu ortaya çıkarıyor. Tartışmalar sürekli olarak Rusya için insan hakları ve basın özgürlüğü konuları etrafında dönüyor. Bu tartışmalarda Almanya söz konusu olduğunda genellikle suskunluk hakim. İnsan hakları savunucularının 10 yıldır yaptığı bu buluşmaların artık yenilenmesine ihtiyaç duyuluyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa