1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

19.12.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu19 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/Abo7

Alman basınında bugün, Irak’ta kaçırılan Alman arkeolog Susanne Osthoff’un serbest bırakılışı, AB zirvesi ve Orhan Pamuk davası ile ilgili yorumlar dikkat çekiyor.

Irak’ta üç hafta önce kaçırılan Alman arkeolog Susanne Osthoff’un serbest bırakılması Alman basınında çeşitli yönleriyle ele alınıyor. Neue Ruhr gazetesi, Osthoff’u kaçıranların daha çok para ile ilgilenen, siyasi emelleri olmayan bir çete olduğu yönünde işaretler bulunduğunu belirterek, “Hükümetin fidye ödeyip ödemediği resmi olarak muhtemelen hiçbir zaman açıklanmayacak. Hükümetin susması yanlış da değil. Osthoff’un hayatını kurtaran da gizlilik ilkesine bağlı kalınması ve sansasyonlardan kaçınılması oldu” diyor.

Alman kamuoyunun Susanne Osthoff’un akıbetiyle çok fazla ilgilenmemiş olması da yorumlarda sorgulanan bir konu. Rheinische Post gazetesinin yorumu şöyle:

“Susanne Osthoff’un akıbeti, Almanya’da bir miktar ilgi uyandırdıysa da kamuoyunu pek de sarsmadı. Kadın başına Irak’a giderek kendi kendini tehlikeye attığı, ölürse bunda kendisinin de sorumluluğu olduğu yönünde tepkiler bile vardı. İtalyan gazeteci Guiliana Sgrena Irak’ta kaçırıldıktan sonra yüzbinlerce İtalyan sokaklara dökülerek serbest bırakılmasını talep etti. Osthoff için tutulan uyarı nöbetleri, eski Başbakan Schröder’in, kilise temsilcilerinin ya da Almanya’da yaşayan Müslümanlar’ın mütevazı girişimleri de takdire değer. Osthoff ve İtalyan gazetecinin kaçırılmasına gösterilen tepkiler arasındaki fark, halk psikolojisiyle mi, yoksa Osthoff’un İslam dinine geçmiş olmasıyla mı ilgili, bunun üzerinde düşünmek gerekir.”

Nordwest Zeitung, Almanya’daki Müslümanlar’ın, Osthoff’un serbest bırakılması için yaptıkları girişimleri, hatta Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Nedim İlyas’ın Osthoff”un serbest bırakılması karşılığında kendisinin rehin alınması için yaptığı teklifi hatırlatarak, “Bu gibi sinyaller birlikte yaşamı iyileştirmek, çekinceleri azaltmak ve önyargıları gidermek için çok uygun bir ortam yaratıyor” yorumunda bulunuyor.

Thüringischer Zeitung da aynı konuya değiniyor:

“Tüm yaşananlardan geriye kalan, Almanya’daki Müslümanlar’ın İslam adına teröre karşı hemen ve açıkça cephe almaları, Alman şehirlerinde Osthoff için tutulan uyarı nöbetlerini ağırlıklı olarak Müslümanlar’ın düzenlemiş olmasıdır. Bundan böyle siyasi tartışmalarda konuyu basite indirgeyerek İslam ile terör özdeşleştirilmeye kalkışıldığında bunları hatırlamalıyız.”

Üzerinde uzlaşma sağlanan AB bütçesiyle ilgili gelişmeler de Alman gazetelerinde en çok ele alınan konulardan biri. Fuldaer Zeitung, zirvenin, AB’de kapsamlı reformları başlatacak bir temel oluşturmadığı görüşünde:

“AB, 2013 yılına kadar öngörülen 862 milyar 360 milyon euronun dağıtımının yapılacağı bir bürokratik istasyon görünümünde. Ama para ve paranın nasıl dağıtılacağı konusunda hiçbir şey duyulmadı. AB Anayasası ile ilgili tek kelime edilmedi. AB’ye yönelik 25 üye ülkede vatandaşların çoğunun paylaştığı şüphelerin bir Avrupa coşkusuna nasıl dönüştürüleceği de gündemde değildi.”

Viyana’da yayımlanan Die Presse gazetesinin yorumunda, AB ilgisiz büyüyen zengin çocuğuna benzetiliyor.

“Aslında AB, zengin ailenin ilgisiz büyüyen çocuğuna benziyor. Onyıllar boyunca para hediyeleri veriliyor, ama siyasi ebeveynleri ona kalpten sevgi ve ilgi göstermiyor. Bu sefer de aynısı oldu. Angela anne elini cebine atıp alkışlar arasında birkaç milyon ortaya koydu. Mali sorun yine çözülmüş oldu. Ama temelde çocuk tüm sorunlarıyla yedi yıllığına kendi haline bırakılmış oldu. Onunla ciddi ciddi ilgilenecek kimse olmayacak.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Makedonya’ya üye adayı statüsü verilmesi ışığında AB’nin genişleme politikasını değerlendiriyor:

“AB, Makedonya’yı üye adayı olarak tanıyarak Balkanlar’daki çizgisini değiştirmediğini göstermiştir. Anlaşmalara uyanların ödülünü alacağı mesajını yinelemiştir. AB, eski Yugoslavya’nın diğer bölümlerini, Bosna-Hersek ve Kosova’yı dikkate almadan Makedonya’yı geri çeviremezdi. AB liderleri bu ülkelerin hepsinin üye olacağını ciddi ciddi düşünmese de Bosna ve Kosova ile üyelermiş gibi ilgilenmek zorunda olacaktır.”

Orhan Pamuk davası da Alman basınında değerlendiriliyor. Stuttgarter Zeitung, Alman Yeşiller partisinden Avrupa Parlamentosu milletvekili Cem Özdemir’in Orhan Pamuk davasıyla ilgili bir makalesine yer veriyor:

“Mahkeme binası önünde ultra-milliyetçi bir grup ve gürültülü göstericiler, liberaller ve farklı düşünenlere hiçbir saygı duymadıklarını göstermek için ellerinden geleni yaptılar. Orhan Pamuk ve O’nu destekleyenler bu grup için resmi tarihi sorgulayan ve Türk milletini sırtından vuran hainler. Orhan Pamuk’un eleştirilerini yurtdışında yapmış olması ve Türkler’in onuruna güya tüm dünyanın önünde leke sürmüş olması bu grubu özellikle rahatsız ediyor. AB perspektifi ve Ankara’daki reformcu hükümet sayesinde çıkarılan yeni ceza kanunu, eski kanuna göre şüphesiz iyileşmeler getiriyor. Adalet makamlarındaki reform düşmanı güçlerin kötüye kullanabildiği 301’inci madde ise duruyor. Hükümet tüm dünyanın gözleri önünde rezil olmak ve AB perspektifini tehlikeye atmak istemiyorsa, ceza kanununun bu maddesini hemen düzeltmek zorundadır.”