1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.07.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Murat Çelikkafa20 Temmuz 2004
https://p.dw.com/p/Abtz

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Paris temasları, Fransız basınında yer almaya devam ediyor. Muhafazakâr çizgideki Le Figaro, Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili tartışmalarda henüz yanıtlanmamış pekçok soru olduğunun altını çiziyor:

"Türiye’nin Avrupa’ya entegrasyonu, büyük çoğunluğu Müslüman olan bu ülkedeki demokratikleşme sürecini hızlandırırken, diğer yandan da Ankara’nın güvenli bir müttefik haline gelmesini de sağlayabilir. İslamcı terörün, batının en büyük düşmanı olarak öne çıktığı bir dönemde, bu oldukça güçlü bir argüman kabul edilebilir. Ancak pek çok soru da henüz yanıtlanmadı. Neredeyse sınırsız bir şekilde genişleyen çokkültürlü ve çokdinli bir Avrupa’nın ortak paydaları kaybolabilir. Belki Avrupa’nın hacmini küçük tutup, diğer uzak ülkelere ortaklık teklif edilmesi, daha akıllıca bir yol olabilirdi. Umarız, gelecekte bu tartışmalar daha içerikli bir hale dönüşür.”

Filistin hükümeti içinde başgösteren krizi ele alan Alman gazetesi Frankfurter Neue Presse, durumun sadece barış karşıtlarının ekmeğine yağ sürdüğünü savunuyor:

”Filistin Özer Yönetim bölgelerindeki kaos ortamına baktıkça, belki de İsrail Başbakanı Ariel Şaron, uluslararası arenada yoğun eleştirilere maruz kalmasına rağmen, uyguladığı sertlik yanlısı politikanın haklı olduğunu düşünebilir. Zaten çoğu İsrailli, Filistin yönetimine güvenilemeyeceğine inanıyor. Ancak Filistin bölgelerindeki gelişmelerden dolayı Şaron’nun çok sevindiğini söylemek de doğru olmaz. Askeri açıdan Filistin, kolay altedilebilir olma konumunu sürdürüyor. Filistinliler’in, geleceğe umutla bakabilmek için gerekli siyasi bir liderden yoksun kalacakları aşikar. Bu ise intihar saldırganlarının sayısını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.”

Filistinliler arasında başgösteren siyasi gelirim, Avrupa basınında da öne çıkan en önemli yorum konusunu oluşturuyor. İngiltere’nin başkenti Londra’da yayımlanan The Guardian, son gelişmelerle birlikte Ortadoğu’da şiddetin dozunun artacağı saptamasını yapıyor:

”Yaser Arafat’ın beceriksiz idaresi altındaki Filistin Özerk Yönetimi'nin dağılma noktasına gelmesi, her ne kadar sürpriz olmasa da son gelişmelerin endişe verici olduğu söylenebilir. Arafat yönetiminin çökmesi, zaten ağır olan Filistin halkının omuzlarındaki yükü daha da dayanılmaz hale getirecektir. İsrail basınında dün yer alan ve Filistin yönetimi içindeki kriz için yapılan ‘bölünmüş bir düşman İsrail için iyi bir senaryo’ türünden değerlendirmeleri Şaron hükümeti paylaşmamalıdır. Çünkü bölünme, terörü körükleyecektir.”

Ortadoğu ile ilgili son yorumu bir Hollanda gazetesinden seçtik. Lahey’de çıkan Algemeen Dagblad, konuya biraz daha farklı yaklaşıyor ve Filistin yönetimi içinde patlak veren krizin perde arkasını aralamaya çalışıyor:

”Son olaylar sadece Arafat’a itibar kaybettirmekle kalmadı, aynı zamanda Filistin liderinin Ramallah’ta yıllardan bu yana izole bir hayat sürmesinin neden olduğu olumsuz izleri de gün yüzüne çıkardı. Arafat, artık halk arasında olup bitenlerden bihaber vaziyette. Özellikle Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler’in, rüşvet ve adam kayırma çarkı olarak gördükleri Arafat yönetiminden duydukları hoşnutsuzluk giderek artıyor. Gerek radikal gruplar gerekse Başbakan Kurey gibi ılımlılar artık iktidar mücadelesi ve ayak oyunlarından bıktılar ve beceriksiz Filistin yönetiminin tasfiyesini istiyorlar. Eğer Arafat buna engel olmaya çalışırsa sadece uluslararası alandaki önemini yitirmekle kalmayıp, aynı zaman kendi halkı içinde de bir dinazor kalıntısı olarak muamele görecektir.”

Filistin yönetimi, kendi içindeki krizi aşmaya çalışırken, İsrail’in bugünlerde Fransa ile olan ilişkileri hayli gergin. Başbakan Ariel Şaron’un, Fransa’da artan Yahudi düşmanlığını gerekçe gösterip, İsrailliler’i bu ülkeyi terketmeye çağırmasına, Paris yönetiminin tepkisi gecikmedi. Konu, Fransız basında da geniş bir şekilde yer alıyor. Paris’te yayımlanan Le Monde gazetesinin yorum sütunlarında şu satırları okuyoruz:

”Ariel Şaron’un ne yapmaya çalışıyor? Belki de Fransa kökenli çok sayıda Yahudi göçmeni İsrail’e çekmeye çalışıyor. Bir başka tez de şu olabilir: Şaron, Fransa’yı bilinçi olarak diskalifiye edip, Avrupa’yı Ortadoğu sorunundan uzak tutmaya çalışabilir. İsrail Başbakanı şu mesajı vermeye çalışıyor: Ortadoğu sorunu, İsrail ve ABD’nin meselesi olarak kalacak. Arap yanlısı tutumu nedeniyle Avrupa’nın rolü ise para kaynağı olmanın ötesine geçemeyecek.”

Bundan tam 60 yıl önce, bir grup üst düzey Alman askeri, Adolf Hitler’e karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunmuştu. Saldırıdan sağ olarak kurtulmayı başaran Hitler, olayda parmağı olan tüm askerleri idam ettirmişti. Stuttgarter Zeitung, Alman tarihinin tartışmalara neden olan olayı ile ilgili şu yorumu yapıyor:

”Giderek daha fazla insan, geçmişte Nazi yönetimine karşı sadece küçük grupların değil, tüm halkın tepki göstermesi gerektiğine inanıyor. Ancak, o dönemin şartlarını bilmeden bunu söylemek kolay. Çünkü Hitler’e karşı gelebilmek için insanların hayli cesur ve canını feda etmeye heran için hazır olmaları gerekiyordu. Dönemin baskı ortamını, 60 yıl sonra bizim anlamamız çok zor. Bu gerçekler ışığında bakıldığında 20 Temmuz, cani bir diktatörden kurtulma çabası olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar doğrudan özgürlük ve demokrasi getirmediyse de bu girişim, Alman tarihinin en şanlı sayfalarından biridir.”