1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak20 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp9

Alman ve Avrupa basınından Almanya’da yapılan seçim sonuçları yoğun olarak ele alınıyor. Frankfurter Allgemeine gazetesi, Hıristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokratlar’ın seçim kampanyalarında öne çıkan “reform” olgusunu irdeliyor. Yorum şöyle:

“Seçim sonucu, reform tartışmasının da sonu oldu. Yakın bir gelecekte Hıristiyan Birlik ya da Sosyal Demokrat Parti’den bir politikacının reform politikasını öne çıkarması biraz zor görünüyor. Gerek Angela Merkel gerekse Gerhard Schröder, kendilerini reformlar ile özdeşleştirdiler ve derslerini aldılar. Seçim sonucu iki parti için de büyük yenilgi. Aldıkları oylala yüzde 30’larda gezinen bu partileri artık kitle partisi olarak tanımlamak zor.”

Aynı gazetede yer alan bir analiz haberde, Almanya’daki seçimlerin Türk basınındaki yankısını ele alıyor. Yazıda, Türk basınındaki haber ve yorumlarda sevinç ve endişenin birbirine karıştığı belirtiliyor. Gazeteye göre, Hıristiyan Birlik’in Türkiye karşıtlığının seçmenlerin gözünde pirim yapmaması Türkiye’de olumlu, Almanya siyasetinin bir belirsizlik içine girmesi ise olumsuz karşılandı.

Süddeutsche Zeitung’da Almanya’daki hiçbir seçimin Türkiye’de bu kadar ilgi uyandırmadığı belirtiliyor. Bu ilgi, seçim sonucunun, Türkiye’nin AB yolculuğu açısından hayati mesele olarak görülmesine bağlanıyor. Gazetenin seçimle ilgili yorumu ise Merkel hakkında:

“Angela Merkel, rakamsal olarak rakiplerini geçse de zafer kazanmadı. Bunun nedeni Merkel’ın kadın olması, eski Doğu Almanya’dan gelmesi ya da sık sık bön bön bakması... Almanlar’ın net bir çoğunluğu Merkel’ın politik çizgisi ve ekibi ile kendilerini bir başbakan olarak temsil edebileceğine ve daha iyi zamanlara taşıyacağına inanmıyor. Merkel, tek gerçek güven oylamasını da kaybetti.”

Financial Times Deutschland adlı gazete ise seçim sonrası devam eden iktidar mücadelesini konu alıyor. Yoruma göz atıyoruz:

“Rakibini huzursuz etme taktiği, poker oyunun bir parçası. Seçimden sonra oynanmaya başlayan siyasi pokerde de Gerhard Schröder en önemli kartını masaya koydu. Seçim akşamı cakalı biçimde başbakan kalacağını ilan etti. Sosyal Demokrat Parti Başkanı Franz Müntefering de Schröder’i destekledi ve Hıristiyan Birlik liderliğindeki Büyük Koalisyon’da kesinlikle yer alamayacaklarını söyledi. Söylenenler dikkatle dinlendiğinde satır araları okunabiliyor. Bu sözler, Hür Demokrat Parti’ye yönelik Demokratlar ve Yeşiller ile koalisyona gitme çağrısı aslında. “

Berliner Zeitung ise hükümet kurmak için büyük partilerin çoğunluğa sahip olmamasını seçmenlerin değil, partilerin tercihine bağlıyor:

“1998’deki seçimlerden Sosyal Demokrat - Yeşiller birlikteliği çıkmıştı. Bu sefer ise Sosyal Demokrat, Sol Parti ve Yeşiller ortaklığı çıktı. Bu matematiksel çoğunluk hesabından hükümet için gerekli çoğunluğun oluşmaması ise partilerin suçu. Çünkü Sosyal Demokratlar ve Yeşiller, yeni Sol Parti ile koalisyon yapmayı reddediyor; Sol Parti de bu partilerle işbirliği için neden görmüyor. Schröder ne istediğine karar vermeli. Sol çoğunluğun başbakanı olmak istiyorsa bunun sonuçlarına katlanmalı. Eğer istemiyorsa amacı sadece, Merkel’ın yolunu tıkamak demektir.”

Frankfurter Rundschau’nun yorumu ise şöyle:

“Seçmenler politikacılara, şimdiye kadarki en karışık bulmacayı verdi. İki büyük partinin de liderleri başbakanlık koltuğunda ısrarlı. Ama hiçbiri, bunun nasıl olacağını açıklığa kavuşturmuyor. Ama kulağa hoş gelmese de çıkış yolu büyük koalisyondan geçiyor.”

Danimarka gazetesi Politiken da Büyük Koalisyon’un Almanya’daki reformları ileriye götüreceğini savunuyor. Avusturya gazetesi Der Standart ise seçim sonrası Almanya’daki durumu iredeliyor:

“Schröder ve Merkel, ikisi de doğru ortağı bulmak zorunda. Ama bu arayış kolay olmayacak. En kolay seçenek olan Büyük Koalisyon’a yanaşacak gibi görünmüyorlar. Bu nedenle iki seçenek gündeme geliyor. Partilerle özdeşleştirilen renkler baz alındığında, yani kırmızı Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve sarı Hür Demokratlar’dan oluşacak “trafik lambası koalisyonu” ya da siyah Hıristiyan Birlik, sarı Hür Demokratlar ve Yeşiller’den oluşacak Jamaika bayrağının renklerini taşıyan “Jamaika koalisyonu”... Ama muhafazakar lider Merkel, kendisini şu günlerde hiç de Jamaikalı ünlü müzisyen Bob Marley gibi hissetmiyor. Merkel’ın tek isteği bu iktidar savaşından canlı çıkabilmek. Merkel gemisini Jamaika’ya yanaştıramazsa kurtulma şansı yok denecek kadar az.”

İngiliz gazetesi the Independent ise sandıktan çıkan sonucun Almanya’daki ortamı yansıttığı görüşünde. Gazeteye göre, sonuçtan Alman seçim sistemi değil, seçmenlerin kendilerini bir belirsizlik, bir güvensizlik içinde hissetmesi sorumlu. Yorumda, “18 Eylül’de Almanlar bir dönüşüme evet dediler, ama bu dönüşümün ne kadar radikal ve hızlı olması konusunda kararsız kaldılar” cümlesini okuyoruz.