1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

20.12.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu20 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/Abo6

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün, ABD Başkanı George Bush’un Irak politikaları ile ilgili yaptığı konuşma, Irak’ta kaçırılan Alman arkeolog Susanne Osthoff’un serbest bırakılması ve Bolivya’nın ilk Kızılderili Cumhurbaşkanı ile ilgili yorumlar dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Bush’un Irak’la ilgili konuşmasını Stuttgarter Nachrichten şöyle yorumluyor:

“Bush iyimserdi, ama kendinden emin ve burnu büyük değildi. Irak politikasıyla ilgili eleştirileri sert bir şekilde bir kenara atmadı, aksine ilk kez hatalarını kabul etti ve savaşı başından beri yanlış bulanları anladığını ifade ederek şaşırttı. Bush’un bu yeni üslubu sadece bir halkla ilişkiler manevrasından ibaret olmayabilir. Bush, Irak’ta hızla başarıya ulaşabileceğine kendisi de inanmıyor. Ama meclis seçimleri ve hükümet oluşumu yoluyla durumun yavaş da olsa iyiye gittiğine, bir dönüm noktası yaşandığına inanıyor. Bu nedenle Amerikan askerlerinin bir an önce Irak’tan çekilmesi tartışmalarına son vermek ve bir kez daha zaman kazanmak istiyor.”

Dresdner Neuesten Nachrichten gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Bush temel bir konuda haklı: Amerikan askerleri Irak’tan şimdi çekilse ülke demokrasi düşmanları ve İslami köktendincilerin eline düşer. Ama Bush’un geçtiğimiz aylarda sergilediği saf iyimser tutum iç siyasette artık tatmin etmiyor. Şimdi kendi hatalarını kabul edip siyasi ve askeri durumu daha gerçekçi bir şekilde değerlendirebilirse iyi olur. Irak’a barış getirmek için bir plan hala yok. Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesi için bir takvim sunamamasının nedeni de bu.”

Wetzlarer Neue Zeitung ise yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Bush yanlış bir savaşı şimdi sonuna kadar götürmek istiyor. Daha kaç kişinin yaşamına mal olursa olsun. George Bush bir hata yaptığını kabul ediyor. Bu takdire değer. Ama bu hatadan dersler çıkarmıyor. Bir dünya gücünün başkanı nasıl böyle olabilir!”

Irak’ta kaçırılan Alman arkeolog Susanne Osthoff ve Iraklı şoförünün serbest bırakılması ise Alman basınında en çok yer verilen konu. Der Neue Tag gazetesi, Alman toplumunun Osthoff ile dayanışma göstermemesini eleştirdiği yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Niçin Almanlar Osthoff için duygu göstermekte bu kadar zorlandılar? Acaba bazılarına şüpheli gözüktüğü için mi? Bavyera’daki rahat normal yaşamını bırakıp İslam dinini seçip bir Arap ile evlendiği için mi? Geriye şüpheli bir soru kalıyor: Ölümle tehdit edilen bir kadına destek olmanın ölçütü, Alman öncü kültürüne uygun bir yaşam sürdürüp sürdürmediği midir?”

Financial Times Deutschland da Alman kamuoyunda bir kesimin, Osthoff’un Irak’a giderek kendi hayatını kendisinin tehlikeye attığı, dolayısıyla başına gelenlerle ilgili kendisinin de sorumluluk taşıdığı düşüncesinde olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor:

“Osthoff İslam dinine geçmiş, Irak’ta yaşamayı seçmiş biri olarak Almanlar’ın içine dokunacak bir kurban özellikleri taşımıyordu. Kızkardeşi, Osthoff için ‘Sanki yanlış yerde doğmuş gibi’ diyor. Kurban konumundaki insanlarla siyasi dayanışma, bu kişilerin toplum için yeterince sempatik olup olmadığı şartına bağlı olamaz. Osthoff olayında, Alman hükümeti tüm maharetini gösterdi. Alman toplumunun ise pek parlak bir tablo çizdiği söylenemez.”

Westfaelischer Anzeiger gazetesi ise Osthoff olayında Almanya’daki Müslümanlar’ın tutumunu öne çıkarıyor:

“Ne kamuoyunda tanınan ne de siyasi önem taşıyan Osthoff ikinci sınıf bir rehine miydi? Bu soruya toplum içinde bir başka halk grubu kendi cevabını verdi. Susanne Osthoff’un yaşaması için en fazla girişimde bulunanlar, sokaklara çıkanlar Müslümanlar’dı. Bunu herhalde sadece Almanya’daki imajlarını cilalamak için yapmadılar. Davranışlarını asıl dikkat çekici yapan da bu.”

Bolivya’da sosyalist Eva Morales’in devlet başkanlığına seçilmesi de Alman ve Avrupa basınında geniş yankı buldu. Cenevre’de yayımlanan Tages-Anzeiger gazetesinin ‘Kızılderililer için bir zafer’ başlıklı yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Evo Morales iki açıdan tarihi bir zafer kazandı; hem cumurbaşkanlığına yükselen ilk Kızılderili olarak, hem de ülkenin demokrasiye geri dönüşünden bu yana ilk kez halk tarafından doğrudan seçilen devlet başkanı olarak. Bu nedenle başarısı ülke sınırlarını aşıyor. Morales sadece ülkesinde değil, Latin Amerika’da da yeni bir çığır açan politikacı olarak tarihe geçebilir. Ya da en azından görevinin ne zaman biteceği belli olan sayılı Bolivya cumhurbaşkanlarından biri olarak.”

Paris’te yayımlanan komünist L’Humanite gazetesinin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Sol aday Evo Morales’in zaferi tesadüf değil. Bölgeyi arka bahçesi olarak görmeye devam eden Amerikan polislerine rağmen Venezuella’da, Brezilya’da, Arjantin, Ekvator ve Uruguay’da ilerici güçler zafer kazandı. Amerikan Başkanı Bush’un gözü hala petrol rezervlerinde. Ortadoğu’da olduğu gibi Güney Amerika’da da.”

Basın turumuzun sonunda Almanya’da iş yaşamında kadınların durumuyla ilgili tartışmalara yer veriyoruz. Neue Osnabrücker Zeitung’un yorumu şöyle:

“Kadınların erkek meslektaşlarından giderek daha da az kazanması bir utanç. Çocuklu kadınların çoğu için tam bir iş günü çalışmak imkansız. Dolayısıyla mini işler bulup daha az maaşa razı olmak zorundalar. Günde 12 saat çalışan erkek büyük saygı görüp çalışan kadın ‘kusurlu anne’ olarak suçlandığı sürece kadın ve erkeğin kazancı arasındaki uçurumda değişen bir şey olmayacak.”