1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.01.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak21 Ocak 2005
https://p.dw.com/p/Abrs

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün yer alan haber ve yorumlarda, ikinci kez başkan seçilen George Bush’un yemin töreni ağırlıkta. Bunun yanı sıra gazetelerde, Türkiye ile ilgili haber ve analizler ile Fransa’da öğretmenlerin yaptığı grev ve Almanya’nın demografik yapısına ilişkin rapor göze çarpıyor.

Türkiye’de Kurban Bayramı’nın ilk günüde yaşanan manzara, Alman basınına da yansımış. Die Welt gazetesi bu konudaki haberini “Türkiye’deki Kurban Bayramı’ndan kanlı sahneler” başlığı ile okurlarına duyuruyor. Gazete, kurban kesimine ilişkin yeni düzenleme ve para cezalarına rağmen halkın, hayvanları sokaklarda ya da oyun bahçelerinde çocukların gözleri önünde kestiğini, ayrıca pek çok kişinin de kurban keserken yaralandığını belirtiyor.

Türkiye ile ilgili aynı gazetede yer alan Boris Kalnoky imzalı haber - analizin başlığı ise “Kürtler artık Kürtçe öğrenebiliyorlar.” Yazıda, Kürt halkının yıllarca baskıya maruz kaldığı, son dönemde AB’nin etkisi sonucu kültürel kimliklerinin kabul edilmeye başlandığı yazıyor. Devletin, özel Kürtçe dil kursları açılmasına müsade ettiği, ancak bu konuda maddi destek sağlamadığı kaydediliyor. Haber şöyle sürüyor:

“Türk devleti dürüst davranmıyor. Devlet okullarında Kürtçe öğretilememesi, devletin Kürtler’e kültürel haklarını vermek istemediğinin göstergesi. Kürt sorunu çözülmden Türkiye, AB’ye üye olamayacaktır.”

ABD Başkanı George Bush’la ilgili Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’da yer alan değerlendirme şöyle:

“Bush’un ikinci iktidar dönemi tamir - tadilat işleri ile başladı. Washington sürekli, artık müttefikleri ile beraber çalışmak istediğini yineliyor. Ama bu sözler, ABD ile Avrupa arasında bir aşk ilişkisinin doğmasına neden olmayacaktır. Çünkü bu tutumun sebebi, dünyanın süper gücünün Irak’ta içine düştüğü durum. Diğer yandan, iki müttefikin ilişkisi belli konularda işbirliği yapmak zorunda da kalsalar, asla eskisi gibi olmayacaktır. “

Die Welt gazetesi, yemin törenindeki güvenlik önlemlerine dikkat çekiyor. Gazetede, “Bush ikinci kez seçilmesini, terörle mücadelede gösterdiği başarıya bağlıyor. Ama tören sırasında binlerce güvenlik elemanının görev yapması, teröre karşı yürütülen görünmez savaşın hala kazanılmadığına işaret ediyor” değerlendirmesi yapılıyor.

Frankfurter Rundschau’nun Bush’la ilgili yorumu ise şöyle:

“Bush birinci iktidar döneminde, şüphesiz iyi niyetle teröre karşı savaş açtı. Bu savaş, Amerikan halkının vatandaşlık haklarının ciddi biçimde sınırlanmasına ve ülkenin birçok müttefiki ile arasının bozulmasına yol açtı. Irak’a barış ve demokrasi sözü verdi. Sonunda bu ülke, terörün kol gezdiği bir yer haline geldi. Ülkesine refah vadetti. Ayrıca sadece zengin kesimini lehine vergileri 3 kez indirdi, devlet borçlarını inanılmaz boyuta çıkardı ve sosyal sistemi yerle bir etti. Şimdi de ikinci görev süresinde idealizm, özgürlük ve sosyal sistemin reforme edileceği sözünü veriyor. Dünyanın en güçlü adamı büyük laflar ediyor, ama bu kez, sözleri eylemleri ile karşılaştırılacak.”

Hollanda gazetesi De Volkskrant’ın yorumu da şöyle:

“Bush’un gelecekte müttefikleri ile daha sıkı işbirliği yapmak istediğine dair sözleri umut verici. Bush, ilk iktidarı döneminde müttefiklerinin görüşlerine ve devletler hukukunun çizdiği sınırlara ilgi göstermedi. Sorulması gereken soru, Amerika’nın müttefiklerine yönelik sevecen sözleri, politikasında değişikliğe hazır olduğu anlamına geliyor mu? Eğer bahsedilen istişareler, Washington’un daha önceden belirlediği politikaları açıklamasına ve gerekçelendirmesine hizmet edecekse o zaman bu, Washington’un sadece reklam tekniklerini iyileştireceği anlamına geliyor. “

Süddeutsche Zeitung’da Irak’la ilgili şu değerlendirmeler yer alıyor:

“Basra’daki insanlıkdışı muamelelere ilişkin görüntüler artık kimi şaşırtıyor ki? Ya da Bağdat’ta yine bir bomba patladığı haberine kim dönüp de bakıyor? Irak’taki şiddet öyle bir boyuta ulaştı ki sorumlulara bile bıkkınlık geldi. Londra hükümeti çevrelerinde, İngiliz askerlerinin Irak’tan çekilmesi ile ilgili bir zaman planının hazırlanacağı konuşuluyor. Bu, son işkence skandalına bakılırsa doğru bir tepki... Bunun yanı sıra Irak’ta ilk bağımsız seçimlere kısa bire süre kala çıkarılacak bir bilanço, karşı karşıya kalınan fiyaskoyu gözler önüne serecektir. Çünkü savaş sadece Irak’a anarşi getirmedi, aynı zamanda demokrasi ve insan hakları değerlerinin ihraç etmeyi amaçlayan Batı kendi projesini küçük düşürdü.”

Avusturya gazetesi Der Standart ise California’da Arnold Schwarzenegger’in valiliği sırasında yapılan ilk infazı konu ediyor:

“Arnolld Schwarzenegger, hiç şüphesiz günü birinde başkan olmayı istiyor. Anlaşılan bunun için, ‘yufka yürekli’ olarak isim yapmamak gerektiğine inanıyor. Birleşik Amerika son dönemde oldukça sağa kaydı. Ölüm cezası da gerçek ne olusa olsun, sağ görüşün doğru ve etkili kabul ettiği bir uygulama.“

Paris’te yayımlanan Le Figaro ise Fransa’da kamu çalışanlarının yaptıkları grev irdeliyor.

“Grev yapan öğretmenler için neyin daha önemli olduğunu anlamak güç. Belki de dünkü grevin başarılı olması, taleplerin küreselliğinden kaynaklanıyor. Öğretmenler maaş artışı mı istiyor? Bu talep anlaşılabilir. Ancak devlet, buna karşılık demokratik yolla kabul edilmiş reformların gerektirdiği uydulamalara uyulmasını bekliyor. Sendikalar ise bu mantıklı bakış açısından oldukça uzakta. Çünkü bir çaba göstemeksizin ‘hep bana hep bana’ mantığını güdüyor.”

Hamburger Abendblatt’ın yorumu ise Almanya’da dün açıklanan “Aile Atlası” başlıklı raporla ilgili:

“2005 yılına ilişkin Aile Raporu, uzun zamandır herkesin bildiği bir gerçeği teyid ediyor. Bu gerçek, Almanya’da çocuk bakımı, aile dostu uygulamalar, hem kariyer hem de çocuk sahibi olma olanaklarının yetersizliği. Araştırma bu durumun, yakında Alman ekonomisini olumsuz etkileyeceği uyarısında bulunuyor. Çünkü çocuk sahibi olan genç ebeveynler olmadan şirketler eğitim verecek uzman eleman adaylarını nereden bulacak? Peki bu nedenle faaliyet ya da rekabet dışı kalan şirketlerde yeni iş olanakları nasıl doğacak?”