1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.04.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu21 Nisan 2006
https://p.dw.com/p/Abmj

ABD - Çin ilişkileri, İran’ın nükleer programı ve Almanya’da Hıristiyan değerler temelinde eğitim tartışmaları bugünkü Alman basınında geniş yer tutuyor.

Chemnitz’te yayımlanan Freie Presse’nin yorumunda ABD-Çin ilişkileri ele alınıyor:

“İki gücün birlikteliğinde kesin ve açık bir yön hala belirlenememiş durumda. Bunun eksikliği görülüyor. Özellikle de dış politika alanında. İki taraf da birbirini ortak olarak mı, yoksa hala rakip, hatta karşıt olarak mı gördüğü sorusuna kalıcı bir yanıt bulamamış gibi görünüyor. İki ülkenin İran ya da Kuzey Kore konusundaki farklı tutumları da bunu kanıtlar nitelikte. Çin önümüzdeki yıllarda dünyada büyük etkiye sahip olacak. Özellikle de ekonomi alanında. Bu, tehdit olarak görülmemeli.”

Berliner Zeitung gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Bush ve Hu Jintao’nun zirvesi, insan hakları konusunun artık Amerikan hükümetinin gündeminde yer almadığını iyice göstermiş oldu. Gerçi ‘teröre karşı’ dört yıllık savaşın ardından Bush yönetiminin insan hakları konusunda uyarıda bulunma hakkı olup olmadığı da tartışılır. Bugün her Çinli, kendisine yöneltilen insan hakları ile ilgili suçlamaya dudaklarında bir gülümsemeyle ve Guantanamo’yu, Ebu Gureyb’i, gizli Amerikan hapishanelerini hatırlatarak karşılık verebilecektir. Kim ona kızabilir ki?”

İran’ın nükleer programıyla ilgili kriz, Alman basınında geniş yer almayı sürdürüyor. Berlin’de yayımlanan Tageszeitung yorumunda ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın son ifadelerini eleştiriyor:

“Rice’ın, İran’a karşı da gerekirse bir ‘gönüllüler koalisyonu’ ile cevap verme tehdidi, Bush yönetimini ne BM Güvenlik Konseyi’nde çıkacak bir vetonun ne de müttefiklerin savaşa karşı olmasının durduracağını gösteriyor. Bu, Alman hükümeti açısından tehdit edici bir durum. Bush’un Avrupa’da güvendiği, Irak’a asker gönderen sadık İspanya ve İtalya liderleri seçimle görevden uzaklaştırıldığına göre Almanya’nın desteğinin Washington için daha önemli hale gelmesi gerekir. Alman hükümeti tutumunu belirlemekte artık fazla oyalanmayacaktır.”

Neue Osnabrücker gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Rice’ın İran ile ilgili ifadeleri endişe verici. Çünkü Amerikan Dışişleri Bakanı öyle ya da böyle Irak’taki gibi gerekirse tek başına askeri saldırıya girişecekleri tehdidinde bulunuyor. Bu, Tahran yönetimini şiddet yerine sabır ve kararlılıkla ikna etme çabalarını çıkmaza sokmuştur. Sonuçta karşı taraf şimdiden askeri alternatifler üzerinde giderek daha açık bir şekilde konuşurken Molla rejimi tavize yanaşmayacaktır.”

Almanya eğitim ve öncü kültür konusunda yeni bir tartışmayla çalkalanıyor. Hıristiyan Demokrat Partili Aile Bakanı, Alman eğitim sisteminin temeline Hıristiyan değerlerinin yerleştirilmesi amacıyla bir girişim başlattı ve bu girişimi yürütmek için sadece Katolik ve Protestan kiliselerini çağırdı. Hannover’de yayımlanan Neue Presse gazetesinin yorumu şöyle:

“Aile Bakanı’nın ‘Hıristiyan temeller’ söylemi Hristiyan Demokrat Birlik partisindeki muhafazakarların övgüsünü kazanabilir. Ama hoşgörü, adalet, insan onuruna saygı gibi konularda kendisini tekel konumuna getirmek isteyen ya da anayasanın Hıristiyan değerlerinden bahseden, eleştiriyi de davet etmiş olur. Bizim anayasamızı etkileyen değerler aydınlanmanın değerleridir. Aydınlanmanın değerleri, aralarında bizzat Hıristiyan düşünürlerin de bulunduğu pekçok kişinin kiliselerin cadı avı ve engizisyonuna karşı verilmiş çetin savaşla kazanılmıştır. Evet, Noel ve Paskalya bizim kültürümüze aittir. Ama Ramazan da yakında kültürümüzün bir parçası olacak. Bir öncü kültür yaratıp sabitleyemezsiniz.”