21.07.2011 - Avrupa basınından özetler

Yunanistan'dan Ta Nea gazetesi, bugünkü Euro Bölgesi liderler zirvesine atıfla Almanya'nın borç krizindeki tutumunu eleştiriyor:

“Avrupa için kader anı geldi. Kum saati boşalıyor. 50 yıl önce vizyon sahibi politikacıların oluşturduğu büyük, güçlü, birleşik Avrupa’nın temelleri şimdi euro ile sallantıda. Geçtiğimiz iki yılda art arda yaşanan depremler çatlakları daha da derinleştirdi. Bunun nedeni bencillikler ve bazen de zayıf politikacıların dar görüşlü kararlarıydı. Avrupa’nın geleceği dâhil olmak üzere her şey Almanya Başbakanı Merkel’in elinde. O ise tavır ve hareketleriyle Avrupa fikrine selefleri kadar inanmadığını gösterdi. Euro Bölgesi’nin sorunu daha çok, siyasi. Ortak para biriminden en çok kâr eden ülke Almanya oldu. Almanya’nın kazandığı zenginlik ve güç ile diğerlerinin borçlarına cesur bir şekilde kefil olması gerek. Merkel artık kendi ülkesindeki seçmeni düşünerek hareket edemez.”

Fransız Le Monde gazetesi de aynı konuya dair yorumunda, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel’e büyük bir sorumluluk düştüğünü belirtiyor:

“Euro sadece 350 milyon Avrupalının ortak para birimi değil. Aynı zamanda dünyanın en büyük para birimlerinden biri ve Avrupa’nın ortak eseridir. Almanya’da bazıları eurodan vazgeçebileceklerini düşünebilir. Ama bu yanlış. Almanya Avrupa’sız daha güçlü olacağını düşünürse yanılır.”

Fransız Liberation gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Euro krizinin sorumlusu kim? Herkes suçluyu bildiğini düşünüyor. Yalan dolanla diğerlerini aldatan, ellerindeki paraları sefahat içinde israf eden Akdeniz kulübünün çekirgeleri... Kredi derecelendirme kuruluşları ve euroyu mahvetmeye çalışan Anglo-Sakson ekonomi basını. Avrupa dayanışmasından yeterince nasibini almamış Almanya ve müttefikleri. Gözü kör olmuş çılgın piyasalar… Sanki Avrupa kendi sorunlarıyla ilgili oturup ciddi ciddi düşünmek yerine kendisine bir günah keçisi arıyor gibi. Fiyaskodan çıkış yolu mu? Bu belki sadece daha fazla Avrupa düşüncesi, daha fazla federalizmle, ortak sosyal, ekonomi ve vergi politikalarıyla mümkün olur. Avrupa halkının gözünde AB bugün ilerleme ve güvenlik değil, sertlik ve katılıkla eşanlamlı.”

1991-1995 yılları arasında Hırvatistan iç savaşında savaş suçu işlediği gerekçesiyle yıllardır aranan Goran Haciç’in Sırbistan’da yakalanmasının yankıları sürüyor.

Polonya’nın başkenti Varşova’dan Gazeta Wyborcza, “Balkanlar’ın son kasabı” başlıklı yorumunda şu değerlendirmede bulunuyor:

“Haciç, Balkanlar’ın eli en kanlı kasabı değildi ama Hırvatistan’da ilan ettikleri Sırp Cumhuriyeti Krayina’nın başkanı olarak etnik temizlik politikasını ilk yürürlüğe sokan kişiydi. Sırbistan, Haciç'i yakalayarak tüm uluslararası koşulları yerine getirmiş oldu. BM Eski Yugoslavya Savaş Suçluları Mahkemesi’nce aranan 161 suçludan oluşan liste tamamlanmış oldu. Hepsi ya hapiste ya da artık yaşamıyor. Sırbistan AB’ye temiz bir sicille girecek. Hırvatistan da. Her iki devlet de bayrakları altında işlenen suçlar ve suçlularla arasına mesafe koydu. Egemen oldukları topraklar etnik olarak temizlendi, vicdanları da rahat.”

İsviçre’den Basler Zeitung, Sırbistan’ın ödevini yaptığını belirtiyor ve ekliyor:

“Sonuçta Lahey'deki sanık sandalyelerinin dolmasına yol açan, Batı Balkanlar’ın Avrupa’nın refah birliğine girme azmiydi. Şimdi tüm ilgili devletler yükümlülüklerini yerine getirmiş oldu. Ama evlerinde, kendi savaş geçmişleriyle ilgili sorgulayıp aydınlatmaları gereken acı bir süreç onları bekliyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Gezal Acer