1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

21.08.2006 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay21 Ağustos 2006
https://p.dw.com/p/AblM

Almanya’da iki trene yerleştirilen ancak ateşleme mekanizmasındaki hata yüzünden patlamayan bavul içindeki iki bombanın sahiplerinden birinin ele geçirilmesinden sonra suikast girişiminin terör amaçlı olduğunun anlaşılması, Almanya’da şok etkisi yaptı. Lübnan barış gücüne Almanya’nın da katılmasıyla ilgili tartışmaları arka plana iten bu gelişme hafta başındaki Alman gazetelerinin baş yorum köşelerine yansıdı.

Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumu ile başlıyoruz: “Alman kamuoyu yavaş yavaş gerçekleri kavramaya başlıyor. Alman şehirlerinin de tıpkı New York, Londra ya da Madrid gibi terör eylemlerine sahne olabileceğinden güvenlik makamlarının zaten şüphesi yoktu. Almanya’da tren ya da metroya düzenlenebilecek bombalı saldırılarla ilgili, ilk müdahale, kurtarma ve tedavi planları çoktan hazır. Terör gerçeğini kavramakta ise güçlük çekiliyor. İç güvenlik politikasıyla ilgili olarak bakanlıklar ve federal devlet ile eyalet yönetimleri arasında yetki anlaşmazlıkları var. Öte yandan, ‘terörün ABD’yi vurması normal ama bir barışçı bir devletiz’ anlayışıyla tehlikeyi görmezden gelme alışkanlığı da devam ediyor. 11 Eylül’den sonra Almanya’da da terörü önleyici geniş önlemler alındı, emniyet, istihbarat ve orduya milyarlarca euro’luk ek kaynak ayrıldı. Terör ile mücadele yasalarından sorumlu olanlar, yetenek, eksikler ve terörle mücadelenin sınırları gibi hususlarda üzerlerine düşeni yapamadılar. Federal emniyet teşkilatı ile iç ve dış istihbarat arasında koordinasyon kurulması geciktirildi. Yıllardır, terör dosyasında zanlının hangi dine mensup olduğunun belirtilmesinin temel hakları ne ölçüde zedeleyeceği tartışılıyor. Terör ile mücadele ancak, ortam doğru analiz edilebilir ve objektif sonuçlar çıkarılırsa başarılı olabilir. Almanya bu kez ucuz atlattı. Ama şansının her zaman yaver gideceğini kim iddia edebilir.”

Almanya’nın da artık terörün hedefleri arasında olduğunu yazan Süddeutsche Zeitung'da şu satırlara yer verilmiş: “Tatsız gerçekleri inkar insanın temel özelliklerinden biridir. Meselenin kendiliğinden hallolacağını beklemek, gaflettir. Helle ciddi meselelerin. Siyasi sorumlular yıllardır terör saldırıları karşısında uyarıda bulunurken Alman toplumu bu tehlikeyi görmek istemedi. Irak savaşına katılmadığı ve İslam aleminde itibarı olduğu için terörün Almanya’yı hedef almayacağı düşünüldü. Kiel’de yakalanan fail zanlısının Lübnanlı çıkması, Almanya’nın islamcı terörün faaliyet alanları arasında yer aldığını gözler önüne serdi. Şans ve polisin başarılı çalışması sayesinde bundan önce de birçok saldırı teşebbüsü önlenmişti. Yasalar yeterlidir. Bütün mesele uygulamanın düzeltilmesinde. Federal devlet yapısı, iç güvenliğin eyaletlerin yetki alanı içinde kalmasını öngördüğü ve bu nedenle yetki kargaşası yaşandığı, oysa Almanya’nın FBI benzeri merkezi bir kovuşturma teşkilatına ihtiyacı olduğu tartışmasını başlatmak sonuç getirmez. Çünkü siyasi çoğunluk buna karşı. Bu nedenle mevcut mekanizma en iyi şekilde işletilmelidir. Terör ile mücadele dosyası hazırlanmalı, kamuya açık alanlar daha sıkı denetlenmelidir. Belki bu önlemler saldırıyı önlemeye yetmez. Ama Kiel’deki tutuklamanın da gösterdiği gibi, olayın aydınlatılmasını kolaylaştırır.

Münchner Merkur gazetesinin teröre ayırdığı satırlar ise şöyle: “Kamu güvenliğinden sorumlu olanlar doğal olarak, terör ile mücadeleyi kolaylaştıracak daha sert yasalar çıkarılmasını istiyorlar. Kamuya açık alanların kameralarla denetlenmesi ve polis ile istihbarat arasındaki karşılıklı bilgilendirmeye getirilen kısıtlamaların kaldırılması gibi talepler kişi hürriyetlerinin tehlikeye gireceğinden endişe edenlerin tepkisine yol açıyor. Terör korkusuyla açık toplumun ortadan kalkması, kindar terörizmin batıda izlediği hedefe hizmet etmek olur. Ama asıl tehlike kamu güvenliği ile ilgili tartışmaların, sanki 11 Eylül hiç olmamış ve terör küçük hücreler halinde bütün dünyaya yayılmamış gibi sürdürülmesinden kaynaklanıyor. İstesek de ismesek de bazı hürriyetlerin kısıtlanmasına katlanmamız gerekecek.”