1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2112 Presseschau 2

21 Aralık 2010

Bugünkü Avrupa basının ağırlıklı konusunu Belarus'ta Alexandır Lukaşenko'nun Devlet Başkanlığı seçimlerini dördüncü kez kazanması oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/QhMG

Avusturya'dan Der Standard, seçimlerin ardından düzenlenen şiddetli protesto gösterilerini ele alıyor:

"Alexandır Lukaşenko adının yanındaki 'Avrupa'nın son diktatörü' sıfatını haklı biçimde taşıdığını ispat etmiş oldu. AB ile yakınlaşma süreci çerçevesinde ülke içinde de rahatlama sürecinin de başlamasının istendiği yalanlarını da cezalandırmış oldu. Lukaşenko'nun yüzünü Brüksel'e dönme yolunda yaptığı jestler sadece büyük ağabey Rusya karşısında dış politikada bağımsız olduğu temsilinin sergilenmesi amacına hizmet ediyordu. Bununla hem AB, hem de Rusya'dan ekonomik destek, yardım almayı hedefliyordu. Şimdi bu göz boyama komedisi sona ermiş oldu. Avrupa bu dayakçı rejime karşı izlediği stratejiye kafa yormalı."

Yine Avusturya'dan muhafazakâr Presse aynı konuyla ilgili yorumunda Rusya'ya eleştiri getiriyor:

"Rus seçim gözlemcilerinin, pazar gecesi göstericilere yönelik dayak olayını farketmemesi çok da şaşılacak bir durum değil. Gözlemciler yeniden canlanan Moskova-Minsk dostluğunun şerefine kadeh kaldırmak için oradaydı. Psikopat diye nitelendirilen Lukaşenko'ya kızıldığı dönemler, seçim sonuçlarının tanınmayacağı yönündeki tehditler unutuldu. Tüm bu olup bitenleri 'Rus usulü hafıza kaybı' olarak nitelendirmek de mümkün."

İsviçre'den Neue Zürcher Zeitung ise yorumunda şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Devlet Başkanı Lukaşenko'nun muhalefete karşı sergilediği tavır, onun gerçek yüzünü gösteriyor. Devlet Başkanı 1994 yılından beri ülkeyi otokratik biçimde yönetiyor, bütün politik kurumları hiçbir sınır tanımaksızın kontrol ediyor ve seçim kampanyalarında dizginleri biraz olsun gevşetebiliyor. Devlete ait bütün kurumlar, yani devlet aygıtı iktidarı elinde tutmasına hizmet ediyor. Zaferi kesindi, çünkü özellikle parçalanan muhalefet, tek bir aday üzerinde uzlaşacak durumda değildi. Ayrıca Brüksel de Devlet Başkanlığı seçimlerinin âdil bir atmosferde geçmesi için 3 milyar euro mali yardımda bulunarak âdeta Minsk'teki diktatörün ağzına bir kavanoz bal çaldı. Ancak Lukaşenko'nun otoriter sisteminde gerçekten demokratik ve adil seçimlerin yapılamayacağı, tamamen unutuldu."

İspanya'dan sol liberal El Pais ise yorumunda, AB'nin kapılarını Lukaşenko'ya kapatması gerektiği görüşünü savunuyor:

"Belarus'taki seçim maskaralığı ve muhalefetin şiddet kullanılarak bastırılmasından sonra AB, diktatör Alexandır Lukaşenko ile artık meşgul olmamalı. AB ve ABD muhaliflere şiddet uygulanmasını kınadı, sadece Rusya suskunluğa büründü. Ancak Moskova son dönemlerde komşu ülke Belarus'a karşı mesafeliydi. Bu durum Minsk yönetimini, alternatif mali kaynaklar bulma umuduyla güçlü bir biçimde AB'ye yönelmeye itti. Brüksel Belarus'a sadece ülkedenin demokratik olması halinde yardım edeceğini açık ve net bir biçimde ifade etti. AB yaşanan son olaylardan sonra kapılarını Lukaşenko'ya kapalı tutmalı."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu

Editör: Murat Çelikkafa