1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2202 Presseschau 1

22 Şubat 2011

Alman gazetelerinin ağırlıklı yorum konusunu yine Libya oluşturuyor. Çin’deki demokratik kalkışma girişimi ve Almanya’nın hızla artan devlet borçları, ele alınan diğer konular arasında.

https://p.dw.com/p/10LcH

Neue Osnabrücker Zeitung, Albay Muammer Kaddafi’nin göstericilere ateş açtırmasını konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Kaddafi ülkesini onyıllarca demir yumrukla yönetti. Ama Tunus ve Mısır’da olduğu gibi Libya’da da halkı artık ne makineli tüfek ateşi ne de katliamlar yıldırabiliyor. İhtilal lideri diyalog gönüllülüğüyle bile göstericileri kandırmaya lüzum görmüyor. Avrupa’nın önemli petrol ve doğalgaz kaynaklarından biri olduğu için, Libya’daki gelişmeler Batı’nın da başını ağrıtıyor. Aynı zamanda Avrupa Akdeniz’den yeni bir mülteci akınının gelmesinden de endişe ediyor. Avrupa ve ABD’nin, Kuzey Afrika’daki domino etkisini hesaba katan bir stratejileri yok. Gelişmelerin hızı Batı’yı gafil avladı.”

Frankfurter Rundschau gazetesi, Avrupa’nın Tunus olaylarında acınacak oportünizm sergilediğini, Mısır’daki gelişmeler karşısında ise âdeta donup kaldığını hatırlattığı yorumunu şöyle sürdürüyor:

“Avrupa hiç olmazsa Libya'daki olaylar karşısında sadece dikta rejiminin caniyane tutumunu kınamakla kalmayıp derhal yaptırım uygulamalı ve göstericileri de cesaretlendirmeli. Libya halkı, beşiğinin Avrupa olduğu ve Avrupalıların gurur duydukları ve haklı olarak evrensel geçerliliğini savundukları değerler için mücadele ediyor. Öteden beri Araplar hakkında, demokrasi olgunluğuna erişmedikleri söylenir. Bu kendini beğenmişliktir. Araplar şu günlerde bunun tam aksini kanıtlıyorlar. Avrupa şimdi de Akdeniz’in karşı sahillerine net sinyaller gönderemezse, haysiyetle yaşayabilmek için ölümü göze alanları büyük hayal kırıklığına uğratmış olur. Aynı zamanda uykularını kaçırtan Batı düşmanı mihrakları da güçlendirmiş olur.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’dan aktaracağımız yorumun konusu ise Çin’in Arap ülkelerindeki huzursuzluklara gösterdiği tepki:

“Pekin ne Tunus’tur, ne de Kahire. Çin yönetiminin aslında bunu bilmesi gerekirdi. Ama kitlelerin spontane fikir beyanı karşısında devletin asabiyet refleksi devreye girdiğinden, yönetim halk ayaklanmasına ramak kaldığını sanır. Pekin kısa süre önce, Arap ülkelerindeki gelişmelerden Çinlilerin haberdar olmaması için önlemler almıştı. Bu, devletin resmî ‘ahenk’ politikasının ne durumda olduğunu göstermesi bakımından önemli ipuçları veriyor. İktidardakilerden memnuniyetsizlik duyulması doğal bir halettir. Muhtemelen bunu hiç idrak edemeyecek olan Çin yönetimi bu doğallığı bile istikrara yapılmış bir saldırı gibi algılıyor.”

Süddeutsche Zeitung'un aynı konuya ayırdığı yorumda da şu satırları okuyoruz:

“Nobel Barış Ödülü sahibinin eşini bile evine hapsetmek, en az siyasi tutukluları cezaevine kapatmak kadar acımasızlık ve haksızlıktır. Bunun normal karşılanması, Çin’deki demokratların ne kadar sayıca az ve aciz olduklarını gösterir. 2010 Nobel barış ödülü sahibi Liu Şiaobo’nun eşinin kapatıldığı evinden yaptığı imdat çağrısı, güçlü Çin yönetiminin özgürlük ve ahlâkla ilgili düşünceleri büyük bir tehdit olarak gördüğünü gözler önüne seriyor. Çin polisi hafta sonundaki küçük Yasemin Devrimi’ni copla bastırtabildi. Devlet güvenlik örgütü gücünü gösterdi. Çin yine kabristan sessizliğine büründü.”

Almanya’nın Ulm kentinde yayımlanan Südwest-Presse gazetesinin devlet borçlarının hızla artmasını konu alan yorumuyla basın özetlerine son veriyoruz:

“Dramatik borçlanma karşısında kamu yönetiminin elinden ekonomik canlanmaya rağmen ek borçlanmayı azaltmaktan başka bir şey gelmemesi, kabul edilemez. Bu kadar iddiasız mali politika olamaz. Ekonomik canlanma kamu borçlarını azaltılmasını adeta zorunlu kılar. Aksi takdirde ekonomik bakımdan kötü yıllarda daha fazla borçlanılmasına imkan kalmaz. Bu fırsatın kaçırılması, Almanya’nın da Yunanistan’a benzeyeceği günün uzak olmadığı anlamına gelir.”

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa