1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.03.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Çelik Akpınar22 Mart 2005
https://p.dw.com/p/AbrD

Avrupa basınında bugün, AB maliye bakanlarının Euro İstikrar Paktı’nda öngördüğü değişiklikler, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın sunduğu BM’deki reform önerileri ve Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin değerlendirmeler göze çarpıyor.

Handelsblatt gazetesinde Türkiye’yle ilgili bir yorum yer alıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, reformlar konusunda elinden gelen herşeyi yaptığı inancında olduğunu belirten gazete, reform maratonunun nefesinin son aylarda kesildiğinin bariz bir biçimde görüldüğüne dikkat çekiyor ve yorumuna şöyle devam ediyor:

“Eğer Türkiye, önümüzdeki haftalarda reform çalışmaları konusunda belirgin işaretler vermezse, AB ile müzakerelerin daha başlamadan sona erme tehlikesi bulunuyor. Görünen o ki; Türkiye eski görüntüsünde boy gösterdiği ölçüde, Avrupalılar’ın sabrının da o kadar taştığını Ankara kavrayamıyor. Kadınlara polislerce dayak atılması, beğenilmeyen karikatüristlerin cezalandırılması gibi görüntüler, Türkiye’nin modernleşme isteğinden çok, kendini beğenmiş tavırlar gibi izlenim veriyor. Erdoğan ve çevresindeki reformcu grubun eski gelenekleri kırıp, demokrasi ile İslam, doğu ile batı arasında köprü kurma umutları henüz sönmemiş durumda. Ne var ki, bu umutların yeniden beslenmesi gerekiyor, hem de acilen.“

AB’ne bağlı maliye bakanlarının sağladığı Euro İstikrar Paktı’na ilişkin uzlaşma, Avrupa ve Almanya basınında yoğun olarak tartışılıyor. AB’ye üye ülkelerin kamu borçlarının yurtiçi milli hasılalalarının yüzde 3’ünü aşmama kararını delip, belirli bir süreyle bu sınırın aşılabileceği yönündeki uzlaşma, bugünkü AB Zirvesi’nde karara bağlanacak. Euro İstikrar Paktı’na ilişkin olarak Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesinin yorumu son derece olumsuz:

“Başbakan Schröder’in iyi bir sonuç diye nitelediği uzlaşma, Avrupa için fiyasko anlamına geliyor. Özellikle Almanya ile Fransa Avrupa para birliği konusundaki ağırlıklarını hiç utanmadan kullanarak, daha önce alınmış kararı delme yoluna gittiler. Görünen o ki, bu iki ülke için söz konusu olan Euro’nun temellerinin sağlamlaştırılması değil, asıl niyet önümüzdeki bir iki yıl içerisinde kağıt üzerinde iyi bir izlenim vermek.“

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinin aynı konudaki yorumu da oldukça eleştirel. Şu satırları okuyoruz yorumda:

“Federal Almanya, Avrupa’da bir zamanlar ekonomi politikaları açısından öncü bir rol oynuyordu. AB, rekabetin denetimi konusunda Almanya’nın sunduğu düşünceleri benimsemiş, para birliği konusunda Almanya’nın istikrar taleplerini yerine getirmişti. Helmut Kohl’ün Avrupa yanlısı politikaları, bencil politik hesaplarla uygulanmıyordu. Alman ekonomisi Avrupa’ya uyum sürecinden sürekli kazanç sağlamaktaydı. Schröder’in ise hiçbir vizyonu bulunmuyor. İç politikada kendisini rahat ettireceğini ümit ettiği anda, Brüksel’e de müdahale edebiliyor.“

Avrupa basınından Viyana’da yayımlanan liberal Der Standart gazetesi ise ilgili yorumunda daha iyimser görüşte:

“AB’ye yön verenler, Avrupa’nın gün gelip ekonomik durgunluktan çıkamama durumuna gireceğini düşünememişler, böyle durumlar için de İstikrar Paktı’nda önlemler alma yoluna gitmemişlerdi. Tam tersine, kamu borçlanmalarına ilişkin katı kriterleri nedeniyle İstikrar Paktı, ekonominin durgun olduğu dönemlerde büyümeyi daha da önleyen tasarruf pakatlerinin oluşturulmasına yol açıyor. Şimdi üzerinde varılan reform uzlaşması ile İstikrar Paktı’nı ekonomik büyüme paktına dönüştürme şansı doğmuş durumda.“

BM’nin reformdan geçirilmesi konusu da bugünkü Alman ve Avrupa basınında yine ağırılıklı olarak irdeleniyor. Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi, Kofi Annan’ın tüm hareket serbestisini sonuna kadar kullanarak öneri paketini hazırladığını belirtiyor ve ekliyor:

“İnsan Hakları Komisyonu’nda öngörülen reformu, terörle mücadele anlaşması, kitle imha silahlarından korunmak ya da zengin devletlerin yurtiçi milli hasılalarının yüzde 0,7’sini kalkınma yardımlarına ayırmaları talebi, tüm bu talepler tamamen akılcı ve haklı.“

Sol liberal İngiliz The Intependet gazetesi ise BM’nin reformdan geçirilmesinin gerekli olduğunun altını bir kez daha çizerek yorumunda reformun başka bir yönüne değiniyor:

“Irak’taki fiyaskodan sonra, BM’nin karar mekanizmalarının değiştirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Annan, Güvenlik Konseyi’nin üye birleşiminin değiştirilmesini önerdi, ayrıca daimi üye sayısının artırılabileceğini de tartışmaya açtı. Bunun aslında çoktan zamanı gelmişti. Çünkü Güvenlik Konseyi’nin birleşimi, 1945’li yılların realitesini yansıtıyor. Ayrıca BM’nin reformlarda duyarlı davranması gerekiyor, aksi takdirde kendisini en fazla eleştiren ülkeler arasında bulunan ABD’nin her istediğine boyun eğmesi de gündeme gelebilir.“