1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.07.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay22 Temmuz 2005
https://p.dw.com/p/Abpp

Bugünkü Alman gazetelerinin haber ve yorum sütünlarında yer alan konuların başında Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in meclisi feshettiğini ve erken genel seçimlerin 18 Eylül’de yapılacağını duyurması, Londra’da iki hafta arayla üç metro istasyonu ile bir otobüse düzenlenen saldırılar, Ortadoğu’daki gelişmeler, Afrika ülkelerinden Nijer’deki açlık felaketi ve para birimi yuanı dolara endeksleyen Çin’in esnek kur politikası yolunda attığı ilk adım geliyor.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, Başbakan Schröder’in iki ay önce başlattığı erken seçim sürecinin Anayasa Mahkemesi tarafından kesilmemesi durumunda Federal Cumhuriyet tarihinde üçüncü kez seçmenin yasama dönemi sona ermeden sandık başına gideceğini belirttiği yorumunda, ‚halk erken seçime hevesli ama ne Schröder’i, ne de ana muhalefet lideri Merkel’i seçmeye hevesli. Başbakan, doğumunu önlemeye çalıştığı Sol Parti’ye kaybedecekleri oylarla Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne tarihinin en ağır seçim yenilgilerinden birini tattıracak’, şeklindeki cümlelere yer verdi.

Kölnische Rundschau gazetesinin erken seçim kararıyla ilgili yorumu ise özetle şöyle:

„Cumhurbaşkanı Köhler erken seçimin anayasal sakıncalarına rağmen ülke genelinde oluşan güçlü siyasi iradeyi gözardı edemezdi. Köhler kararını titiz araştırmalardan sonra verdi. Başbakan’a sorular sordu, erken seçimin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını duyuran milletvekillerinin görüşlerini aldı. Durum, Cumhurbaşkanı’nın konuyu bütün detaylarıyla inceleyip temiz bir vicdanla bu karara vardığını gösteriyor.“

Augsburger Allgemeine gazetesindeki yorumda da Cumhurbaşkanı’nın meclisi feshetmesinin isabetli bir adım olduğu dile getiriliyor:

„Cumhurbaşkanı Köhler akıllıca ve devletin vakarına yaraşır bir karar verdi. Başbakan Schröder’in güven oylaması tabii ki danışıklı döğüştü. Başbakan mecliste hiç oylama yenilgisine uğramamıştı. Neden çoğunluğun güvenine mazhar olmadığını da inandırıcı bir şekilde izah edemedi. Koalisyon ortakları formalite şeklinde güvensizlik oyu kullandıktan hemen sonra Başbakan’a güvenlerinin tam olduğunu beyan ettiler. Bu orta oyunu Anayasa’nın ruhuyla bağdaşmıyor. Ancak Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu tükendiği, Başbakan Schröder hükümet edecek durumda olmadığını itiraf ettiği ve siyasi atalet tehlikesi başgösterdiği için, hükümet krizinden çıkışın tek yolu erken seçim olabilir. Almanya Cumhurbaşkanı’nın sözü şimdi millete vermesi, iyi olmuştur.“

Şimdi de, Süddeutsche Zeitung gazetesinin, terörün yıpratma savaşı başlığı altında verdiği ikinci Londra saldırılarıyla ilgili yorumlara geçiyoruz. Handelsblatt’ın yorumu şöyle:

„Saldırıların kısa aralıkla tekrarlanması, İngilizler’in ve bütün batı’nın tahammül sınırlarına yapıldığını gösterir. Teröristler, kendilerini kimsenin önleyemeyeceğini göstermek istediler. Avrupa’nın siyasi liderleri ve güvenlik teşkilatları bunu vesile bilip 7 Temmuz’da tutulan yolda daha hızlı ilerlemelidirler. Dinler ve kültürler arası diyalog sürdürülmeli, uluslararası terörizmde olduğu gibi güvenlik şebekesi de globalleşmelidir. Halk ta, bu mücaddelenin çok uzun süreceği şuuruna varmalıdır.“

Die Welt gazetesinin Londra’daki terör eylemlerine ayırdığı yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:

„İki hafta önceki saldırılara kıyasla çok ucuz atlatılmış olsa da bombalı eylemler son derece ciddiye alınmalıdır. Yine üç metro treniyle bir otobüsü hedef alan psikolojik terör, düşmanın her zaman ve her yerde ölüm kusabileceğini göstermek için tertiplenmiştir. İkinci anlamı ise, güvenlik tedbirlerinin hiçbir zaman yüzdde yüz etkili olamayacağı ve ak sakallı imamların barış çağrılarının teröristlerin umrunda bile olmadığıdır. Terör bu kez katliam yapmayacak kadar merhamet gösterdi, her an ve her yerde karşımıza çıkabileceği bilincini beyinlere kazıdı.“

Sabit kur politikasıyla dünya pazarlarını ele geçiren Çin Halk Cumhuriyeti’nin para birimi yuanı cüzi oranda revalüe etmesi ticari ortaklarını biraz olsun rahatlatırken, Alman basınının ekonomi sayfalarındaki değerlendirmelerde Pekin’in izlediği kur politikasının siyasi göz boyamacadan başka bir şey olmadığı dile getiriliyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde şu satırları okuyoruz:

„Bu, Washington himayecilik yanlılarını yatıştırmaya yönelik bir manevradan ibarettir. Çin parasının dolar karşısında yüzde iki oranında değer kazanmasının kayda değer kısa vadeli ekonomik sonuçları cılız kalacaktır. Yuan, Çin’in dünyanın ticari devlerine karşı kullandığı en önemli silahtır. Ama Amerikalı politikacı ve sanayi lobicileri Çin’i kolay kolay, adil olmayan rekabet metodlarına başvurmakla ve dünya ekonomisi açısından sorumsuz davranmakla suçlayamayacaklardır. Pekin, ‚işte ilk adımı attık, bu adımı ne zaman yenilerinin izleyeceğine biz karar veririz’, diyecektir.