1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.10.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tuncak22 Ekim 2004
https://p.dw.com/p/Absv

Alman ve Avrupa basınında bugün yer alan yorumlarda ağırlıklı olarak AB Komisyonu’nun yeni Başkanı Barroso ile AP arasındaki çekişme, İran’ın nükleer programı ve Irak ile ilgili gelişmeler yer alıyor. Alman gazetesi Neue Osnabrücker Zeitung, AB Komisyonu’nun yeni Başkanı Jose Manual Barroso ile AP arasındaki gerginliği şöyle yorumluyor:

”AB içinde ilk kez bu denli sıcak siyasi bir tartışma yaşanıyor. Tartışma konusu AB Komisyonu’un müstakbel Adalet ve İçişleri Sorumlusu Rocco Buttiglione’nin eşcinsellere ve kadınlara yönelik ayrımcı sözleri. Bazı Avrupa parlamenterlerinin, prensiplerine bağlı bu İtalyan Felsefe Profesörü’ne yönelik tepkisi dikkat çekici. Çünkü Buttiglione, kişisel görüşü ile siyasi icraatını birbirine karıştırmayacağının altını çiziyor. Durum böyle iken asıl, Buttiglione’ye karşı tek yönlü, hoşgörüsüz bir tavır takınmak ayrımcılık demek.”

Fransız gazetesi Liberation ise Barroso’nun Buttiglione’ye Komisyon’da görev vermesinin bir hata olacağını savunuyor. Vatikan’ın Avrupa’yı etkisi altına almaya çalıştığı belirtilen yorumda, AB içinde din ve devlet işlerinin ayrılmasının önemi vurgulanıyor. Danimarka’da yayımlanan Politiken adlı gazetenin yorumunda ise, ”AP ile AB Komisyonu’nun müstakbel Başkanı arasındaki güç mücadelesi sürüyor. Eğer bu mücadele, doğru biçimde ilerlerse, iki taraf, hatta AB’nin tamamı için bir kazanım olabilir" deniyor. Avusturya gazetesi Die Presse’nin yorumu ise şöyle:

"Avrupa parlamenterlerinin, görüşlerini beğenmediği Buttiglione’ye karşı çıkması meşru. Özgür dünyanın her parlamentosunda, böyle tepkiler dile getirilirken, AP’de neden getirilmesin. Ama Buttiglione muhaliflerinin çoğunun, Avrupa değerler sistemi tartışması tamamen kapanmış ve Buttiglione Avrupa’ya uymayan görüşleri nedeniyle işe yaramazmış gibi davranması düşündürücü. Eleştirilere hedef olan kişinin de kendi inançları ile çelişkiye düşebileceği durumlarda vekil kullanmak istemesi de öyle..."

İtalyan gazetesi La Repubblica’da ise ”Buttiglione’nin çekilmesi, kendisi, ülkesi ve Komisyon açısından en onurlu davranış olurdu" deniyor. Buttiglione’nin bunun yerine, icraatlerinin denetlenebileceğini söylemesi ”kendisini, gülünç duruma düşürmesi” şeklinde değerlendiriliyor.

Alman basınında Türkiye ile ilgili iki haber dikkat çekiyor. Die Welt gazetesinde çıkan haberlerden ilkinde, sadece Berlin’de kayıtlara geçen aşırı dincilerin sayısının 3700’ü aştığı ve bunlardan 2900’nün Türkiye’den gittiği ifadesi yer alıyor. Aynı gazetede yer alan bir başka makalede ise, ana muhalefet lideri Angela Merkel’in 2006 seçimleri öncesinde yaptığı hatalardan bahsediliyor. Merkel’e yönelik tavsiyeler arasında, seçim kampanyasında Türkiye’nin üyeliği konusuna asılması, ancak Türkiye’ye karşı bir imza kampanyasına girişmemesi de bulunuyor.

Thüringer Allgemeine

adlı gazetede de Irak’taki işkence skandalına adı karışan Birleşik Amerikalı Başçavuş İvan Frederick’in suçunu itiraf etmesini değerlendiriliyor:

"Ebu Gureyb Cezaevi’nde yaşananlar korkunç, ama münferit olaylar değil. Çünkü benzer olaylar, Küba’daki Guantanamo üssünde de meydana geldi. Guantanamo’da başvurulan sorgu yöntemlerinden dışarıya sızanlar tüyler ürpertici. Beyaz Saray terörle mücadele kisvesi altında Cenevre Konvansiyonu’nu ihlal etti."

Braunschweiger Zeitung

’da ise Washington’un talebi üzerine Londra’nın bir grup askerini Bağdat yakınlarına kaydırma kararı alması eleştiriliyor. Yorum şöyle:

"Bölgedeki 100 bin Amerikan askeri şiddetle başedememişken 850 İngiliz askerinin Bağdat çevresine kaydırılması askeri açıdan mantıksız. Blair, ateşle oynuyor. Irak’taki şiddet döngüsüne daha fazla girmek, Blair için Vietnam benzeri bir sonuç doğurabilir. Askerlerini Irak’tan çekmesi ise siyasi hayatının sonu anlamına gelecektir.”

İsviçre’de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ABD’deki başkanlık seçimleri hakkındaki sözlerini yorumluyor:

”Putin, Tacikistan ziyareti sırasında şaşırtıcı biçimde ‘Uluslararası terörün amacını, Başkan Bush’un yeniden seçilmesini önlemek’ diye konuştu. Rus gözlemciler bunu, ”Beyaz Saray şefine verilen açık bir destek” olarak yorumladı. Putin’in Birleşik Amerika’nın giriştiği Irak Savaşı’na başından beri karşı olduğuna dair sözleri ise arka plana itildi. Oysa bu sözler, pekala Kerry’e destek şeklinde değerlendirilebilirdi." Gazete, Putin’in sözlerinin Amerikalı seçmenleri etkileyebileceği görüşüne karşı çıkıyor.

İran‘ın nükleer programı hakkında çıkan yorumlardan ilki ise Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’dan:

"Saddam Hüseyin 1980‘de İran ile savaşa giriştiğinde batılı ülkeler olayları dışardan izlemedi, Irak diktatörüne silah yardımında dahi bulundu. Tahran bugün de kendisini düşmanları tarafından çepeçevre sarılmış hissediyor. Bunlar ABD‘nin kalesi haline gelen Irak, Afganistan, Körfez ülkeleri ve Türkiye. Üstüne üstlük bir de milliyetçi duygular işin içine girince Tahran, ‘Bütün dünya nükleer santrallere sahip de biz niye olmayalım?‘ diye soruyor. ABD, bir ay içinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Viyana‘da yapılacak toplantısında, konunun, BM Güvenlik Konseyi’ne havale edilmesinden, orada da yaptırım kararı alınmasından yana. Ancak bunun için gerçekten çoğunluk sağlanabilecek mi? Dahası güvensizlik kısır döngüsüne girildiğinde, olaylar daha da tırmanır mı bilinmez.”

Avusturya gazetesi Der Standart’ta ise ‘Washington‘un, AB’nin‚ Tahran’a yönelik ‘biraz tehdit, biraz vaat‘ stratejisine dayalı arabuluculuk çabalarına şüpheli yaklaşıyor" deniyor. Yorumda, Avrupalılar‘ın Tahran’dan işbirliği sözü almaları durumunda bile önemli olanın, ABD‘de sandıktan çıkacak isim olduğu vurgulanıyor. Yorumda, Kerry’nin seçilmesi halinde AB‘nin İran planını destekleyeceğini söylediği hatırlatılıyor.