1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

22.12.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu22 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/Abo4

Avrupa basınında bugün, Irak seçimlerinin geçici sonuçları, Amerikan iç siyasetindeki gelişmeler, AB’de yasal göçü teşvik planları ve eşcinsel evliliklerle ilgili yorumlar ön plana çıkıyor.

Brüksel’de yayımlanan De Morgen gazetesi yorumunda Irak seçimleri ile ilgili açıklanan geçici sonuçları değerlendiriyor:

“Irak seçimleri, ABD Başkanı George Bush’un konuşmalarında çizmek istediği görüntüden, Irak’ta Amerikan politikalarının başarılı olduğu söyleminden çok uzakta. Gerçekte seçimler ABD’nin Irak içindeki ve dışındaki düşmanları için ezici bir zafere doğru gidiyor. Komşu İran’daki rejim Irak’ta desteklediği dinci partilerin en büyük güç haline gelmesinden çok memnun olmalı.”

Londra’da yayımlanan Guardian gazetesi ise yorumunda Irak’ın geleceğinin tehlikede olduğunu savunuyor:

“Seçimlerin geçici sonuçları en temkinli ifadeyle, Irak’ın çoğulcu bir demokrasi ve üniter devlet olarak geleceğinin hiç de güvende olmadığını gösteriyor. Washington ve Londra’nın kendi kendini kutlayan söylemi şaşırtıcı değil. Ancak seçimlere katılımın yüzde 70’lere varması ve Ocak ayındaki seçimleri boykot eden Sünniler’in yoğun katılımı ile gelen iyimserlik yerini hızla karamsarlığa bıraktı. Seçimlerin sonucu, oylamada dinsel ve etnik aidiyet duygularının ne kadar belirleyici olduğunu gösterdi.”

Frankfurter Allgemeine gazetesi, yorumunda Amerikan iç siyasetinde güç dengelerinde yaşanan değişimi değerlendiriyor. Yorumda ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin temsil ettiği güçlü devlet görüşüyle Kongre arasında çatışmaların kaçınılmaz olduğu belirtiliyor:

“Cheney, muhafazakar Bush yönetiminde güçlü devlet inancının en ateşli savunucusu. Cheney devlet derken, yürütmeyi kastediyor. 11 Eylül saldırılarının ardından devlet ile vatandaş, Başkan ile Kongre arasındaki ilişkilerde güvenlik koşullarını öne çıkaran Cheney devletin bağlardan, kısıtlamalardan muaf bir yürütme yetkisine sahip olmasını talep ediyor. Başkan ile Kongre arasında, güçlerin bölüşümü sisteminde alışıldık olmayan bu güç devri, telekulak skandalı ile ilgili tartışmaların da temelinde yatıyor. Herşey güç üzerinde dönüyor. Milli güvenlik gereği Anayasa’da Başkan’ın yürütme yetkilerini genişleten düzenlemelere gidilmesi şaşırtmamalı. Ancak Kongre’nin böyle güçlü bir yürütmeye uzun süre boyun eğmesi de sözkonusu olmayacaktır.”

Luxemburger Wort gazetesinin yorumunda, ABD’nin BM bütçesini bloke etme tehdidi eleştiriliyor:

“Uluslararası diplomasinin gri jeopolitik dünyasında herşeye rağmen BM ışık saçan bir barış kulesi, özgürlük ve devletler hukukunun temsilcisidir. BM’nin 2006-2007 bütçesi tehlikede. Amerika, BM reformlarına hız verilmemesi durumunda bütçeyi bloke etme tehdidinde bulunuyor. BM’de reforma ihtiyaç olduğunu herkes biliyor. Ama bunu bütçeyle bağlantılandırmak hem hata hem de kötü bir tarzdır.”

Brüksel’de yayımlanan La Libre Belgique gazetesi, AB Komisyonu’nun Avrupa’ya yasal göçün önünü açma planlarını değerlendiriyor:

“AB Komisyonu, Avrupa’da ekonomik ve demografik gerçekler ışığında yasal göçü düzenleyen bir çalışma planı sundu. Ancak Almanya gibi üye ülkelerin, egemenliğin kısıtlanabileceği düşüncesini reddeden tutumları nedeniyle Komisyon temkinli davrandı. AB Komisyonu’nun adaletten sorumlu üyesi Franco Frattini, Avrupa’nın yüksek kalifiye işgücünü çekecek durumda olmasını, bu kişilere Yeşil Kart uygulamasıyla Avrupa içinde serbest dolaşım imkanı verilmesini savunuyor. Ancak tüm bu düşüncelerin resmen önerilmesi ve oybirliğiyle kabul edilmesi gerek. Özellikle de göç konusunda Avrupa’da bundan daha zor birşey olamaz.”

Dünyaca ünlü şarkıcı Elton John’un dün uzun yıllar birlikte yaşadığı erkek arkadaşıyla evlenmesi, Avrupa’da eşcinsel evlilikler ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Londra’da yayımlanan muhafazakar Times gazetesi yorumunda, İngiltere’de eşcinsel evliliklere izin veren yasanın yürürlüğe girişini konu alıyor:

“Kamuoyunun önemli bir bölümünde eşcinsel evliliklere verilen tepki, mutluluklar dilemekle sınırlı kalıyor, üzerinde daha fazla düşünülmüyor. Medyada da ilk evliliklerin uyandırdığı ilgi kısa sürede kaybolup gidecek. Bu tam İngiliz usulü bir nevi sosyal devrim. Bir zamanlar radikal değişim olarak görülen eşcinsel evliliklerin ikilemi, aslında çok muhafazakar bir karaktere sahip olması. Dün nikah dairelerine koşarak evlenen çiftlerin çoğu birbirlerine sadakatlerini mühürlemek, yıllardır sürdürdükleri ilişkilerinde istikrarı daha da sağlamlaştırmak istiyorlardı. Heteroseksüel yaşıtlarının çoğunun çeşitli nedenlerle resmi taahhütlere girmekten kaçındığı, boşanma oranlarının dünya ortalamasının üstünde olduğu bir ülkede...”