1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

23.01.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Tuba Tunçak23 Ocak 2004
https://p.dw.com/p/Abvx

Alman basınında bugün, Almanya Dışşileri Bakanı Fischer’in dün sona eren Ankara temaslarına geniş yer ayrılmış.

Süddeutsche Zeitung gazetesi, Fischer’in ziyaretinin, kapsamlı diplomatik çabaların bir parçası olduğu ve Kıbrıs’ta çözümün önünü Türkiye’nin kapamaması gerektiği mesajını vermeyi amaçladığını yazıyor.

Aynı gazetede yer alan bir başka yazıda ise, Federal Alman Meclisi'nin Avrupa Komisyonu Başkanı Hristiyan Demokrat Politikacı Matthias Wissmann’ın, Türkiye’ye ilişkin sözlerine yer verilmiş. Gazete, Wissmann’ın, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini reddettiğini, bunun yerine ”imtiyazlı ortaklık” statüsü üzerinde durduğunu belirtiyor. Hristiyan Demokrat politikacı, Türkiye’nin üyeliğinin, AB içindeki uyum sürecini tehlikeye atacağını öne sürüyor.

Die Tageszeitung gazetesi ise BM Genel Sekreteri gibi, AB ve ABD’nin de Türk tarafını Annan Planı temelinde bir çözüme zorladığı belirtiliyor. Yorumda, Türk askerinin Ada’dan çekilmesi konusunda, AB’nin bazı üyeleri uzlaşıya hazır olsa bile, bunu, Yunanistan’ın asla kabul etmeyeceği vurgulanıyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetede ise Fischer’in reform sürecini övdüğü Türkiye’ye AB yolunda destek güvencesi verdiği belirtiliyor. Wiesbadener Kurier gazetesinin de yorumu ise şöyle:

“Dışişleri Bakanı Fischer, Türkiye’ye, olumlu bir AB ara karnesi vermek ile fazla ileri gitti. İçişleri Bakanı Schily ise aynı saatlerde, Avrupa ülkelerine iltica başvurusunda bulunan Türk vatandaşı sayısının yüksekliğinden yakınıyordu. Erdoğan hükümeti önemli ilerlemeler kaydetse de yıl sonuna kadar adaylık koşullarını yerine getirip getirmeyeceği, hala bir soru işareti."

Die Welt gazetesinde yer alan bir yorumda ise, Türkiye’nin, NATO‘nun doğuya doğru genişlemesi ile bağlantılı olarak, bölgesel bir güç haline gelebileceği değerlendirmesi yapılıyor.

Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau'nun çoğu eyalet yönetiminin, Müslüman öğretmenlere başörtü yasağı getirme çabalarını eleştirdi ve “Devletin, tüm dinlere eşit muameleyi, güvence altına alması gerekir” sözleri de Alman basınında geniş yer buldu. Rau'nun sözleri gazetelerde şöyle yorumlandı:

Frankfurter Rundschau gazetesi, “Rau’nun, 'hangi dinin birinci, hangisinin ikinci sınıf olduğuna karar vermek ya da bir dine öncelik tanımak, devletin görevi değildir‘ sözünün adresi belli: Başörtü yasağı getirmeye uğraşan eyalet yönetimleri... Rau, görevden ayrılmasına sayılı hafta kala yaptığı bu tür açıklamalar ile cesur bir devlet başkanı görüntüsü çiziyor” yorumu yer alıyor.

Essen’de yayınlanan Westdeutsche Allgemeine Zeitung’daki yorum ise şöyle:

“Başörtüsü, Hristiyanlık’taki keşiş giysisi gibi sadece bir inancın önünde boyun eğmek anlamına gelmiyor. Çünkü başörtüsü, sıkı kurallarla belirlenmiş bir düzene de boyun eğmek demek. Günümüzde keşiş giysisi giymek isteyen, bunu, gönüllü olarak yapıyor. Ama başörtüsü- her ne kadar pek çok Müslüman kadın kabullenmek istemese de- kadınlara boyun eğdirmenin bir aracı. Fanatik Müslüman kesim başörtüsünü bir bayrak gibi kullanıyor.“

Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dün 1992‘de, eski Doğu Almanya vatandaşı çiftçilere ait toprakların, tazminat ödemeksizin ellerinden alınmasını, yasalara aykırı buldu. Böylece mağdur duruma düşen 70 bin vasiye, tazminat umudu doğdu. Berliner Kurier adlı gazetenin konuya ilgili yorumu şöyle:

“70 bin eski Doğu Almanyalı 14 yıl boyunca haklarının iadesini bekledi. Bu kişilerin ellerinden gayrı menkulleri tazminat ödenmeden alındığı dönemde iktidarda Kohl hükümeti vardı. Bu nedenledönemin hükümeti büyük bir tokat yemiş oldu aynı zamanda.”

Die Welt gazetesi ise Strasbourg’daki mahkemenin önümüzdeki hafta karar bağlanacak benzer bir davaya dikkat çekiyor:

“Dün alınan karar Sovyet işgali altındaki bölgede yapılan toprak reformu sonucu arazi edinen ve 1992‘de bu araziler ellerinden alınan yeni çiftçileri kapsıyor. Mahkeme, gelecek hafta arazileri 1945 ile 1949 arasında ellerinden alınan eski toprak sahiplerinin başvurusunu karara bağlayacak. Bu da iki Almanya‘nın birleşmesinden sonra araz, paylaşımı hakkında alınan tüm kararların, masaya yatırılacağı anlamına geliyor.”