1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR2303 Presseschau II

Derleyen: Meltem Karagöz23 Mart 2009

Yorum sütunlarında 5’inci Dünya Su Forumu’na eğilen Avrupa basını, gelecekte su savaşlarının yaşanabileceği, “küresel bir su yönetiminin” kaçınılmaz olduğu görüşlerine yer verdi.

https://p.dw.com/p/HHiH
Fotoğraf: APP

Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort gazetesi İstanbul’da sona eren 5. Dünya Su Forumu ile ilgili şu yoruma yer veriyor:

“Hem biyolojik hem de ahlaki açıdan bakıldığında temiz içme suyuna ulaşmak her insanın en temel hakkıdır. Sayısız devlet temsilcisinin katıldığı 5’inci Dünya Su Forumu’nun kapanış bildirisinde de bu esasa yer verilebilir, hukuki bağlayıcılık kazandırılabilirdi. Ancak bu konuda ilerleme kat edilemeyen İstanbul’daki forumda, su kriziyle ilgili bilincin henüz emekleme safhasında olduğunu ortaya koydu. Dünya nüfusu hızla büyüyor. Bugün dünya üzerinde 6 milyar 700 milyon insan yaşıyor. BM verilerine göre bu sayı 2050 yılında 9 milyar 200 milyonu bulacak. Nüfusun artmasıyla özellikle gelişmekte olan ülkelerde su ihtiyacı da çoğalacak. Bu ve iklim değişikliğinin yol açtığı olumsuzluklar küresel bir su yönetimini kaçınılmaz kılıyor. Su savaş ve barış unsurudur. Günümüzde fosil yakıtlar için çatışmalar yaşanıyor. Ancak uluslararası toplum su kaynaklarının etkin ve adil dağılımını başaramazsa, mavi altın “su” için çatışmalar gecikmeyecektir.”

Fransız L'Alsace gazetesi de bugünkü yorumlarında su ile ilgili tartışmalara değiniyor:

“Petrol yüzünden savaşları maalesef kısa süre sonra su savaşları izleyecek. Daha şimdiden dünyanın farklı bölgelerinde bazı nehirlerin paylaşımı konusunda anlaşmazlıklar yaşanıyor. İsrail ve Lübnan İsrail için hayati önem taşıyan Litani ırmağının kontrolü konusunda anlaşamıyor. Türkiye, Suriye ve Irak ise Fırat ve Dicle konusunda ihtilaflı taraflar. Su sınırları genellikle coğrafyalar içinde yaşanan diğer sorunlara da ilave oluyor. Sadece kurak bir yaz dönemi, mevcut durumu çığırından çıkarabilir.”

İtalya’nın Torino kentinde yayımlanan La Stampa gazetesinde de Pazar günü sona eren 5. Dünya Su Forumu ile ilgili şu satırlar dikkat çekiyor:

“30 bin katılımcı, yaklaşık 20 devlet ve hükümet başkanı ile 180 Çevre Bakanı ve yardımcıları. Ancak buna rağmen İstanbul’daki buluşmada bu değerli içeceğin somut tanımı yapılamadı. Bir hafta süren tartışmaların ardından BM verilerine göre yaklaşık bir milyar insanın mahrum olduğu su, sadece “temel bir ihtiyaç” olarak tanımlandı. Ancak bu temel ihtiyaca ulaşmanın, kadınların, erkeklerin çocukların yani tüm insanların en temel hakkı olduğu gerçeği ortada kaldı. Özelleştirilmesi yerine kamuya açılması, sosyal, adil dağıtımıyla kar amaçlı işletilmemesi yani suyun kontrolü konusu havada kaldı.”

Küresel Mali kriz ulusal ekonomilerine olumsuz yansımaya devam ederken, krizle baş etmeye çalışan iktidarları da zora sokuyor. Son olarak Macaristan Başbakanı Ferenc Gyurcsani, istifa edeceğini açıkladı. Macar başbakanının istifaya hazır olduğunu açıklamasında, dünyadaki krize bağlı ekonomideki bozuk durum ve ülkenin IMF başta olmak üzere mevcut dış borçları önemli etmen oldu. Avusturya’da yayımlanan Der Standart gazetesi yorumunda, mali krizin aynı zamanda demokrasi krizine de yol açabileceği uyarısında bulunuyor:

“Sosyal alanda büyük çaplı tasarruflara neden olan mevcut mali kriz, Macaristan hükümeti ve demokrasisini şimdiye kadar hiç karşı karşıya kalmadığı bir biçimde zorluyor. Macaristan bu durumla karşı karşıya olan tek ülke değil. Bu krizin aşırı siyasi ve sosyal gerginliklere yol açmadan atlatılabileceği yönündeki söylemler gerçeği yansıtmıyor. Bazı ülkeler diğerlerine kıyasla bu durumdan daha fazla etkileniyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde mali kriz demokrasiyi de krize sürükleyebilir. Macaristan buna bir örnek.”

İspanyol El Periodico de Catalunya gazetesi ise yorumunda gelişmiş 20’ler grubu ülkelerinin mali krizle mücadele kapsamında vergi cennetleriyle de etkin mücadele etmeleri gerektiğini savunuyor:

“Dünyanın bazı bölgelerinde paradan elde edilen gelirlerin vergiye tabi tutulmayıp, vergi kayıtlarının diğer ülkelerle paylaşılmıyor olması kapitalist sistemin anormalliğidir. Vergi cennetleri mali düzensizlikler ve suç için yuva niteliği taşıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD vergi cennetleriyle ilgili bir kara liste hazırladı. Şimdiyse vergi cennetleriyle mücadele sırası G-20 ülkelerinde.”