1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

23.09.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Semra Maden-Balamir23 Eylül 2004
https://p.dw.com/p/AbtH

Alman basınında bugün Türkiye ile ilgili çok sayıda yorum ve haber yer alıyor. Avrupa basınında ise BM genel kurulundaki görüşmeler ve Irak konusu öne çıkarılmış:

Almanya’nın en önemli gazetelerinden Frankfurt Allgemeine Zeitung, Türkiye’nin AB üyeliği konusunu manşete taşımış. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un yayınladığı Başbakan Schröder ile söyleşide Türkiye konusu da yer alıyor ve bu altbaşlıkta belirtiliyor. Aynı sayfada Rainer Hermann imzasıyla çıkan haberde de Başbakan Erdoğan’ın Avrupa Birliği yetkilileriyle Brüksel’de bugün yapacağı görüşmeler konu ediliyor. Haberde, Türkiye Başbakanı’nın ”iç meselelerimize kimse karışamaz” demeci hatırlatılarak, bu konuya ve Türk Ceza Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili tartışmalara açıklık getirmesinin beklendiği yazıyor. Raimer Hermann, Türkiye’nin önemli işadamlarından İshak Alaton’un ”Erdoğan ziyaretinin ardında iyi niyet ve olumsuz gelişmelerin telafisi yatıyor” şeklindeki ifadesine yer veriyor. Hermann’a göre, 6 Ekim’de açıklanması beklenen Avrupa Birliği’nin ”Türkiye Raporu” hazırlanmış olsa da, Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Verheugen, Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin başlatılması konusunda kararsız. Avrupa Birliği’nin de keza net bir şekilde ifade ettiği gibi, Türk Ceza Kanunu tasarısı bir sonuca bağlanmadan, müzakerelerin başlatılması tavsiyesinde bulunulmayacak. Haberde, AKP’li politikacı Nevzat Yalçıntaş’ın, ”İslam’da zinanın faiz gibi günah olduğu, ancak çağdaş bir toplumda bu kuralların işlemediği için geçersiz kaldığı” ifadelerine de yer veriliyor.

Yine Frankfurter Allgemeine Zeitung’da, Schröder‘in Avrupa Komisyonu’nun 6 Ekim’de açıklayacağı rapor Türkiye lehine olursa, Türkiye’nin üyeliğe kabul edilmesini destekleyeceğini söylediği belirtiliyor. Zinayı suç kapsamına alan bir maddenin Türk Ceza Kanunu’nda yer verileceğine inanmayan Schröder, Türkiye’nin böyle bir hata yapacağına ihtimal vermiyor. Olumlu bir karar alındığı takdirde, müzakere sürecine ilişkin ”10 ila 15 yıl gerçekçi bir süre” diyen Schröder, eski Alman başbakanlarından Helmut Schmidt’in ”Avrupa Birliği öncelikle yeni genişlemeyi hazmetmeli” argümanına karşın, ”böyle kararlar hemen değil, süreç içinde gerçekleşiyor, bu ise gözardı ediliyor” ifadesini kullanıyor.

Almanya’nın Münih kentinde yayımlanan Süddeutsche Zeitung’da, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel ziyaretine ilişkin çıkan haber, Christian Wernicke imzasını taşıyor. Yazıda, görüşmenin, Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Verheugen’in makam odasında değil de bir otelde gerçekleşmesini teknik sebeplerden dolayı Erdoğan’ın tercihi olduğu belirtiliyor. Haberde, Avrupa Birliği uzmanlarının, zinayı suç dahiline almayan bir Türk Ceza Kanunu taslağı hazırlanması ve bu yasa tasarısının 6 Ekim sonrası, ancak 17 Aralık öncesinde mutlaka karara bağlanması doğrultusunda beklentilerinin olduğu dile getiriliyor. Bilindiği gibi 6 Ekim’de Verheugen, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin hazırladığı raporu açıklayacak, 17 Aralık’ta ise, sunulan rapor dikkate alınarak Türkiye’nin AB üyeliği müzakereleri bir sonuca bağlanacak. 6 Ekim’den önce, zinayı suç kapsamına alan madde, yasa tasarısında yer alırsa, Verheugen’in raporunun Türkiye aleyhine olacağı bekleniliyor. Öte yandan, Türk gözlemcilerinin edindiği bilgiye göre, tercüme probleminden dolayı, Verheugen’in Ankara ziyareti sırasında, düşüncelerinin doğru yansıtılmadığı düşünülüyor.

Almanya’nın en büyük muhafazakar haftalık gazetelerinden Die Zeit’ın yorumu ”Türk korkusu” başlığını taşıyor. Yorumda Verheugen’in, Avrupa Birliği Hristiyan Demokrat milletvekilleriyle yaptığı görüşmede, geçmişte alınan bir karar olmasa, Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmadığını ifade ettiğini yazıyor. Tarihte alınan kararla, 1999 yılında AB’nin Helsinki Zirvesi’ni kastediliyor. Çoğunluğu Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan Alman Hristiyan Demokrat partililerce, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’yi dahil etmeye hazır olmadığı fikri savunuluyor. Aynı partiden Elmar Brok ise, Türkiye’yi Avrupa Ortak Pazar’ına dahil edilmesinden yana. Türkiye’ye kesin bir ”evet” veya ”hayır”ın yanlış, ”evet, ama...” şeklinde cevabın doğru olduğu düşünülüyor.

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki tartışmalar gazetelerin okuyucu mektupları köşelerine de yansıyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayımlanan iki okuyucu mektubunda Türkiye’nin AB üyeliğine karşı gerekçeler yer alıyor. Yazılarda, Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Başkanı Angela Merkel’in, Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık teklifiyle, Alman halkının çoğunluğunu temsil ettiği; Türkiye AB’ye dahil edilirse, Avrupa Birliği’nin hantallaşacağı, Türk nüfusunun giderek artış gösterdiği için 50 yıl gibi bir süre içinde Müslüman insan sayısının Hristiyan insan sayısına oranla artacağı, bunun da Avrupa’nın giderek oryantalleşmesine yol açacağı doğrultusunda görüşler belirtiliyor.

Almanya’nın Würzburg kentinde yayımlanan Tagespost gazetesinde yer alan yorumsa şöyle:

"‘Sorunlarımızı kendimiz çözeriz. Türkiye, bizimdir, Türkler olarak da kararlarımızı kendimiz veririz‘ diyen Erdoğan’a hak vermek mümkün değil. Zira Avrupa Birliği’ne üye hiçbir ülke, kararlarını kendisi almaz, sorunlarını kendisi çözmez. Avrupa Birliği’nin temel prensipi, ulusal egemenlikten vazgeçmektir. Türkiye eğer egemenlik konusunda diretiyorsa, Avrupa Birliği’ne girme çabasından vazgeçmeli....”.

Alman basınından Frankfurter Neue Presse’de Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin birliğin sınırlarını zorlayacağı görüşüne yer veriliyor:

"Avrupa Birliği, kapasitesi ve faaliyet alanıyla ilk başta altı üye ülkesine yönelik oluşturulmuştu. Ufak değişikliklerle bir süre sonra 15 ülkeyi kapsadı. Şu anda ise, 25 ülkeden oluştuğundan, kararlar zor alınıyor... Bu gidişle Avrupa Birliği Anayasası’nın çıkması da yıllar sürecek gibi. Farklı dini, kültürü ve amaçlarıyla. Türkiye de AB’ye dahil edilirse, Avrupa’nın etkisiz hale gelmesi ve çökmesi baştan programlanmış olur....”

Birkaç Avrupa gazetesinin ortak yorum konusu Irak’taki gelişmeler: Londra’da çıkan The Times gazetesi Irak’taki rehin alma olaylarını ve teröristlerle pazarlık tartışmalarını değerlendiriyor:

"Teröristlerle ilişkiye geçilebilir, ancak pazarlık etmek için masaya oturmak yanlış.... Bir çok ülke ve firma, vatandaşlarını ve çalışanlarını kurtarmak için para ödedi, dolayısıyla bu kaçırma olayları adeta ticarete dönüştü. Olaylar bu şekilde cereyan etmeye devam ederse, Irak’ın kalkınması ciddi anlamda tehlikeye düşer."

Bir başka İngiliz gazetesi Financial Times, BM’deki Irak görüşmelerini yorumluyor:

“Amerikan Başkanı Bush ve İngiliz Başbakanı Blair, Irak gerçeğini kabullenmek istemiyor... Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmasında, Irak’taki durumu çok yanlış değerlendirdi. Nitekim Irak halkı, güvenliğini ve özgürlüğünü ancak kendisi sağlayabilir. Irak’taki yabancı askeri hareket, başından beri bir hataydı...”

İspanya’nın başkenti Madrid’te yayımlanan sol liberal gazete El Pais’nin yorumu şöyle:

“Irak’taki rehinelerin akıbeti konusundaki belirsizlik, terör örgütlerinin propagandasına yarıyor. Amerikan Baskanı Bush’un, Irak’ın kalkınması için sarfettiği çaba başarısızlıkla sonuçlandı. Irak’a asker göndermekle hata etti, barışı sağlamak için yanlış yöntemler kullanmaya hala devam ediyor...”