1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2403 Presseschau

Derleyen: Meltem Karagöz 24 Mart 2009

Bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konularını Türkiye-Irak ilişkileri, Almanya’daki koalisyon hükümetinin içinde bulunduğu durum ve Kosova savaşının 10’uncu yıldönümü oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/HIOL

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak temasları, Alman basınında ilginç yorumlarla karşılandı. Berliner Tagesspiegel gazetesinin yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Ankara geçtiğimiz yıllarda güneydeki komşusuyla ilişkilerinde “yeni bir başlangıç” konusunda çekimserdi. Türkler Irak’la yoğun diyaloğun Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını teşvik edebileceğinden çekiniyordu. Ama artık Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bağdat’ı ziyaret ediyor ve Irak’ın kuzeyi için şimdiye kadar telaffuz etmekten kaçınılan “Kürdistan” ifadesini kullanıyor. Türkiye, Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK militanlarının ancak Irak’la işbirliği yapıldığı takdirde uzun vadede etkisiz hale getirilebileceğini kavradı.”

Süddeutsche Zeitung gazetesiyse bugünkü baş yorum sütununu Alman hükümetinin içinde bulunduğu duruma ayırmış:

“Koalisyon hükümetini oluşturan Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokratlar arasındaki anlaşmazlık büyürken, önümüzdeki aylarda hakkında ortak kararlara varılması gereken önemli konular var. Opel ya da zor durumdaki bankaların kurtarılması bunlara sadece küçük bir örnek. Vatandaşlara, krizin ancak mevcut koşullara mümkün olduğunca uyum sağlayarak aşılabileceği anlatılırken, değişmemekte diretmeleri kabul edilemez. Hükümeti oluşturan partilerin bu gerçeği görememeleri korkutucudur. Koalisyon içindeki anlaşmazlığın ancak koalisyonu oluşturan partilerden biri diğeri karşısında güçsüz ise ve güçlü olan bu durumdan istifade edebiliyorsa somut getirisi olabilir. Ancak yıllardır böyle bir durumda değiliz.”

Rostock’ta yayımlanan Ostsee Zeitung gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda da şu satırları okuyoruz:

“Hristiyan Birlik Partileri ile Hür Demokratların oluşturacağı olası bir koalisyonun mali krizle daha etkin mücadele edip edemeyeceği, erken genel seçimlerde bu partilerin çoğunluğun oylarını alabileceği kadar belirsiz. Hristiyan Demokrat Birlik Partili Başbakan Merkel, seçim kampanyalarında soğuk ancak mücadeleci bir portre çiziyor, krizden en az zararla çıkılabileceği yönünde umut dağıtıyor. Partisinden yöneltilen “kapalı bir tutum içinde olduğu” yönündeki eleştirilere kulak tıkayan Merkel, Sosyal Demokratların saldırılarını da umursamıyor görünüyor. Bu hiç de fena değil.”

Die Welt gazetesi ise 10 yıl önce NATO birliklerinin eski Yugoslavya topraklarına düzenlediği hava saldırısıyla birlikte başlayan Kosova Savaşı’nı taşıyor yorum sütunlarına:

“Harekât konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin net bir kararı bulunmuyordu. NATO, harekâtı daha önceki Güvenlik Konseyi kararlarına dayandırarak meşru kılıyordu. NATO’nun hedefi özerkliği Miloşeviç Rejimi ile kaldırıldıktan sonra yoğun baskılara maruz kalan Kosovalı Arnavutları bu baskılardan kurtarmaktı. Harekâta Alman Yeşiller Partisi de destek vermiş ve Alman askerlerinin bu kurtarma operasyonuna katılmasının önü açılmıştı. Yeşiller Partisi bu tarihi adıma destek verdiği için ne kadar övünse yeridir.”

Handelsblatt gazetesi ise bir yıldan fazla bir süredir bağımsız olan Kosova’nın durumunu şöyle değerlendiriyor:

“Şimdiye kadar Kosova'nın bağımsızlığını aralarında Maldivler, Mikronezya, Nauru gibi devletlerin de bulunduğu yaklaşık 56 ülke tanıdı. Kosova, sayısız yabancı uzmanlarla güvenlik ve yeniden yapılanma çalışmalarına en fazla destek verilen ülkelerden biri olmasına rağmen, Avrupa'nın en fakiri olmaktan kurtulamıyor.