1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

24.09.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Semra Maden-Balamir24 Eylül 2004
https://p.dw.com/p/AbtG

Avrupa ve Alman basınında bugün Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ve Başbakan Erdoğan’ın Brüksel’e yaptığı ziyareti ile ilgili çok sayıda yorum ve haber yer alıyor. Almanya’nın en önemli gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung Türkiye’nin AB üyeliği konusunu bugün de manşete taşımış. Başsayfada çıkan yorum şöyle:

"...Yaşanan tartışma sanki ciddi değil de planlanmış. Bu duygudan kurtulamıyoruz nedense. Başbakan Erdoğan, kendisi benimsemese de zinayı suç kabul eden maddeyle aşırı muhafazakar seçmenlerine birşey sunmak zorundaydı. Şimdi geri adım atması, Brüksel’de alkışlarla karşılandı. Türkiye’nin AB üyeliğini aslında destekleyen Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Verheugen, zinayı suç kapsamına alan yasa tasarısını gerekçe olarak kullanıp herşeyin belirsiz olduğunu ima etmeye çalıştı. Oysa Aralık ayında Türkiye’ye müzakerelerin başlayacağına dair söz verileceği baştan kesin gibi görünüyordu..."

Bir başka büyük Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’da "Türk Balı” başlığı altında yayımlanan yorumda şu satırları okuyoruz:

"...Avrupalılar gördüklerine inanamıyor. Daha birkaç gün önce Erdoğan ‘iç işlerimize karışamazsınız‘ diyordu. Zinanın suç olup olmadığı, ancak Türkiye’yi ilgilendirdiğini söylüyordu ve Brüksel tartışması böylece başlamış oldu. Erdoğan, milliyetçi tutumu ile Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olanları haklı çıkardı: Boğaz’daki büyük devlet Avrupa klubü için olgunlaşmamış. Erdoğan’ın manevrası şimdiye kadar yapılan önemli reformların verdiği güveni kırdı. AB yönetimi, Verheugen’in raporu doğrultusunda Türkiye ve Avrupa’nın geleceğiyle ilgili tarihi kararı alırken çok zorlanacağa benziyor...”

Alman gazetesi Frankfurter Rundschau gazetesinde konuyla ilgili şu yorum yer alıyor:

"Önemli olan Ankara’nın Ceza Yasası‘nda reform yapması ya da işkencenin yasaklanması değil. Önemli olan TCK’nun gerçekten Avrupa standartına uygun olması, örneğin düşünce özgürlüğü konusunda. Ayrıca yasadaki, işkence yasağının, azınlıkları koruma hükümleri ve insan haklarının ihlallerinin cezalandırılmasının Türkiye’nin toplumsal gerçeğinde kabul görmesi ve uygulanması gerekir. Bu Anadolu’nun en ücra köşesi için de geçerli. Başbakan Erdoğan’ın son günlerde yaptığı hatalardan sonra, Avrupa Birliği Erdoğan’ı ve partisini büyüteç altında incelemeye almazsa, hata eder. Ancak Alman politikacıları başta olmak üzere, bir çok önemli siyasetçi Türkiye’nin üyeliğini desteklediğinden, Brüksel muhtemelen herşeye göz yumacaktır...”

Almanya’nın yüksek tirajlı günlük gazetesi Bild’te çıkan yorum ise olumlu:

“Türkiye’yi AB’ye alalım mı? Birçok olumlu ve olumsuz sebepler sıralamak mümkün, ancak biz Almanlar şu üç önemli noktayı unutmamalıyız: Birincisi Türkiye çok bekledi, zira AB’ye yeni üye olan Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’dan çok daha önce başvurmuştu. İkincisi, NATO bünyesinde yıllarca Sovyet Birliği’nin saldırgan siyasetine karşı yanımızda yer aldı. Üçüncüsü dünya genelinde 54 Müslüman ülke arasında, laikliği uygulayarak ve kadın-erkek eşitliğini sağlayarak demokrasiyi uygulamayı başardı. Ayrıca şu da unutmamalı ki, Avrupa Birliği, dışarda kalmış bir Türkiye’den ise ekonomik açıdan güçlü bir Türkiye ile daha fazla rekabet şansına sahip olacaktır. Bu yüzden Türkiye’nin AB üyeliği Almanya için olumlu. Türkler‘e elimizi uzatmalıyız.”

Almanya’nın Düsseldorf kentinde yayımlanan Handelsblatt gazetesi,

"Sevinmek için henüz çok erken” olduğunu yazıyor. Yazıda, temponun çok hızlı olduğu, oysa çözülmesi gereken daha çok problemlerin olduğu, TCK’nın henüz uygulamaya konulmadıği, işkencenin hala devam ettiği, askerin hala çok önemli bir rolü olduğu, Türkiye’nin tam bir demokratik hukuk devleti olmadığı, dolayısıyla ne Türkiye’nin üyeliğe ne de Avrupa Birliği’nin yeni bir üyeye hazır olduğu görüşü savunuluyor.

Almanya’nın başkenti Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:

"Türkiye’nin üyelik müzakerelerin anlamı ne olabilir? Akla ilk olarak bu soru geliyor. Bir yandan, mümkün mertebe fazla ülke dahil ederek, Avrupa’nın güçlenmesi ve refaha kavuşması amaçlanıyor. Öte yandan, ortak bir anayasa oluşturma çabaları devam ediyor. Her ikisini aynı anda yürütmek, doğru değil...”

Financial Times Deutschland

adlı Alman gazetesi ise Türkiye’nin AB üyeliği konusunda bir ankete yer veriyor bugünkü nüshasında. Buna göre, Alman halkının büyük çoğunluğu Türkiye’nin AB üyeliğinden yana. Anket sonuçları rakamlarla verilecek olursa, şöyle: Ankete katılanların % 34’ü Türkiye’nin AB üyeliğinden yana, % 27’si, yani her dört kişiden biri, Türkiye’nin imtiyazlı üyeliğinden yana, % 32’si ise, kültürel ve dini sebepler başta olmak üzere Türkiye’nin üyeliğine karşı.

Alman basını gibi Avrupa basınında da Türkiye’nin AB üyeliği konusu yorumlanıyor. Kısa başlıklarla aktarırsak; Avusturya’dan Der Standart "Bu Türkiye ile çıkacak son sorun değil", İsviçre’den Tagesanzegier ”Ankara ile Brüksel arasında garip iktidar oyunları”, Fransa’dan Le Figaro ”Verheugen tartışmanın saçmalığını ortaya koydu", Danimarka’dan Berlingske Tidende "Türklerin sürpriz dönüşü cesaret veriyor” başlıklarını kullanmışlar. Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort adlı gazetenin yorumu ise şöyle:

”.... Zinayı suç kapsamına alarak Orta Çağ’a dönüş senaryosu niye? Erdoğan hükümeti, kuşkusuz bir çok reforma imza attı. Ancak coğrafi, tarihi, ekonomik, politik, kültürel ve dini farklar hala mevcut ve Türkiye’nin, Avrupa’nın değerler topluluğuna alınması açısından engel teşkil ediyor. Avrupa Parlamentosu’nun Genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen’e göre, Başbakan Erdoğan’ın dünkü U-dönüşü, şahsi başarısı. Oysa zina olayı tartışması belki de baştan beri iyi hazırlanmış bir senaryo idi."