1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

24.11.2009 - Avrupa basınından özetler

24 Kasım 2009

İran Cumhurbaşkanı'nın Latin Amerika ziyareti, Opel'i kurtarma çabaları, iklimin korunmasına dair tartışmalar ve Afganistan misyonu, bugünkü Avrupa basınından seçtiğimiz yorum konularını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/Ke8w
İran-Brezilya yakınlaşması, Avrupa basınında geniş bir şekilde ele alınıyor
İran-Brezilya yakınlaşması, Avrupa basınında geniş bir şekilde ele alınıyorFotoğraf: AP

Avrupa basınından derlediğimiz yorumlara İtalyan gazetesi Corriere della Sera ile başlıyoruz. Gazete, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın Latin Amerika’yı ABD’ye nazire yapmak için ziyaret ettiğini yazıyor:

“Lula ile Ahmedinejad’ın kucaklaşmaları, kendilerini 'fakirler dünyasının' yanında gören iki liderin selamlaşmasıydı. Ahmedinejad, Brezilya’dan sonra sempatisine mazhar olduğu Venezuela ile Bolivya’yı da ziyaret edecek. Tahran yönetiminin içinde bulunduğu izolasyonu yumuşatmak için yapılan bu ziyaretler, İran açısından son derece önemli. Washington ve Kudüs yönetimleri, önüne serilen kırmızı halıların İran liderine meşruiyet kazandırabileceğini düşünerek söz konusu temasları endişeyle izliyor. Kendi ülkesinde de tartışmalı bir lider olan Ahmedinejad açısından bu ziyaretler her iki başkenti rahatsız etmeye değer olmalı.”

Sol liberal İspanyol gazetesi El Pais ise İran Cumhurbaşkanı’nın Brezilya ziyaretine şu satırları ayırmış:

“İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ülkesinde kendisinden esirgenen meşruiyeti dışarıda arıyor. Brezilya ise dünya politikasında hak ettiği rolü oynamak ve dünyanın en önemli meseleleri karşısında kendi politikalarını geliştirmek isteyen bir ülke. Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnaco Lula da Silva büyük risk altına giriyor. Öncelikle de İran Cumhurbaşkanı’nı Brazilya’da ağırlamakla. Lula, İranlı konuğunu nükleer anlaşmazlıkta taviz vermeye ikna edemezse, haklı olarak bütün dünyada kazandığı itibarı tehlikeye girer.”

Avusturya’nın Die Presse gazetesinden aktaracağımız yorumun konusu ise Amerikan otomotivcilik devi General Motors’un Opel’i satmaktan vazgeçmesini izleyen gelişmeler:

“Seçim geçtikten sonra Berlin’in politikalarına yeniden akılcılık hâkim olmaya başladı. Almanya, General Motors’un Avrupa ile oynadığı ‘kim daha fazla para verirse onun ülkesinde daha az Opel fabrikası kapanır’ oyununu, Avrupa ülkelerini birbirine düşürmek istediği gerekçesiyle sert bir şekilde eleştiriyor. Ama Almanlar iğneyi kendilerine batırsın ve seçimden önce Opel’i satın alması için Magna’ya milyarlarca euro yardım vaat ettiklerini unutmasınlar. Karşılığında Magna da Almanya’daki zaruri personel indirimini sınırlı tutmayı kabul etmemiş miydi?”

Aralık ayında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yapılacak dünya iklim zirvesinde karbondioksit emisyonunu azaltma anlaşmasına varılacağı şüpheli. Hollanda gazetelerinden Trouw gerçekçi olunmasını tavsiye ediyor:

“Siyasi mutabakattan fazlası beklenmemeli. Zirvenin 1997 yılındaki Kyoto Konferansı'nın devamı olmasını umanlar için büyük bir darbe. Kyoto’ya katılan 190 heyet son anda bağlayıcı kararlar üzerinde anlaşabilmiş, ancak Başkan Clinton, anlaşmayı Senato’da onaylatamadığı için sevinç uzun sürmemişti. Halefi Bush, Kyoto Protokolü’nü ve dolayısıyla iklimi koruma işbirliğini tamamen rafa kaldırmıştı. Başkan Obama da ilkeler üzerindeki siyasi mutabakattan öteye geçemeyecektir. Aksi takdirde dünyanın atmosferi en çok kirleten iki ülkesi ABD ve Çin, daha uzun yıllar küresel iklim koruma antlaşması hazırlanması için işbirliği yapmaya yanaşmaz. İklim idealistleri de biraz gerçekçi olabilmeli.”

Sosyal demokrat İsveç gazetesi Aftonbladet’in yorumuyla basın özetlerine son veriyoruz. Yorumda, Afganistan’daki barış misyonuna kamuoyunun verdiği desteğin azalması ele alınıyor:

“Bütün Batılı ülkelerde olduğu gibi İsveç’te de Afganistan savaşına verilen destek azalıyor. Afganistan’daki askerî misyona karşı olanların oranı Kanada’da %82, İngiltere ve Almanya’da %60, ABD’de de %57’yi buluyor. Kamuoyunun tutumunu değiştirmesine şaşmamalı. Çünkü Afganistan’da barışı koruma görevi değil savaş yapılıyor. Sekiz yıldır sürdürülen ABD önderliğindeki savaş ne Afganistan’a daha fazla demokrasi getirdi ne de Taliban’ın nüfuzunu kırabildi. Gençleri, anlamını kavramakta güçlük çektikleri bir savaşa göndermenin doğru olup olmadığı iyi düşünülmeli. Afganların bizden beklediği yardımı, militarizmi artırarak yapamayız.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa