1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Presseschau

24 Aralık 2009

Bugünkü Avrupa gazetelerinde birbirinden farklı konular dikkat çekiyor. İran'daki rejime eleştiriler, ABD-AB ilişkisi ve Çin'de muhalifler hakkında açılan davalar, yorum konularından bazıları.

https://p.dw.com/p/LCsl
Fotoğraf: AP

Strazburg'da yayımlanan Fransız Dernieres Nouvelles d'Alsace gazetesi, şu günlerde muhalefetin tekrar protestolara başladığı İran'ı mercek altına alıyor. Gazete, İran'da Fransız üniversite hocası Clotilde Reiss hakkında dava açılmasını yorumluyor ve bu bağlamda İran rejimini eleştiriyor:

"Özgürlüğü seven her insan, Reiss'le ilgili hukuk komedisi karşısında ancak iğrençlik ve sonsuz bir üzüntü hisseder. Clotilde Reiss'in kaderi, İran rejiminin rehini olmasından daha çok diplomatik bir labirentin tutuklusu haline gelmesi açısından iç karartıcı. Diktatör bir rejimin ilk şantaj denemesi karşısında zayıflık gösterirsek, Fransa'nın genel olarak Ortadoğu sorunuyla, özellikle de İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili açıklamaları dikkate alınmaz, değer görmez."

Hollanda'nın Trouw gazetesi ise bugünkü sayısında, ABD Başkanı Barack Obama'nın AB'ye yaklaşımını inceliyor. Gazete, Obama'nın AB'yi icra yeteneği ve azmine göre değerlendirdiğini belirtiyor. Yorum şöyle:

"Obama dünya üzerinde değişen güç ilişkilerini ve dengeleri, kendi gözünde ABD için en iyi olanı yapabilmek amacıyla dikkate alıyor. Bu bağlamda AB'nin bir kenara itilmesi tehlikesi var. AB Kopenhag'daki İklim Zirvesi'nde çevre politikası konusunda uzun süreden beri başı çekmesine rağmen gözardı edildi. ABD, Çin ve gelişmekte olan üç ülke arasındaki pazarlık bunun rengini verdi. AB, yeni yüzleri, AB Konsey Daimi Başkanı olarak Belçikalı von Rompuy ile Birliğin Dışişleri Bakanı hükmündeki Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi İngiliz Catherine Ashton ile uluslararası arenada kozunu oynayamaz. AB Obama'nın Başkan olmasını memnuniyetle karşılamıştı. Ancak Obama, Avrupa'yı sergilediği azme göre yargılıyor."

Luxemburger Wort gazetesi ise Çinli yazar ve insan hakları savunucusu Liu Xiaobo'nun yargılanmasını analiz ediyor:

"Çinli ünlü aydın Liu, dünden bu yana yargı önünde. Suçu, Çin Halk Cumhuriyeti'nde demokrasiyi savunan 'Charta 08' adındaki bildiriyi hazırlayanlardan biri olarak, düşünce ve inanç özgürlüğü ile özgür seçimler yapılmasını talep etmek. Çin'de iktidarda olan Komünist Parti bir milyar nüfuslu ülkede istikrar ve düzenin, vatandaşların haklarından önce geldiğini belirterek insan haklarını kısıtladı. Peki Liu'nun talepleri şimdi bunun önünde tehdit mi oluşturuyor? Demokrasi ve insan hakları hedefiyle hazırlanan 'Charta 08' başlıklı çağrıya sadece Liu değil 10 bin kişi imza attı. Bu rakam az görünse de Çin'de gözaltına alınma ya da izlenme tehlikesine rağmen giderek daha fazla insanın, iktidarla karşı karşıya gelmeyi göze aldığını gösteriyor."

Federal Yargıtay'ın, kısa adı RAF olan eski Kızılordu Frarksiyonu adlı terör örgütü üyelerinden Verena Becker hakkında, 32 yıl önce Başsavcı Siegfried Buback cinayetine adının karışması nedeniyle çıkarılan tutuklama kararını kaldırması, basında geniş yer buluyor. Fraktfurter Rundschau gazetesi kararı şöyle değerlendiriyor:

"Görünen o ki, hâkimler suç işleyen zanlılar hakkında çok ağır ya da çok hafif kararlar verebiliyor. Mahkeme, Becker'i serbest bırakma kararıyla, RAF ile devlet arasındaki anlamsız savaşın geçmişte kaldığını ve bunun için özellikle sert muameleye gerek olmadığını göstermiş oldu. Bunun bize verdiği mesaj şu: Hukuk devleti, eski düşmanlarına karşı normal yöntemleri kullanıyor. Bu, onlara yapılabilecek en büyük jest, kompliman."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topçu


Editör: Murat Çelikkafa