1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.01.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Cem Sey25 Ocak 2005
https://p.dw.com/p/Abrq

Avrupa basınında bugün Avrupa Anayasası, Ukrayna’da yeni başbakanın belli olması ve Kosova sorununun çözümsüzlüğü yer alıyor. Alman basınında aşırı sağa karşı hangi yöntemin başarılı olacağı da bir başka tartışma konusu.

Paris’te yayınlanan muhafazakar Le Figaro, Fransa’da ilkbaharda yapılacak Avrupa Anayasası referandumunu konu alıyor. Kağıt üzerinde herşeyin iyi gittiğini, büyük partilerin hepsinin Anayasa’dan yana olduğunu ve anketlerde de Anayasa’ya “evet” oyu çıkacağının görüldüğünü yazan gazete, “Fakat yine de, Maastricht’in gölgesi düşüyor” diyor ve şöyle devam ediyor:

„Bu anlaşma hakkındaki referandumdan önce, halkın onayı giderek azalmıştı ve sonuçta referandum, Maastricht karşıtları karşısında kıl payı farkla kazanılabilmişti. 13 yıl sonra tasarının yandaş ve karşıtlarının kampanyası daha kısa. Fakat bunun daha az sert sürdürüleceğine işaret eden hiçbir iz yok. Anayasa karşıtları daha silahlarını teslim etmedi.“

Avusturya’da yayınlanan sol liberal Der Standart ise Ukrayna’da Julia Timoşenko’nun başbakanlığa atanmasını yorumluyor:

„Dev bir gaz şirketinin şefi olduğu dönemde gerçekleştirdiği karmaşık işler nedeniyle, Rusya, Timoşenko’yu tutuklama kararıyla arıyor. Ukrayna’da da kendisine yöneltilen ithamları hep siyasi nedenle yapılan suçlamalar olarak geri çevirdi. Bu, onu bütün kuşkulardan kurtarmıyor. Bu durum hem Putin hem de Yuşçenko için olağanüstü bir sorun. Kremlin’in şefinin Rusya’nın geleceğini düşlerken, Ukrayna’nın batmasını dileyecektir. Yuşçenko’ysa gizlice, gerçekleştirmesi gereken acı reformlara yönelik direnişe karşı başbakanının kalkan olacağını umacak. Fakat Timoşenko’nun şimdiye kadarki kariyerini belirleyen, hep başkalarının onu hatalı değerlendirmesi oldu.“

Danimarka’da yayınlanan liberal Politiken gazetesi, Kosova’nın geleceğini ele alan bir yorum yayınlıyor. Gazete, uluslararası topluluğu Kosova halkına kendini yönetme şansı vermemekle suçladı ve bu durumun, bölgede mafya yapıları oluşmasını ve şiddet riskinin giderek artmasını kolaylaştırdığını öne sürüyor. Politiken gazetesinin yorumu şöyle devam ediyor:

“Şu anda içinde bulunulan diplomatik çıkmaz, Sırp milliyetçiliğine ve aslında Başkan Putin’e bakıldığında, Avrupa Birliği ve NATO’nun hiç de dikkate alması gerekmeyen, Rusya’nın prestij kaygılarına dikkat gösterilmesinden kaynaklanıyor. Bir başka neden de genel dış politik uykuculuk. Eğer yakın zamanda bu kısır döngüyü biri kırmazsa, hiç de gerek olmadığı halde Balkanlar’da yine kan dökülecek.”

Alman basını ise bugün de ağırlıklı olarak aşırı sağdaki Almanya Milliyetçi Demokratik Partisi Saksonya Eyalet Meclisi üyelerinin yarattığı skandalla meşgul. Alman başkentinde yayınlanan Berliner Zeitung, bu partinin yasaklanması tartışmasını ele alıyor:

„Bazı politikacıların neden bir yasaklama kararında bu kadar ısrarlı olduklarını, Saksonya Meclisi’ndeki skandaldan sonra, geçtiğimiz günlerde ülke çapında süren tartışmayı izleyenler belki anlayabilir. Her yerde bahsedilen ve mecliste, başyazılarda ve televizyonların sohbet toplantılarında tekrarlanan ırkçılığa ve antisemitizme karşı demokratların cephesine, neredeyse kendiliğinden harekete geçen ve bitap düşene kadar sürdürülen, daha çok da şaşkınlıktan dillerin tutulduğunu gösteren, hayal kırıklığı ve sınır çekme ritüellerine bakıldığında, aşırı sağa karşı hukuk yollarının kullanılmasının, başarılı olmasa da en azından daha az utanç verici yol olduğu görülür.“

Sosyal demokrat Frankfurter Rundschau da aşırı sağ karşısında çaresizliğin hakim olduğunu vurguluyor ve bunun herşeyin hızla değiştiği şu dönemde politikacı, yazar ve vatandaşların kendi konumlarını saptamada çektiği güçlüğe bağlıyor:

“Tarihsel konularda olsun, toplumsal sorunlarda olsun, nerelerde ilkeleri savunacağımıza, yalpalıyoruz? Bu şekilde, aşırı sağa pişireceği aşın tarifesini onlara teslim ediyoruz. Eğer yakında ayılmazsak, bu aş ağzımızı fena yakacak.“

Ancak bugün Alman basınının gündeminde sadece aşırı sağ yok. Türkiye’de de birçok şikayete neden olan Alman konsolosluklarının vize uygulaması da gündemde. Ancak bambaşka bir açıdan. Handelsblatt, bir süre önce ortaya çıkan, vize başvurularındaki yolsuzlukları yorumluyor ve bunun personel sıkıntısıyla ilgili olduğunu belirtiyor. Ama sonra şunları ekliyor:

„Fakat vize komisyonunun genel bir toplumsal sahtekarlığın temsilcisi olup olmadığını da kendimize sormamız gerekli. Bir yandan, Ukrayna’dan yasadışı gelenlerin Almanya’yı neredeyse batırdığı öne sürülüyor. Diğer yandan da, yüzbinlerce Alman belli ki Doğu Avrupalı kadınların hizmetinden yararlanmakta hiçbir sorun görmüyor. Bununla fahişeleri değil, en başta temizlikçi kadın ordusunu kastediyoruz.“

Terörün önlenmesi umuduyla, El Kaide lideri Usame bin Ladin’in yakalanmasına yardımcı olacaklara ABD’nin giderek daha fazla para vermeyi vaat etmesini eleştiren radikal sosyalist Neues Deutschland şu yorumu yapıyor:

„Giderek daha fazla milyon sözü verilmesiyle, bu hayaletin yakalanması olasılığı artmıyor. Artan başka birşey: Bin Ladin giderek daha da şeytansılaşıyor ve bu korkunun ayakta tutulması gerekiyor. Çünkü sadece bu, birçokları için, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’taki savaş politikasını kabul edilir hale getiriyor, Irak’a özgürlük getirilmesi düşüncesi değil.“

Die Welt gazetesiyse, Türkiye’yle ilgili ilginç bir habere yer veriyor. „Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda Hamburg Belediye Başkanı Ole von Beust her zaman partisinin başkanı Angela Merkel’le görüş ayrılığı içindeydi“ diye yazan gazete, son zamanlarda bu politikacının yine de kendi görüşünü kendine saklamayı tercih ettiğini belirtiyor. Ama gazetenin haberine göre, bu durum bugün değişiyor. Beust, bugün aralarında Türkiye’nin Hamburg Başkonsolosu, Türk ve Alman birçok Türkiye uzmanı ve sanatçının bulunduğu 19 kişilik bir heyeti, bu konuda tartışmak üzere kabul ediyor. Habere göre Beust, Die Welt muhabirine, Türkiye’yle yoğun ve iyi ilişkilerin, Hamburg’da yaşayan 90 bin Türk’le barışçı ilişkilerin sürmesi bakımından kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.