1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2508 Presseschau 1

25 Ağustos 2011

Alman gazetelerinin ağırlıklı konuları, Baden Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bilkay Öney'in Türkleri hedef alan açıklamaları, Libya'daki gelişmeler ve Alman hükümetine yönelik eleştiriler.

https://p.dw.com/p/12NKo

Almanya'da Baden Württemberg Eyaleti'nin Sosyal Demokrat Partili Uyum Bakanı Bilkay Öney'in Türkleri hedef alan, eleştirilere neden olan açıklamalarının yankısı sürüyor. Berliner Zeitung, "Türkler'in Almanlar'dan beş kat daha fazla televizyon izlediğini" söyleyen Öney'in açıklamalarının ne kadar yapıcı olduğu sorusuna yanıt arıyor:   

"Almanya'da yaşayan Türkler 17,5 saat televizyon izliyor. Bilkay Öney'in ifadesine göre bu rakam şunu gösteriyor: Türkler Almanlara oranla beş kat fazla televizyon izliyor. Oysa aslında Almanya'da yaşayan Türkler, Almanlar kadar televizyon izliyor, ancak tek fark, ağırlıklı olarak, yani 2,7 saat, Türkçe yayın yapan televizyon kanallarını seyretmeleri. Almanca yayın yapan kanallar onlara soğuk, albeniden uzak, politik dırdırdan ibaret geliyor. Oysa Türkçe yayın yapan kanallar onlara daha fazla heyecan sunuyor: Aile şovları, pembe diziler, memleket duygusu. Pedagoglar, Türk televizyon kanallarının izlenmesinin, Almanca öğrenmeyi engellediğinden yakınıyor. Peki ama o zaman ne yapmalı? Öney'in yaptığı gibi yangına körükle gitmek, sorunun çözümüne katkı sağlamıyor. Alman kanallarında tıpkı Türk kanallarındaki gibi programlara daha fazla yer verilmesi ise tam bir kâbus olur. Alternatifler gerçek hayatın içinde."

Münih merkezli Süddeutsche Zeitung, Libya'daki son gelişmeler ışığında, Alman hükümetinin izlediği dış politikayı masaya yatırıyor. Yorumda, Hür Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle eleştiriliyor:

"Muammer Kaddafi rejiminin sonunun gelip gelmediğine yönelik şüpheler azaldıkça, Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin yaptığı açıklamalar da artıyor. Westerwelle konuşmalarında, Libya'daki çatışmalarda ölen çok sayıda kurbanı hatırlatıyor, kaygılarını dile getiriyor. Çünkü ülkenin cani lideri tamamen yenilmiş, alt edilmiş görünmüyor. Ayrıca muhaliflerin birleşmeye ve demokrasiye giden yolu bulması umudunu dile getiriyor. Bütün söylediklerinde haklı. Ancak tüm dünya, Westerwelle'nin, Almanya'nın Libya konusunda izlediği yalnız politikanın doğru olduğunu hatırlatmak istediği için bu kadar çok konuştuğunu biliyor. Ancak sözleri sadece, Guido Westerwelle'nin Libya'ya müttefiklerin yaptığı hizmetleri takdir eden, bunun önemini vurgulayan hiçbir ifade kullanmaması yüzünden kulağa yanlış geliyor. İşte bu suskunluk, hükümeti eleştiren eski Başbakan Helmut Kohl'ün de haklı olduğunun bir ispatı. Bu noktada, Suriye konusunda aciz kalındığı ve dünyadaki çifte standarttan şikayet edilmesi çok kolay. Ama diğer yandan bu, devletler hukuku gereğince sivillerin korunması konusunda gereken sorumluluğa ilişkin ne düşünüldüğünü açıklamıyor. Helmut Kohl haklı. Almanlar nerede, hangi noktada durduklarını açıkça göstermek zorunda. Müttefiklerin, Almanya'yı hesaba katıp katamayacaklarını, kendi tarafından olup olmadığını bilmeye hakkı var."

Berliner Zeitung Libya ile ilgili yorumunda, Almanya'nın bundan sonra sergileyeceği tavrı mercek altına alıyor:

"NATO'nun başarısı, Almanya'nın BM Güvenlik Konseyi'nde, Libya kararı konusunda yapılan oylamada çekimser bir tavır sergilemekle yanlış yaptığının bir kanıtı. Şimdi Merkel ve Westerwelle'nin, BM'nin, Alman Ordusu'nun Kaddafi'den arındırılmış Libya'ya asker göndermesi yönündeki olası bir isteğini ret edememe gibi bir sorunu var. - Tıpkı mart ayında Kaddafi'nin bombalanmasına yönelik alınan, belirsiz bir maceraya sürüklenildiği karar gibi. - Ayrıca bu, kesinlikle Libya topraklarında vuku bulacak. Böyle bir durumda, Brezilya ve Hindistan yine ortadan sıvışabilir. Ancak Almanya bunu bir kez daha yapamaz."  

Bugünkü gazeteler, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'un euro krizi konusunda izlediği tavır nedeniyle Avrupa Merkez Bankası'nın izlediği politikayı hedef alan sözlerine de geniş yer ayırıyor. Mannheimer Morgen, Wulff'un açıklamalarıyla yaraya parmak bastığını belirterek, şu satırlara yer veriyor:

"Wullf haklı. Avrupa'nın siyasi seçkinleri, finans piyasaları ile giriştikleri bu güç gösterisinde, insanlara az güven veriyor ve yeterince liderlik sergilemiyor. Vatandaşlar, bankalar ya da borsanın yön tayin etmemesi beklentisi içinde. Sonuç olarak borçlu olan ülkelerin sorumluluk almaya da yönlendirilmelerini istiyor. Çünkü vatandaşlara göre kurtarma paketlerini herkes hazırlayabilir."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Hülya Köylü

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik