1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

25.11.2003 - Alman basınından özetler...

25 Kasım 2003
https://p.dw.com/p/AbwY

İstanbul’daki saldırılardan sonra alevlenen Türkiye’nin AB’ne üyeliği tartışmaları, Gürcistan’daki ‘Kadife Devrim’ ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Avrupa’da kollektif Yahudi düşmanlığı uyarısı Alman gazetelerinin bu sabahki yorum sütunlarında göze çarpan konu başlıkları.

Dresdner Neueste Nachrichten adlı gazete, saldırılar ile Türkiye’nin AB hedefi arasında şöyle bir bağlantı kuruyor:

”Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’ya yakınlaştırma çabaları, Kemal Atatürk’ün mirasını yıkmaya ve eskiden İslam Dünyası’nın lideri olan ülkeye İslamcı kimliği vermeye çalışan ülkedeki aşırı uçların planlarına doğal olarak hiç uymuyor. Ancak bu noktanın, Ankara’nın AB’ye üyeliği hakkında Avrupa’da yürütülen tartışmaların dışında tutulması gerek. Brüksel, Türkiye’nin olası üyeliğini gözden geçirirken sadece tüm adaylara koşulan şartları ve üyeliğin, birliğin imkanlarına ve hedeflerine uygunluğunu ölçüt almak zorundadır.”

Märkische Oderzeitung ise konu hakkında şu yorumu yapmış:

”Türkiye’nin artık çerçevesi açıkça çizilmiş ve yanlış anlaşılmalara yer vermeyecek bir üyelik ümidine ihtiyacı var. İntihar saldırılarını düzenleyenler ister istemez bu noktayı dile getirenlerin söylemlerini güçlendirdi. Ülkedeki elit kesimin Avrupa’ya yönelik dünya bakışı ve devletin laik temellere dayalı olması nedeniyle Türkiye, şeriat devleti kurmak isteyen İslamcılar’ın hedefi haline geldi. Bu noktada Türkiye’ye destek vermemek Türkiye’den vazgeçmek anlamına gelir.”

Neues Deutschland adlı gazete ise yorum sütununda, Türkiye’nin AB üyeliği hakkında Alman politikacılar arasında yürütülen tartışmaları ele almış, gazetenin yorumu şöyle:

”Ne demek ‘ağza alınmaz’? Hristiyan Birlik’ten politikacıların, Türkiye’nin AB’ye üye olması halinde, terörün Avrupa’ya taşınacağı yönündeki açıklamalarını, Başbakan ‘karaktersizlik’ olarak nitelendirirken, Yeşiller de açıklamaların ‘ağza alınmaz’ olduğunu söyledi. Ama Almanya’da yaşayan ve politikacıların, Türkiye’nin AB’ne üyeliği konusundaki sahte tavırlarını gözlemleyen iki milyonun üzerinde Türk, ortalığı bu kadar ayağa kaldırmıyor. ‘Ağza alınmaz’mış!!! Hristiyan Birlik üyelerinin Ankara’nın AB üyeliği konusundaki açıklamalarının tek gerekçesinin, İstanbul’daki korkunç saldırılar olduğu söylenemez. Ancak bu politikacılar saldırıları söylemleri için kullanarak Türkiye’de saldırıların doğal olduğunu demeye getiriyor ve sanki Almanya’nın saldırı ithali yasağı koyma gibi bir imkanı varmış gibi davranıyor!”

AB Komisyonu tarafından kısa bir süre önce yaptırılan bir kamuoyu anketinde, Avrupalılar’ın dünya barışı için en büyük tehlike olarak İsrail’i gördüğü ortaya çıkmıştı. İsrail Başbakanı Ariel Şaron bu ankete tepki olarak Avrupa’da kollektif bir Yahudi düşmanlığının yayıldığını iddia ediyor. Bonn’da çıkan General-Anzeiger adlı gazete, yorumunda Şaron’un suçlamasına yanıt veriyor:

"Avrupa’da Yahudi düşmanlığı olduğu, ne yazıkki acı bir gerçek. Ama bu iğrençliği ‘kollektif’ olarak nitelendirerek, sorumluluğunu tüm Avrupalılar’ın taşıdığını iddia edenler, gerçeği yansıtmıyor. Şaron’un izlediği politikanın, barışa hizmet etmediğini tam tersine bu yönde ağır darbe alınmasına yolaçtığını ifade etmek, insanları hiçe sayan Filistin terörünü haklı çıkarmaya çalışmak anlamına gelmez. Bu bir gerçek. Ve bu gerçeği dile getirmenin de Yahudi düşmanlığı ile hiç ama hiç bir alakası yoktur.”

Gürcistan’daki ‘Kadife Devrim’ ile ilgili olarak Berliner Zeitung, yorumunda şu satırlara yer vermiş:

”Gürcistan’ı yönetmek için kolları sıvayan yeni nesil, en azından başlangıçta güveni hakediyor. 75 yaşındaki Cumhurbaşkanı Eduard Şevardnadze’nin yanlış politikaları yüzünden, ülke neredeyse karmaşa ve iç savaşa gidiyordu. Cumhurbaşkanlığı görevini geçici bir süre için devralan Nino Burcanadze ve muhalefet liderleri Mihail Seekaşvili ile Surab Şvanya birlikte hareket ederek ülkeyi uçuruma yuvarlanmaktan kurtardı. Bu da sevinç ve ümit kaynağı. Hem Gürcistan’da, hem de ülke dışında.”

Uluslararası basında da Gürcistan’daki gelişmelere geniş yer veriliyor. Sol liberal çizgisi ile tanınan İngiliz The Guardian adlı gazete, Şevardnadze’nin ülke için çözümden çok sorun olduğu vurgulanan yorumda özetle şöyle diyor:

”Eduard Şevardnadze’nin istifasına yolaçan darbeyi destekleyen Gürcüler, şu anın tadını çıkarmaya baksın. Çünkü geçen haftasonunda başkent Tiflis’i, hürriyet ve devrim duygusuna boğan bu anlar, pek uzun sürmeyebilir. Şevardnadze, 1992’de verdiği sözlerin tersine Gürcistan’ın sorunlarına çözüm getireceğine, daha çok kendisi sorunların bir parçası oldu ve ne yazıkki parlak ve uzun kariyerine gölge düşürdü. Ancak yine de gecikmeli de olsa kendisi için oyunun bitiş düdüğünün çalındığını farkettiğinde, kan dökülmesini engellemek için istifasını vermesi, bir cesaret örneğidir.”

Fransız La Croix gazetesinin Gürcistan yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"Kadife Devrim’de en fazla göze çarpan nokta, Rusya ve ABD arasındaki güç dengelerindeki değişim. Kısa bir süre öncesine kadar Moskova’nın, kendi yörüngesindeki bir devletin etki alanından uzaklaşmasına bu kadar seyirci kalması tasavvur edilemezdi. Öte yandan ABD’nin de, Gürcistan’a Batı’ya yaklaşma çabalarında bu kadar açıkça yardım etmesi de hayret verici. Haftasonunda Tiflis’de olanlar, Rusya’nın giderek zayıfladığını ve Putin’in de bir Brejnev olmadığını gösteriyor. Ve ABD’nin gücünü vurguluyor.”