1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.02.2010 - Avrupa basınından özetler

26 Şubat 2010

Türkiye'deki darbe tartışması, Kübalı rejim aleyhtarları, Ukrayna'da Yanukoviç dönemi, İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un imaj sorunu ve Libya lideri Kaddafi’nin İsviçre’ye cihat ilan etmesi konuları yer alıyor.

https://p.dw.com/p/MD4W

Avrupa gazetelerinden seçtiğimiz basın özetlerinde önce Der Standard adlı Avusturya gazetesinin Türkiye’deki yüksek rütbeli subayların darbe teşebbüsüne katıldıkları gerekçesiyle tutuklanmalarını konu alan satırlarıyla başlıyoruz. Yorumda, demokratik iktidarların atanmışlar değil, seçilmişler tarafından denetlenmesi gerektiğine işaret ediliyor:

“Hükümet gerçekten ordunun nüfuzunu tedricen azaltmayı başardı. Türk Silahlı Kuvvetleri artık hoşuna gitmeyen bir hükümeti devirmek şöyle dursun, kontrol altına bile alamaz. Bu fevkalâde iyi bir gelişme. Ama aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi de kayırmacılık ve otoriter eğilimleriyle yurttaşın özgürlüklerini kısıtlıyor. Örneğin alkollü içki satışı ve İslami değerlere uymayan televizyon dizileri karşısında takındığı tutumla. Türkiye’nin ciddi bir problemi var. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni, iktidarı demokratik yollardan kontrol edebilecek, kendini değil de demokrasiyi korumayı ilke edinmiş gerçek bir rakibi yok.”

Sol liberal Polonya gazetesi Gazeta Wyborcza Kübalı rejim aleyhtarı Orlando Zapata Tamayo’nun ölümünü konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Kübalının ölümü, ABD’ye duydukları tarihi antipati yüzünden Küba’da dikta rejimi olduğunu inkar eden Latin Amerika yönetimlerine ders olmalıdır. Kendileri demokraside yaşamalarına rağmen, cüce bir devletin süper güce kafa tutmasını sembolize eden Havana’daki dikta rejimini kolluyorlar. Bu ölüm aslında Avrupa hükümetlerini de daha derin düşünmeye sevk etmelidir. ABD karşısındaki rezervleri, ya da on bir milyon Kübalının akıbetine duydukları ilgisizlik yüzünden, söz ada devletinden açıldığında, sadece omuz silkiyorlar. Bu öncelikle, sosyalist hükümetinin yıllardır Avrupa’nın Küba’ya kafa yormaması için çaba gösterdiği İspanya için geçerlidir. Umalım, İspanya yönetimi Zapata’nın ölümünden sonra da buna cüret etmesin.”

Kommersant adlı Rus gazetesi yeni Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in göreve başlamasını konu alan yorumunda, Avrupa’nın kapısının artık Ukrayna’ya açık olduğunu yazıyor:

“Seçim kampanyası boyunca dile getirilen, Viktor Yanukoviç’in ülkesini Avrupa’dan uzaklaştırıp Rusya’ya yaklaştıracağı masalına artık inanmamalı. Yanukoviç’in Moskova’yı Brüksel’den sonra ziyaret edeceğini öğrenen Kremlin lideri Dimitri Medvedev Kiev’e gitmekten vazgeçti. Yanukoviç Ukrayna dilini Rusça kadar iyi konuşamadığı için parlamentodaki konuşmasını kağıttan okumak zorunda kaldı. Ama Avrupa’nın kapısı da Ukrayna’ya hiç şimdiki kadar açık olmamıştı. Julia Timoşenko’nun başbakanlığı kaybetmesi, Yanukoviç'in sert muhalefetle karşılaşacağı anlamına gelir. Ukrayna devlet başkanı Timoşenko’nun eleştirilerini ancak Brüksel’i Moskova’dan daha fazla ziyaret ederek etkisiz kılabilir.”

Stokholm’de yayımlanan İsveç gazetesi Svenska Dagbladet’ten aktaracağımız yorumda ise İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un imaj sorunu olduğuna dikkat çekiliyor. ‘Zavallı Gordon Brown’ başlıklı yorum özetle şöyle:

“İngiliz siyaset hayatı özel bir cazibeye sahiptir. Avam Kamarası’ndaki söz düellolarının karşısında bizim parlamentolardaki tartışmalar sıcak bira tadı verir. Hele sonu gelmeyen skandallar. Gordon Brown şimdi de kişiliğini ve karakterini seçim kampanyasına taşıyor. Şimdiye kadar sıkıcı ve karar vermekten aciz bir lider izlenimi uyandırmaktaydı. Şimdi buna kavgacılığı da eklendi. Gordon Brown’un işi gerçekten hiç te kolay değil.”

Son yorumu İtalyan basınından aktarıyoruz. Milano’nun sağ liberal Corriere della Sera gazetesi, Libya lideri Kaddafi’nin İsviçre’ye cihat ilan etmesiyle gerginleşen Trablusgarp – Bern ilişkilerine şu satırlarla değiniyor:

“Libya ihtilal lideri Muammer Kaddafi, mabetleri tahrip eden dinsizler diyarı olarak adlandırdığı İsviçre’ye cihat ilan etti. İsviçre’de bundan böyle minare dikilmesini yasaklayan Halkoylamasının öfkelendirdiği Kaddafi’nin neden bu kadar geç tepki verdiğine gelince. Bu infial aslında, hiç de kutsal olmayan ve 2008 yılındaki Anibal skandalıyla patlak veren savaşın son perdesinden başka bir şey değil. Libya lideri dini daha önce de amaçlarına alet etmişti ama, cihat sözünü kullanmamıştı. Şimdi de anlaşmazlık konusu dini değil, siyasi. Kutsal olsa da olmasa da, İsviçre ve Avrupa’ya açtığı savaş devam ediyor.”


© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa