1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

26.04.2011 - Alman basınından özetler

26 Nisan 2011

Libya ve Suriye’de yaşanan halk ayaklanmaları ve Çernobil faciasının 25’inci yıldönümünde nükleer enerjinin geleceği tartışmaları, bugünün Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/113tK

Nürnberger Zeitung’un Libya ve Suriye’deki durumla ilgili yorumu şöyle:

“Libya’nın Misrata kentindeki şiddeti ancak NATO’nun kara birlikleri durdurabilir. Ama bu tür bir operasyona ordu yetkilileri bile çekiniyor. Yani hedefe götürecek stratejinin izi bile yok. Bu durum, son günlerde kendi ülkesindeki direnişi bastıran Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın işine yarıyor. Esad’ın kendi kentlerinin de bombalanacağı korkusuna kapılması gerekmiyor. Çünkü NATO zaten hiçbir yeni savaş misyonuna girişmek istemiyor.”

Frankfurter Rundschau gazetesi de Suriye’deki durumu ele alıyor:

“Hükümete bağlı katillerin kurşunlarıyla 120’den fazla kişi canından oldu. İnsanların diktatöre ve onun reform vaatlerine güvenmemesi şaşırtıcı değil. Şimdi bütün olarak değişim istiyorlar. Çünkü bu tür bir iktidar sisteminde refom yapılamayacağını biliyorlar. Halkın çoğulcu ve demokratik yapılara duyduğu isteğin karşısında durulamaz. Esad ve yandaşları sadece ateş etmekten, dayak atmak ve işkenceden anlıyorlar. Halk onları nihayet def edene kadar.”

Süddeutsche Zeitung ise Libya’da güvenlikli bölgeler oluşturulması planlarını ele alıyor:

“Güvenlikli bölgeler oluşturulması önemli bir askerî ve siyasî işaret olur ve ülkedeki Kaddafi karşıtlarının, ne yapacağı belli olmayan diktatöre karşı ihtiyaç duydukları güvence mesajını verir. BM kararı, Libya’nın işgalini yasaklıyor. Ama güvenlikli bölgeler işgal bölgesi anlamına gelmiyor. Kaddafi’nin hareket alanını daraltacak, çatışmaların yaşanmadığı ara bölgeler olacaklar. Ve herşeyden önce yanlış anlamaya meydan bırakmayacak bir şekilde, ‘diktatörün bu savaşı kazanamayacağı’ mesajını vermiş olacak.”

Bugün Çernobil nükleer faciasının 25’inci yıldönümü. Japonya’da geçtiğimiz ay meydana gelen deprem ve tsunami felaketinin ardından Fukuşima’da yaşanan nükleer facianın ışığında nükleer enerji kullanımı ile ilgili tartışmalar son hızıyla sürüyor. Braunschweiger Zeitung'un yorumu şöyle:

“Fukuşima’nın inanılmaz yanı, zaten uzun süredir bildiğimiz, ama tamamen bastırdığımız birşeyi bize hatırlatmış olması. Radyasyon ölçümleriyle ilgili karmaşa, radyasyon kirliliği senaryoları, enformasyon skandalları, girişe yasaklanan bölgelerden tahliyeler vesaire vesaire… Çernobil ile Fukuşima’daki tablonun tüm ayrıntılarına kadar birbirine bu kadar benzemesi şaşırtıcı. Biri ‘son uyarı’ olarak algılanmıştı. Şimdi ise ‘sondan bir önceki uyarı’ seviyesine indirildi. Daha sırada kaç tane var?”

Badische Neueste Nachrichten gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Tüm nükleer enerji santralleri fişten çekildiğinde kim üniversitelerde nükleer teknoloji okuyacak? Nükleer güvenlik konusuyla kim ilgilenecek? Allah korusun, Avrupa’daki komşularımızda bir nükleer enerji santraline birşey olduğunda akıl ve mantıkla durumu kim yoluna sokacak? Radyasyon sınır tanımaz. Bu nedenle Almanya’da nükleer enerjiden çekilmek, nükleer araştırmalardan da çekilmek anlamına gelmemeli.”

Müslüman göçmenlerle ilgili ırkçılığa varan açıklamalarıyla Almanya’da hararetli tartışmalara yol açan Sosyal Demokrat Partili Merkez Bankası yönetim kurulu eski üyesi Thilo Sarrazin’in partisinden ihracı için yapılan ikinci girişim de sonuç vermedi. Almanya’nın Chemnitz kentinde yayımlanan Freie Presse gazetesi, Sosyal Demokrat Parti’nin inanılırlığını kaybettiği yorumunda bulunuyor:

“Sosyal Demokratlar hangi ilkelere bağlıdır, parti üst düzey yetkililerinin sözlerine güvenilir mi, bu konularda belirsizlik daha da arttı. İnsan inanılırlığını böyle kaybeder. Parti içindeki direnişin hareketlenmesi Sosyal Demokrat Parti’nin hâlâ yaşadığının bir işareti gerçi. Ama bu, kamuoyundaki genel izlenimi değiştirmeyecektir. Sarrazin vakası partinin genel görünümünü yansıtır nitelikte. Yolculuk nereye, kimse bilmiyor. Olsa olsa aşağı doğru gidiyorlar.”


© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay