TÜR 2608 Presseschau 2

İsviçre'den Tages-Anzeiger bugünkü sayısında, Libya’da muhaliflerin, başkent Trablus’u Muammer Kaddafi’ye bağlı güvenlik güçlerinin elinden almasını yorum sütunlarına taşıyor:

“Brüksel merkezli düşünce kuruluşu, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (European Council on Foreign Relations, ‘Eğer Libya şimdi özgürse, o zaman bunun nedeni Batı’nın Libya’yı çok sevmesi değil, bu ülkenin ham petrole sahip olmasıdır’ tespitini dile getirdi. Bu, doğru olabilir, ancak Libya'da savaş, petrol nedeniyle başlamadı. NATO Libya’ya operasyon yaptı, çünkü Batı Muammer Kaddafi’ye uzun süredir Batı’ya riyakâr ve sahte davranıyordu. NATO şimdi saf değiştirmeyi başardı. Ticari ilişkiler elbette devam edebilir. Bunun olumlu yanı, petrol zenginliğinin Libya’da kurulacak hükümete yeniden imarda yardım edecek olması. Çünkü petrol şirketleri, ticaretin devam etmesi için hukuk güvenliğinin sağlanmasına, çalışanlarının da güvenli bir ülkede görev yapmasına büyük önem veriyor. Bu Libyalıların da yararına olacaktır.”

Fransız Courrier Picard gazetesi Libya ile ilgili yorumunda Muammer Kaddafi'nin nerede olabileceği sorusuna yanıt arıyor:

“Görünmez, bulunmaz! Hiç kimse Kaddafi’nin nereye saklandığını bilmiyor. Bilinen tek şey, NATO gizli servislerinin de yer aldığı bu arama operasyonunun maliyetinin astronomik boyutlara vardığı. Kaddafi’nin ölü ya da diri ele geçirilmesi için 1 milyon 700 bin dolarlık para ödülü konuldu. Hatta isyancılar, devrik lideri ihbar eden eski sadık adamlarına da af sözü veriyor. İşte böylesine istikrarsız bir ortamda gözler Kaddafi sonrası döneme çevriliyor. Özgürlük kulağa tatlı çalınıyor, ancak 40 yıl süren despot iktidar çok ağır miras bıraktı. Hava saldırılarına maruz kalarak zarar gören ülkenin şimdi yeniden inşa edilmesi gerekiyor.”

Avusturya’dan liberal Der Standard, Libya ile ilgili yorumunda Almanya’nın Libya politikasını mercek altına alıyor. Yorum şöyle:

“Belki de günün birinde Libya’da gerçekten nelerin olup bittiğinin farkına varılır. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’ye göre, ülkedeki isyancılara asıl yardım eden NATO’nun hava saldırısı değil, Westerwelle’nin kişisel olarak alınmasına destek verdiği, yaptırımlar. En azından Westerwelle böyle bir izlenimin yaratıyor ve Almanya Başbakanı Angela Merkel de Westerwelle’nin böyle asılsız sözler söylemesine engel olmaya tenezzül bile etmiyor. Ancak hatırlatmak gerekirse: Almanya Libya sorununda ABD, Fransa ve İngiltere gibi müttefiklerine karşı çıkmış, onlara karşı tavır almıştı. BM’nin Libya ile ilgili kararını onaylamadı, ülkeye Alman askeri göndermedi. Bütün olup bitenleri sahanın kenarında durarak seyretti. Ve Westerwelle de önceden olduğu gibi hâlâ sahanın kenarında duruyor. Oysa Almanya Dışişleri Bakanı'nın sadece susması, konuşmaması hiç de fena olmazdı. Ancak tevazu ve özeleştiri, Westerwelle’ye göre değil. Taktiksel nedenlerden ötürü bundan başkası da beklenemezdi.”

Avrupa basını, bilişim dünyasının önde gelen isimlerinden Steve Jobs’un, teknoloji devi Apple’nin İcra Kurulu Başkanlığı (CEO) görevini bırakmasına da geniş yer ayırıyor. Avusturya’dan Salzburger Nachrichten Jobs’un ayrılma kararını şöyle değerlendiriyor:

“Vizyona sahip Jobs’un fikirleri, Apple’yi rakiplerinden farklı kıldı. İPod, iPhone ve iPad ile Apple rakip firmaların eski ve teknoloji yoksunu olduklarını gösterdi. Apple’de Jobs sonrası dönemi zaten gelecekti. Ama bu, Jobs’un hastalığı nedeniyle beklenenden çabuk oldu. Apple’nin idolü haline gelen Jobs’un ayrılması mutlaka olumsuz sonuçlar doğurmaz. Yatırımcı ve müşteri, kurucucusunun sahip olduğu bu ruhu birçok çalışanın kavramış olmasını ve Apple’de Jobs sonrasında da orijinal fikirlerin yaratılacağını umut ediyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Ahmet Günaltay