1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

27 Temmuz 2012

Alman basınının yorum konularını Euro krizi ve 2012 Londra Yaz Olimpiyat Oyunları oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/15f7a
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Nürnberger Nachrichten gazetesi Euro krizinin Almanya'yı teğet geçmediğini belirtiyor:

“Almanya'da istihdam mucizesi sona yaklaşıyor. Bunun faturası ilk önce çalışanlara çıkacak. Ama tabii diğerleri de etkilenecek; krizin çok da görünür olmayan etkileri zayıfları güçlülerden daha fazla vuruyor. Euro’ya duyulan güvensizlik nedeniyle pek çok kişi gayrimenkule yatırım yapıyor; bu talebi artırıyor, talep artışı ise kiraları yükseltiyor. Mülk sahipleri bundan istifade ederken, kiracılar acısını çekiyor. Kriz yoksullar ile zenginler arasında zaten var olan makası daha da açıyor. Başbakan Merkel’in 'alternatifinin bulunmadığı' gerekçesiyle sıkı sıkıya tutunduğu tasarruf programlarının olumsuz etkileri artık hissedilmeye başladı. Euro Bölgesi ölümüne tasarruf ediyor.”

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin "Görevimiz Euro'yu muhafaza etmek için gereken her şeyi yapmaktır” şeklindeki açıklamaları piyasaları rahatlattı. Die Welt gazetesinde yer alan yorum, Avrupa Merkez Bankası'nın rolünü sorguluyor:

“Avrupa Merkez Bankası bir zamanlar yeni bir Avrupa’yı, reformların Avrupasını, prensipleri, paranın istikrarını sembolize ediyordu. Banka kurulduğu dönemde siyasetin yalnızca bu örneği izlemesi gerektiğine, böylece bütünleşme sürecinin bir başarı hikâyesine dönüşeceğine inanılıyordu. Bugün bu yaklaşımın safdillik olduğunu görebiliyoruz. Bunun en keskin biçimde ortaya çıkacağı gün de çok uzak değildir. Avrupa Merkez Bankası truva atı gibi… Artık istikrar ve ilkelere sadakatin savunucusu değil, Güney ülkelerinin sözünün geçtiği bir Avrupa’nın temsilcisi. Bu gidişat adaletsiz biçimde Kuzey ülkelerine yüklenilmesi ile sonuçlanacak, üstelik de hiçbir sorun çözülmeden.”

Stuttgarter Zeitung'da ise cuma günü Londra'da başlayan 2012 Yaz Olimpiyat Oyunları'na ilişkin şu yorum göze çarpıyor:

“Pek çok Batılı ülkede, ekonomik durgunluk nedeniyle spor etkinlikleri için iki haneli rakamlarda harcama yapacak siyasi ve toplumsal irade yok. Bu paranın daha iyi yerlerde kullanılabileceği düşünülüyor. Bu da spor dünyasında koordinatların kaymasına yol açıyor. Büyük bütçe gerektiren spor etkinlikleri giderek Rusya ve Katar gibi Doğu ülkelerine yönlendiriliyor; ya da Asya'ya veya yükselen bir ekonomi olan Brezilya'ya… Olimpiyatları düzenleyenler açısından bu bir şans, zira son seçimlerde aday ülkelerin sayısı oldukça azdı.”

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel'de ise olimpiyatlarla ilgili şu yorum yer alıyor:

“Aslında Londra’nın olimpiyatlara ihtiyacı yok. Ama olimpiyatların Londra’ya ihtiyacı var. Kent, olimpiyat oyunlarını kurtarmak zorunda. Dünyanın en büyük spor etkinliği doping, ticarileşme ve kendi çıkarlarını düşünen spor görevlilerinin kıskacında olmakla kalmayıp genel olarak çekiciliğini yitirdi. Dört yıl sonra yeniden dünya sahnesinde yer alan olimpiyatlar hala büyük bir spor olayı, doğru, ancak en son Pekin'deki olimpiyatlar siyasetin gölgesindeki birer eğlence etkinliğinden ibaretti. Bu nedenle olimpiyatlar açısından bakıldığında, bir dünya kentinde düzenlenmekten daha iyi bir şey olamaz. Bu kent ki, spora olan tutkusu, karşılıklı saygıya dayanan hayat anlayışı ve yarışmaların adil olması yönündeki duyarlılığıyla dünyanın en büyük olimpiyat köyüdür.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Özay

Editör: Beklan Kulaksızoğlu