1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

27.09.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Seda Sezer27 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp4

Alman gazetelerinde bugün, Almanya’da Hıristiyan Birlik ve Sosyal Demokratlar arasında devam eden başbakanlık yarışı, Polonya’daki seçimler ve El Kaide militanlarının İspanya’daki yargılanması ile ilgili haber ve yorumlara geniş yer ayrılıyor.

Augburger Allgemeine Zeitung, Almanya’da devam eden iktidar mücadelesi ile yorumunda Schröder’in koltuğa yapışabileceği uyarısında bulunuyor:

“Sosyal Demorkat Parti, acil bir durumda Schröder’den vazgeçmeye hazır değil. Henüz karar verilmedi, iktidar mücadelesi devam ediyor. Ancak Schröder çekilmek için bu fırsatı kaçırırsa, sonunda gitmek istemeyen ve koltuğa yapışmış bir adam durumuna gelecek.”

Nüernberger Nachrichten gazetesi aynı konuyla ilgili yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Sosyal Demokrat Parti artık şunu anlamalıdır ki, demokrasilerde en güçlü gruba sahip parti başbakanı belirler ve en güçlü gruba şu anda Hıristiyan Birlik partileri sahiptir. Ancak Hıristiyan Demokratlar da şunu anlamalıdır ki, neredeyse kendileri kadar güçlü ve Hıristiyan Birlik – Hür Demokrat koalisyonunun çoğunluğu oluşturmadığını savunan bir Sosyal Demokrat Parti ile mücadele ediyorlar. Partiler artık iktidar mücadelesini bırakıp asıl konuları tartışmaya başlamamalılar.”

Braunschweiger Zeitung ise Angela Merkel’ın koalisyon görüşmeleri resmen başlamadan Sosyal Demokrat Parti’nin yerine getirmesini isteği üç şartı ele alıyor:

“Şimdi sıra Merkel’da. Merkel koalisyon görüşmeleri için üç şart koşuyor. Şartlara göre, görüşmeler başlamadan, Merkel’a başbakan olma hakkı tanınmalı. Ültimatom vermek ise Merkel’ın hakkı değil, Hıristiyan Birlik partileri, şart koşacak durumda değiller. Sosyal Demokratlar’ı ne ile tehdit edebilirler? Merkel’ın taarruza geçtiği açık. Schröder de başbakan kalamayacağını anladığının belirtilerini gösteriyor. Ancak fiyatı yükseltmek istiyor. Belki de Merkel’ı uçuruma sürükleyebileceğini düşünüyor.”

Saarbrücker Zeitung ise Schröder’in artık çekilmesinin zamanı geldiğini söylüyor:

“Merkel’ı başbakan görmek isteyen yandaşları, seçim sonuçları karşısında hayrete düştü. Şaşaalı bir seçim kampanyası yapan Schröder de abartmamaya dikkat etmeli. Yoksa Kiel’de siyasi hayatının sonunda batarken, ‘peki bana ne olacak’ diye bağıran bir tür erkek Heide Simonis olur. Gerçek açıktır, Hıristiyan Birlik partileri en güçlü gruba sahiptir ve başbakanı da onlar belirler.”

Düsseldorf’ta yayımlanan Westdeutsche Zeitung ise siyasetçilere piyasaların sabrını zorlamamaları çağrısında bulunuyor:

“Bugünlerde Alman piyasaları düşüş gösterirse, bunun nedeni iç politikada yaşananlardan ziyade ABD’deki kasırgalarla bağlantısı vardır. Alman borsa endeksi için de aynı durum söz konusu, herşeye rağmen 5000 sınırını zorluyor. Küreselleşme ve Avrupa Birliği karşısında piyasalar için Berlin hükümetinin anlamı o kadar da büyük değil. Ancak politikacılar da piyasaların sabrını zorlamamalı.”

Polonya’daki seçim sonuçları da Alman basınında geniş yer alan konulardan biri. Dresdner Neueste Nachrichten gazetesi, seçim sonuçlarının dış politikada pek de iyi bir hava estirmeyeceğini savunuyor ve şöyle diyor:

“Varşova hükümetini oluşturacak iki partinin kalkınma ve sosyal politikaları tamamen farklı, ancak dış politikaları benzerlik gösteriyor. İki parti de Almanya, Rusya ve Avrupa Birliği’ne karşı daha sert tavır almaktan yana. İktidar değişimi soğuk rüzgarlar estireceğe benziyor.”

Westfalische Nachrichten, Avrupa Birliği’nin Polonya’yı endişeyle izlediğini aktarıyor:

“Brüksel, Varşova’da neler olduğunu sabırsızlıkla izleyecek. Avrupa Birliği, Polonya’da istikrarlı bir ortam istiyor. Avrupa Birliği Komisyonu’na göre Birlik bütçesi ile ilgili mücadele ancak böyle çözümlenebilir. Almanya’nın da kibirli bir ortağa hazırlıklı olması lazım. Eski Solidarnos üyesi Kaczynski’yi her şeyden alevlenecektir. Polonya değişim yönünde oy kullandı. Şimdi Varşova’nın yeni tavrı merakla bekleniyor.”

İspanya yüksek mahkemesinin El Kaide ile bağlantılı sanıkları yargılaması da yorum sütunlarında dikkat çeken bir diğer konu. Stuttgarter Zeitung, Madird’teki terör davasını şöyle değerlendiriyor:

“Madrid’teki mahkeme, El Kaide militanlarına adil bir ceza vermeye çalıştı. Savcılık, 3 sanık için toplam 74000 yılı bulan hapis cezası istiyordu. Mahkeme bu isteğin altında bir ceza verdi. Başlıca sanık 27 yıl hapis cezasına çarptırıldı, ancak delil yetersizliğinden, 11 Eylül saldırılarıyla bağlantısı olduğu suçlamasından beraat etti. Sanıklardan bir diğeri 1997 yılında Dünya Ticaret Merkezi’nin fotoğrafını çekmişti. Mahkeme onu da bu suçlamadan beraat ettirdi. Bu, terör histerisinden uzak, cesur ve ihtiyatlı bir karardı.”

Süddeutsche Zeitung aynı konu ile ilgili yorumunda 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak Avrupa’da görülen davaların birbirine benzediğini savunuyor:

“Hamburg Mahkemesi’ndeki Mutasaddık davasında olduğu gibi İspanya’daki dava da sanıkların İslamcı bir örgütün parçası olduğunu gösterdi. İntihar saldırganı pilotları tanıyorlardı ve onlara yardım etmişlerdi. Ancak Avrupa’daki bu İslamcı kardeşler 3000 kişinin ölümünden sorumlu değil. Bu nedenle Madridli yargıç, sanıklara 3000 kişinin ölümünden cezai sorumluluk yüklemedi ve El Kaide’nin İspanya’daki lideri Yarkas’a 74.337 yıl yerine 27 yıl hapis cezası verdi.”