1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

27 Mayıs 2014

Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları Alman basınında geniş yer tutuyor.

https://p.dw.com/p/1C7sc
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

28.05.2014 - Alman basınından özetler

Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung Fransa'da seçimlerden Ulusal Cephe'nin birinci parti olarak çıkmasını mercek altına alıyor:

“İnsan haklarının anavatanı, ideallerine ihanet mi ediyor? Her dört Fransızdan biri, Hitler selamı vererek fotoğraf çektiren danışmanlarla etrafı çevrili olan Marine Le Pen'e oyunu verdi. Kamuoyu yoklamalarına göre her iki Fransızdan biri, ‘beyaz ve Hristiyan bir Avrupa' isteyen ve ‘Merkel Avrupası'na' karşı mücadele eden Ulusal Cephe'nin zaferinden memnun. Seçimleri protesto amacıyla kullanmak, demokrasinin bir parçası. Ancak bu seçim Beşinci Cumhuriyeti sarsacak türden. Özellikle de devleti sırtlayan partiler Sosyalistler ve Halk Hareketi Birliği (UMP) acınacak derecede kötü sonuçlar aldığı için. Seçkinlerin başarısızlığı Marine Le Pen'in önünü açtı. Bu partilerin ödevi kendilerini tekrar iktidara giden yola sokmak.”

Berlin'de yayımlanan Die Welt gazetesi Ulusal Cephe'nin zaferi sonrasında Fransa'daki siyaset sahnesini şu sözlerle değerlendiriyor:

“Fransa'daki siyasi manzara vahim durumda. Hükümet felç olmuş, sivil muhalefet intihar etmiş görünüyor. Aşırı sağcı parti açısından siyasi vaziyet hiç bu kadar elverişli olmamıştı. 2017 yılında yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 21 Nisan 2002'nin tekrarlanması, Marine Le Pen'in babasının o zaman yaptığı gibi ikinci tura kalmayı başarması hiç bu kadar gerçekçi olmamıştı. Peki, bu neden kaynaklanıyor? Yerleşik güçleri gözden düşüren tüm skandallardan ve son üç cumhurbaşkanının Fransa'da gerekli olan reformları hayata geçirmeyi ihmal etmiş olmasından. Eski partilerden bir şey beklemedikleri için artık işçilerin yüzde 50'si ve 35 yaşın altındakilerin yüzde 30'u oyunu aşırı sağcılara veriyor.”

Hamburg'da yayımlanan Die Zeit gazetesi düzenlenen seçimler sonrasında Avrupa'nın durumunu şöyle değerlendiriyor:

“Son yıllarda Avrupa üzerine yapılan tartışmalar, neredeyse Avrupa Birliği'den hiç memnun olmayan güçler tarafından yönlendiriliyor. Buna bu tuhaf yapıya yukarıdan bakan ve onu adeta sosyalist bir öğrenci evi gibi gören Amerikalılar dâhil. Buna elbette çoğulluğumuzu ve liberalliğimizi bozulma olarak gören ve dalga geçen Rusya dâhil. Bu sürekli homurdananlar safına ulusal yanılsamalara sahip Avrupa şüphecileri, dâhil. Ama aynı zamanda Avrupa'nın durumundan bir türlü tatmin olmayanlar da dâhil. Hepsinin bu seçimlere çok yakından bakması gerekiyor. Bu Avrupa'nın, şu anda olduğu ve oluşmakta olduğu haliyle bu Avrupa Birliği'nin hesaba katılması şart. Hepsine rağmen aynı zamanda oldukça garip bir şey oluyor: Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor, otoriteryenizm hayaleti.”

Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Avrupa Birliği Komisyonu başkanlığına kimin geleceği merak konusu. Avrupa Birliği liderlerinin seçimleri dikkate alarak bir aday belirlemesi ve bu adayın Avrupa Parlamentosu'nda mutlak çoğunluğu alması gerekiyor. Mannheimer Morgen gazetesinin yorumu şöyle:

“Avrupalı muhafazakârlar Jean-Claude Juncker'i liste başı aday göstererek gerçi en çok oyu aldı ama sadece küçük farkla. Adayın şimdi yeterli çoğunluğu arkasına alması gerekiyor. Bu, farklı çıkarlara sahip birçok aktörün olduğu Avrupa Birliği'nde çok daha karmaşık ama özünde ulusal düzeyde olandan farklı değil. Hatırlatmak gerekirse Başbakan Angela Merkel de Federal Meclis seçimlerinden sonra Büyük Koalisyon oluşana dek uzun süre sondaj çalışmaları yapmıştı. Bunun için kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütülmüştü. Şimdi Merkel tekrar tekrar Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından otomatik bir işleyiş olmayacağını vurguluyor. Lizbon Antlaşması'na göre Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanlarının seçim sonuçlarını sadece 'dikkate alması' gerekiyor. Ancak seçimden zaferle çıkmış bir adayı parlamentoda geniş bir çoğunlukla görmezden gelmek de son derece büyük bir aldırmazlık olacaktır. Eğer bu olursa haklı olarak Avrupa Birliği'nin yöneticilerine kızılabilir. Ama ancak bu olduktan sonra.”

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Ercan Coşkun