1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.12.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Attila Azrak28 Aralık 2004

Güneydoğu Asya’daki deprem ve neden olduğu dev dalganın yankılarına, bugünkü Alman basınında da önemli yer veriliyor. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği doğal afetin önlenebilir olup olmadığı yorumlarda öne çıkan konu.

https://p.dw.com/p/AbsB

Düsseldorf’ta yayınlanan Rheinische Post gazetesinde, bu kadar şiddetli bir depremin önceden bilinemeyeceğine dikkat çekilen yorumda, erken uyarı sistemiyle sonuçlarının bu kadar kötü olmayacağına değiniliyor:

“Eğer Büyük Okyanus kıyılarında 40 yıldır olduğu gibi insanlar uyarılabilseydi ya da bu bölgedeki hükümetler insanlarını, deprem ve sahil bölgesindeki halklarını doğal afetlerden daha iyi koruyabilseydi deprem ve dev dalga daha hafif atlatılabilirdi. Eğer bizler de cennet gibi sahillerin yanısıra burada yaşayan insanları düşünseydik, bu kaddar büyük bir felaket yaşanmazdı. Dev dalga aynı zamanda, karşısında gözlerimizi kapadığımız hataları gözler önüne seriyor.”

Berliner Zeitung da bölgede erken uyarı sisteminin bulunmamasının büyük kayıplara yolaçtığını kaydediyor:

“İnsanoğlu bu tür doğal felaketleri önleyemese bile, bunlar hakkında bilgi edinme ve iletişim kabiliyetine sahip. Böylece bu doğal afetlerin en azından sonuçlarını etkileyebilir. Güneydoğu Asya’da dev dalganın sahillere ulaşmasından önce yapılacak bir uyarı, onbinlerce insanın hayatını kurtarabilirdi. Bu uyarının yapılmaması, doğal afetin bir sonucu değil, insanlarını suçudur.”

Düsseldorf’ta yayınlanan ekonomi gazetesi Handelsblatt da başka ülkeleri örnek göstererek, erken uyarı sistemlerinin çok pahalı olduğunu belirtiyor, ancak bunun bir özür olamayacağını savunuyor:

“Japonya ya da Amerika Birleşik Devletleri’nin Pasifik Okyanusu kıyılarında olsun, buralarda erken uyarı sistemleri yıllardır işliyor. Bunlar en azından sınırlı da olsa, o bölgelerin zamanında boşaltılmasını sağlıyor. Tabi bu tür sistemler güçlü mali kaynak gerektiriyor. Pazar günü dev dalgaya maruz kalan ülkelerin daha çok yoksul ülkeler olması, felaketin boyutuna bir neden olabilir, ancak bir özür olarak asla kabul edilemez.

Nürnberger Nachrichten gazetesiyse Güneydoğu Asya’da yaşanan felaketin bir başka boyutuna dikkat çekiyor:

“Bu inanılmaz dev afetin verdiği zarara ilişkin düşüncelere, kaybedilenler için üzüntümüz de katılıyor. Ancak şimdiden bu felaketin mali sonuçları hakkında kafa yormak utanç vericidir. Analistlerin hemen mali sonuçlar hakkında açıklamalar yapmaları, küreselleşen kapitalizmin en çirkin yüzlerinden biri.”

Financial Times Deutschland gazetesindeki yorumsa, borsalarda neden fazla heyecan yaşanmadığını araştırıyor:

“Sri Lanka’da borsa dün açılmazken, Bangkok ya da Cakarta borsalarında kimse bu felaketten fazla etkilenmişe benzemiyordu. Almanya’da ise yalnızca reasürans şirketlerinin hisselerinde hafif gerileme kaydedildi. Florida’da meydana gelen bir tayfun bile, borsaların daha çok etkilenmesine neden olurken, dev dalganın sonuçlarının borsaları etkilememesi, afeti yaşayan ülkelerin genelde yoksul ülkeler olmasından kaynaklanıyor. Örneğin Hindistan’da dev dalganın vurduğu kıyı kesimlerinde ölen insanlar, değil sigorta, derme çatma kulübelerden başak birşeye sahip değildi. Dolayısıyla şimdi bu bölgelere yapılacak uluslararası yardımlar büyük önem taşıyor.”

Alman basınında dikkatimizi çeken bir diğer konuysa, Irak’ta en büyük Sünni oluşum, İslam Partisi’nin Ocak ayıknda yapılacak seçimleri boykot edeceğini açıklaması. Neue Osnabrücker Zeitung gazetesi, bu boykotla seçim öncesi sürece yeni bir boyut eklendiğini öne sürüyor:

“Şimdiye dek yalnızca radikal güçler seçimleri boykot çağrısında bulunarak, terör tehditleri savurmuşlardı. Geçici hükümet koalisyonunda bulunan İslam Partisi’nin boykot çağrısı ise, terörün eline koz vererek, kendi saflarına zarardan başka birşey değil. Bu hatayı düzeltmek için henüz çok geç değil. Ancak seçimlerin ertelenmesi sözkonusu olmamalı.”

Son olarak Münih’te yayınlanan Süddeutsche Zeitung gazetesindeki yoruma bakıyoruz:

“Irak’ta halkın dörtte birini oluşturan sünni kesim, ülkenin yeniden inşasına katılmazsa, Irak’ta hiçbir zaman barış yaşanmayacak demektir. Felluce’deki gibi askeri operasyonların yanı sıra, Irak’ın birleştirici siyasal bir perspektife de gereksinimi var. Sünniler’i seçimlere katmak için bir yol bulunması gerekiyor. Seçimlerin ertelenmesi, bu bağlamda çok yüksek bir bedel olmaz.”