1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.12.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Yeşim Kasap28 Aralık 2005
https://p.dw.com/p/Abo1

Hıristiyan aleminin en büyük dini bayramı olan Noel ve yaklaşan yılbaşı nedeniyle Avrupa’da gündem pek yoğun değil. Bu nedenle birbirinden farklı konulara değiniyor gazeteler. Ancak Alman basınında öne çıkan belli başlı bir konu var: Irak’da kaçırılıp sonra serbest bırakılan Susanne Osthoff’un Irak’a dönme kararı…

İlk olarak Almanya’da yayımlanan yerel ölçekli Rheinische Post gazetesine bir göz atıyoruz. Rheinische Post, “İnatçı ve kendini beğenmiş” başlığıyla bir yorum yayımlamış:

“Kabul; Osthoff risk alma cesaretini gösteriyor, farklı bir dünya görüşüne sahip... Ama aynı zamanda inatçı ve kendini beğenmiş. İlle de Irak’a dönmek istiyor. Şimdi de yakınları, devletin projelerini desteklememe kararını eleştiriyor. Oysa bu karar yerinde. Osthoff yüzünden, Irak’taki rehineler için yapılan yardımlar da anlamsızlaşıyor. Ve bu korkunç birşey.”

Tageszeitung’da Osthoff’un Arap televizyonlarında yayınlanan röportajı ele alınıyor:

“Bu röportajda bir şey eksikti. Çocuğunu büyütmek için tek başına mücadele veren kadın neredeydi? Yan komşu Susanne teyze neredeydi? Tek isteği Noel’i ailesiyle birlikte kutlamak olan hanım hanımcık o kadın neredeydi? Iraklılar’ın rehin aldığı Alman kadın neredeydi? Doğuluların işkencelerine maruz kalan medeni Avrupalı neredeydi? Alman toplumu şaşkın. Esaretten kurtulan birinin Arap televizyonlarına çıkıp da Irak’ın işgalinden, Iraklılar’ın bulunduğu kötü koşullardan söz etmesine, hatta kendisini rehin alanların da sonuçta insan olduklarını söylemesine akıl sır erdiremiyorlar....”

Frankfurter Rundschau gazetesi ise farklı bir açıdan yaklaşıyor:

“Yıllar önce Sahra Çölü’ndeki kaçırılma vakalarına benzemiyor Osthoff vakası. Osthoff sonuçta keyif için bulunmuyor Irak’ta. Orada yaşıyor, işi orada. Kimileri Osthoff’un neden Irak’ta yaşadığını anlamayabilir, kimileri de bunu sorumsuzluk olarak değerlendirebilir. Ama kimse, O’nu bu yüzden cezalandırma hakkına sahip değil. Hükümet bu yüzden çelişki yaşıyor. Devlet, bundan böyle yaptıklarından kendisinin sorumlu olduğunu anlatabilir O’na. Projeleri için mali desteği kesebilir, kurtulması için harcanan parayı geri ödemesini isteyebilir, ama sonuçta yine kaçırılırsa, ona yardım etmesi gerekir. İnsan hakları bunu gerektiriyor çünkü.”

Luxemburger Wort gazetesinde ise Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iç politikaya değinenen, oradaki havayı değerlendiren bir yorum göze çarpıyor:

“11 Eylül saldırılarını üzerinden dört, Başkan Bush’un yeniden göreve seçilmesinin üzerinden de bir yıl geçti. 2006 yılındaki kongre seçimlerinde Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında yeni bir güç dengesi oluşabilir. Ve 2006’daki kongre seçimleri, aynı zamanda 2008 yılındaki başkanlık seçimlerini de etkileyecek. Fakat Cumhuriyetçilerin mi yoksa Demokratların mı kongre seçimlerinden güçlenerek çıkacağı henüz belli değil. Tüm bunlardan şu sonuç çıkartılabilir: Seçim arifesinde Amerikan birlikleri Irak’tan çekilebilir.”

Fransa’nın saygın yayın organlarından Le Monde gazetesi ise Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz kavgasına değiniyor. Rusya’nın doğalgaza zam yapması ve Kiev’i gazını kesmekle tehdit etmesi ‘Doğalgaz silahı’ başlıklı bir yazıda analiz ediliyor:

“Kiev istendiği oranda parayı artırmadığı takdirde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, gerçekten de musluğu kapatacak mı? Avrupa’ının tükettiği gazın dörtte biri Rusya’dan sağlanıyor. Ve bu gaz, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ulaşıyor. Sonuçta Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz savaşı, doğalgaz hatlarının “rehin alınması”yla sonuçlanabilir. Bu durumda Avrupa Birliği’nde doğalgaz kıtlığı başgösterir. Doğalgaz bir silah ve Rusya’da bu silahın bir numaralı üreticisi. Rusya’yı yeniden şahlandırmak isteyen Putin de bunun pekala bilincinde. Moskova’da yapılacak G-8 Zirvesi’nde Avrupa ve ABD’nin güvenilir doğalgaz sağlayıcısı olarak sahneye çıkmak istiyor. Bağımlı olunan, güçlü bir üretici. Avrupalılar bunu unutmamalı.”

İsveç’te yayımlanan liberal Dagens Nyheter gazetesi, Afganistan’a ilişkin bir yazıya yer veriyor:

“Afganistan’dan iyi haberler var. Parlamentonun toplanması örneğin önemli bir gelişmeydi. Kadınların da temsil edilmesi de güzel bir olay. Ama Afganistan’da henüz mutlu sona ulaşılamadı, çünkü seçim yapılması bir ülkenin demokratik olduğu anlamına gelmiyor. En doğrusu önce demokrasinin alt yapısını oluşturup sonra seçime gitmek. Afgan parlamentosu, ülkedeki demokrasinin yapı taşlarından biri ama ne kadar işlevsel olduğu şühpe götürür. Bu parlamentoda okuma yazması olmayanlarla savaş bezirganları yan yana oturuyor çünkü...”