1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

28.12.2011 - Alman basınından özetler

28 Aralık 2011

Suriye’deki gelişmeler ve Rusya’da seçimlerin ardından başlayan protesto hareketi, 28 Aralık 2011 tarihli Alman gazetelerinde öne çıkan konular arasında yer alıyor.

https://p.dw.com/p/13aUv

Arap Birliği’nin gözlemci heyeti, Suriye’de muhaliflerin kalesi olan Humus kentinde incelemelerine başladı. Çatışmalar ise sürüyor. Tageszeitung gazetesi Suriye’nin geleceğiyle ilgili şu değerlendirmede bulunuyor:

“Sonuçta her şey sadece Arap gözlemcilere bağlı olmayacak. Suriyeli muhaliflerin iç baskıyı artırmayı başarıp başaramayacağı önemli. Bu da zorlu bir iş. Esad yönetimi, rejimin devrilmesi durumunda ülkenin Sünni-Müslüman egemenliğine gireceği propagandası yapıyor. Muhalefetin ülkedeki çeşitli azınlıkları, bunun olmayacağına ikna etmesi gerekiyor. Muhalifler ayrıca yıllardır rejimden çıkar sağlayan ve Esad’ın ardından Suriye’nin Irak gibi kaosa sürükleneceğinden korkan Suriyeli orta sınıfın kuşkularını gidermek zorunda. Ayaklanma, Şam ve Halep gibi önemli kentlere ancak bu şekilde ulaşacaktır. Arap Birliği olsun ya da olmasın Esad rejiminin sonunu getirebilecek olan da budur.”

Sächsische Zeitung ise yorumunda şu satırlara yer veriyor:

“Suriye ikinci bir Libya olmaz. Sadece İran’a karşı hâlâ ihtiyaç duyulan bir ‘şamar oğlanı’ olduğu için değil. Aynı zamanda ülkede radikal Şiilerin iktidara gelmesi, Şam’daki eli kanlı rejimden daha da tehlikeli görüldüğü için. Esad’ın devrilmesi gündemde değil. Gözlemciler en azından kan akmasını durdurabilirse, fazlasıyla başarı sağlanmış olur.”

Stuttgarter Zeitung’un yorumu ise şöyle:

“Orta ve Yakındoğu’da istikrarın daha da bozulacağı yönünde Batı’daki korkular arttıkça, Esad’ın gücü de artıyor. Esad da bunu tabii ki biliyor. Ama buna rağmen Rusya ve Çin dahil uluslararası toplum, rejim üzerindeki baskıyı artırmalı. Esad, Suriye kazanındaki basıncı artık tek başına kontrol altında tutacak durumda olmadığının farkında. Uzun müzakereler sonunda Arap gözlemcilerin ülkeye girişine izin vermesinin nedeni bu. Şimdi Birleşmiş Milletler de devreye girmeli ve müzakerelere başlamalı. Beşar Esad bir diktatör ama Muammer Kaddafi gibi dünyadan kopuk sivri bir despot değil. Gerçekleri hâlâ görebiliyor.”

Rusya’da 4 Aralık’ta usulsüzlüklerin gölgesinde yapılan seçimlerin ardından oluşan protesto hareketi de Alman basınında yer alan konular arasında. Süddeutsche Zeitung, Kremlin ile iyi geçinmenin, Demir Perde'nin yıkılmasından bu yana Almanya’da devlet politikası haline geldiğini belirterek, yeni döneme ayak uydurulması gerektiğini savunuyor:

“Arap Baharı ile yapılan benzetmelerde dikkatli olmak lazım. Ama devrimleri önceden kestirmek her zaman mümkün de değil. Doğru zamanda doğru sonuçları çıkarmak gerek. Rusya’da adil seçim talebiyle sokaklara çıkanlar amaçlarına ulaşabilecekler mi, bilinmez. Ama en azından Batı’nın ülkeye yönelik yeni bir bakış açısı geliştirmesi gerek. Rusya’daki otoriter sistemi eleştirenler, Batı ölçütlerini Rusya’ya uygulamak ve Rus halkının güçlü yönetim isteğini görmezden gelmekle eleştirildi. Bu eleştirilere maruz kalan sadece Schröder de değildi. Rusya'ya karşı kibirli, aşağılayıcı tavır takınanlar sadece Putin’i eleştirenler değil, Rusların demokrasiyi başarabileceğine güvenmeyenlerdir.”

Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumu ise şöyle:

“Medvedev-Putin ikilisinin ‘yönlendirilmiş demokrasi’ araçlarının işe yaramadığı artık kanıtlandı. Parti yasakları, medya, parlamento ve yerel yönetimlere çocuk muamelesi yapılması, yani tüm siyasî sistemin uyuşturulması, emekliliklerini ‘baba’ Putin ile birlikte geçirmekten fazlasını isteyen kentlerdeki orta sınıfın direnişiyle karşılaşıyor. Göstericilerin hedefi, şahsı makamdan ve dolayısıyla devletten ayırmak.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ercan Coşkun