1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

29.04.2004 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu29 Nisan 2004
https://p.dw.com/p/Abut

Federal Alman Parlamentosu’na ait Das Parlament gazetesinin 18 sayfadan oluşan son sayısı Türkiye’ye ayrıldı. Basın özetlerimizde bugün, bu gazetede yer alan Türkiye'yle ilgili değerlendirmelerine geniş bir şekilde yer vereceğiz...

Türkiye’de bir camide çekilmiş iki fotoğrafın yer alan Das Parlament'in ilk sayfasında, Türkiye’nin AB üyeliği kastedilerek, ”Kapının önünde, ama kapı Türkiye’ye açık mı?" başlıklı yazı dikkat çekiyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi Başkanı Faruk Şen imzasını taşıyan yazıda, Türkiye’nin AB üyeliği tartışmalarının gökten düşmediği, üyelik sürecinin 1961 yılından bu yana sürdüğü anımsatılıyor. Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yıllardır kültürel alanda alışverişle şekillendiği belirtiliyor. Şen yazısında, Osmanlı’nın, Bizanslılar’dan İstanbul’u 1453 yılında fethetmesiyle Osmanlı kültürünün Avrupa’ya girdiğini, 19. yüzyılda ise Türkiye’nin batılı ülkeleri örnek alınarak modernleşme çabalarını sürdürdüğü ve Avrupa’ya daha da yakınlaştığını belirtiyor.

Gazetenin ikinci ve üçüncü sayfalarında ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son genel seçimlerde aldığı zafere ve AKP hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde gerçekleştirdiği reformlara yer veriliyor. Stefan Laurin imzasıyla yayınlanan Adalet ve Kalkınma Partisi’yle ilgili yazıda, partinin varlığını Saadet Partisi’ne borçlu olduğu belirtiliyor ve Saadet Partisi’nin yasaklanmasıyla daha modern söylemlerle ortaya çıkan Erdoğan’ın puan topladığı ve iktidara geldiği vurgulanıyor. Erdoğan hükümetinin AB üyeliği sürecinde yaptığı reformlara da değinilen haberde, Alman Hristiyan Birlik Partileri’nin Türkiye’ye AB üyeliği yerine "imtiyazlı ortaklık" önerdiği, ancak bu önerinin gerek AKP iktidarı gerekse Alman Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu tarafından sert biçimde eleştirildiği anım anımsatılıyor.

Gazetede, Türkiye’deki azınlıklarla ilgili yapılan reformlara da değiniliyor. Berlin Hür Üniversitesi Siyaset ve Sosyal Bilimler Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Gülistan Gürbey imzasıyla ”Türkiye’nin azınlık politikası, liberalizm ile geleneksel doğmatizm arasında” başlıklı yazıda şu satırlar dikkat çekiyor:

”Ağustos 2002’deki üçüncü uyum paketiyle yasada yapılan değişikliklerle azınlıkların kendi dillerinde özel kurslar açmasına izin verildi. Ancak bu kursların ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve prensiplerine aykırı olamayacağı’ şartı da konuluyor. Bu kursların açılması ve kontrolü ise Milli Eğitim Bakanlığı’ne verildi. Reformlar tabii ki büyük politik öneme sahip. Ancak büyük bir çığır açıldığından söz edilemez, çünkü reformlar sistematik olarak yaşama geçirilebilmiş değil.”

Gazetenin beşinci sayfasında ”Her dört turistten biri Almanya’dan” başlığıyla yer alan haberde, Türkiye’nin turizmde yakaladığı başarı ve Almanlar’ın neden Türkiye’yi tercih ettiği anlatılıyor. Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’un tanıtıldığı bir başka yazıda ise inşaat ve nüfus patlamasına rağmen İstanbul’un yine de büyüleyici bir kent olduğu vurgulanıyor. Gazetede ayrıca ünlü turizm şirketi Öger Tur’un sahibi Vural Öger’le yapılan bir söyleşiye de yer veriliyor:

”Kendimi Avrupalı hissediyorum” başlıklı haberde, 1961 yılında eğitim görmek amacıyla Berlin’e gelen Öger’in 1969 yılında Hamburg’da Öger Tur’u kurduğunu ve firmanın Almanya’nın en başarılı firmaları arasına girmeyi başardığı belirtiliyor. Öger söyleşisinin hemen yanında ise bir zamanlar çalışmak amacıyla Almanya’ya gelen daha sonra emekli olarak yaşlılar yurduna yerleşen Türkler’le yapılan bir başka söyleşiye yer verilmiş. Duisburg kentindeki ülkelerden yaşıların kaldığı yurttan iki Türkle yapılan söyleşide Almanya’da emekli olan birçok Türk’ün yılın bir kısmını Almanya’da bir kısmını ise Türkiye’de geçirdiği, Almanya’daki sağlık sistemi daha iyi olduğu için Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istemediği vurgulanıyor.

Gazete Türkiye’nin Yunanistan, ABD ve Rusya ile ilişkilerine de değiniliyor. Heinz Jürgen Axt ve Jean Monnet imzasıyla yayınlanan Türkiye - Yunanistan ilişkilerinde şu satırlar dikkat çekiyor:

”1999 yılından bu yana Türkiye ile Yunanistan arasında daha önceki yıllara oranla iyileşme hissediliyor. Yorumcular bu gelişmeyi o yıl meydana gelen depremlere bağlıyor. 1999’da hem Türkiye, hem de Yunanistan’da ağır depremler meydana gelmişti. Her iki tarafın bu zor günlerde birbirlerine yardım etmesi iki ülkeyi yakınlaştırdı.”

Reinald Lukas imzasıyla Rusya - Türkiye ilişkilerine değinilen yazıda ise Ankara ile Moskova’nın ilişkisinin son on yılda gelişme gösterdiği yorumu yapılıyor. Rusya’nın Türkiye’ye doğalgaz nedeniyle önem verdiği, Bakü petrollerinin Gürcistan’ın başkenti Tiflis üzerinden Ceyhan’a taşınacak olmasının ilişkilerin iyileşmesinde etkili olduğu kaydediliyor.

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri ise Josef - Thomas Göller tarafından ele alınmış. Yazıda, Türkiye’nin jeopolitik konumunun ABD için önemine değiniliyor. ABD’nin yakın müttefiki olarak nitelendirdiği Türkiye ile ilişkilerinin Irak Savaşı sırasında bozulduğu, TBMM’nin ABD’nin Türkiye’den asker istemesi talebini reddettiği anımsatılıyor. Bunda İslami söylemlere sahip Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Müslüman bir ülkeye saldırmak istememesinin de etkili olduğu ifaüde ediliyor. Yazıda ayrıca Türkiye’nin ABD’ye destek vermemesi nedeniyle Amerikan ordusuna bağlı dördüncü tugayın savaşın ilk üç haftası içinde Irak’a yollanamadığı, bu yüzden Bağdat’ın işgali sırasında da yağmalama olaylarının engellemediği yorumu yapılıyor.

Türkiye’nin ele alındığı bir başka gazete ise Süddeutsche Zeitung. İngiltere Başbakanı Tony Blair AB Geniyleme Süreci’yle ilgili olarak kaleme aldığı yazıda Türkiye ve Hirvatistan’ın AB üyeliğine değiniliyor:

”İngiltere her iki ülkenin üyeliğine de sıcak bakıyor, Özellikle de Türkiye’nin. Türkler AB’ne üyelik için gerekli kriterleri yerine getirirlerse birliğe yeni bir boyut kazandırabilirler. Türkiye’nin birliğe alınmasıyla İslam dünyası ile bir köprü kurabiliriz. Bu tür köprüler eskiye oranla daha fazla önem taşıyor. Birliğin genişlemesiyle ilgili üye ülkelerin kaygılarını anlıyorum ancak bu problemleri çözmek zorundayız. Avrupa Anayasası birliğin büyümesiyle ortaya çıkacak sorunların çözümlenmesi için hazırlandı.”