1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2912 Presseschau 1

29 Aralık 2010

Alman gazetelerinde Almanya'da havaalanlarında yolcuların profillerine göre güvenlik kontrolünden geçirilmesi önerisiyle İran'da tutuklu bulunan iki Alman gazetecinin aileleriyle görüşmeleriyle ilgili yorumlar ağırlıkta.

https://p.dw.com/p/zqzS

Almanya'nın en büyük havaalanlarından Düsseldorf Havaalanı'nın yöneticisi Christoph Blume'nin, güvenlik konusunda dile getirdiği öneri, yoğun tartışmalara yol açtı. Gelecek yıl Alman Hava Meydanları Birliği ADV'nin de başkanlığını üstlenecek olan Blume, yolcuların önceden profillerinin çıkarılarak farklı güvenlik kontrollerinden geçirilmesini önerdi. Ayrımcılığa yol açacağı endişesiyle eleştirilen öneri gazetelerde geniş yer buluyor. Berliner Zeitung'un yorumu eleştirel:

"Düsseldorf Havaalanı yöneticisi, yakında Alman Hava Meydanları Birliği'nin en başındaki adam olacak Christoph Blume gibi birinin, yolcuların risk gruplarına ayrılması yönünde, maceraperest bir tartışmayı başlatmaması iyi olurdu. Blume'nin 'harika önerisi'ne göre yolcular yaş, cinsiyet, etnik köken, seyahat alışkanlıkları ve diğer kriterlere göre ayrılmalı ve birbirinden farklı biçimde kontrol edilmeli. Yani daha iyi açıklamak gerekirse; Düsseldorflu, Mallorca'ya seyahat edecek yaşlı bir kadın sorunsuz biçimde uçağına binerken, Arap görünümlü genç erkekler, örneğin Libya pasaportu olan ve ABD'ye yolculuk eden yolcular daha özel bir kontrole maruz kalmalı. Bu sadece saçma ve budala bir öneri değil, aynı zamanda da ortada şüpheye mahal verecek, bir gerekçe olmaksızın Anayasaya aykırı bir arama-tarama operasyonu."

Mannheimer Morgen aynı konuyla ilgili şu görüşlere yer veriyor:

"Öneriyi yapan havaalanı yöneticisi için bu, organizasyon açısından kesinlikle kazanç getirecektir: Potansiyel olarak şüpheli görülen yolcuları daha sıkı kontrol edecek, diğer yolcuları ise hızlı biçimde gönderecekler. Ancak bu kontrole maruz kalacak olanlar içinse durum farklı görünüyor. Daha koyu ten rengine sahip­ olanlar ya da isimleri kulağa Müslüman gibi gelenler zaten günümüzde diğer yolculara göre daha şüpheli görülüyor ve bu nedenle sıkı aranıyor. Bu insanların şimdi resmi olarak 'riskli yolcular' ilan edilmesi, en azından Avrupa'da hukuka aykırı, sansasyonel bir dışlanma anlamına gelir."

Leipziger Volkszeitung'un yorumunda şu satırları okuyoruz:

"Eğer teröristler, havaalanı yöneticilerinin tasavvur ettiği gibi görünmezlerse, aptalca olur. Örneğin bir terörist Usame Bin Ladin gibi giyinmeyip, Avrupa kökenli, yaşlı bir işadamı gibi seyahat ederse. Terörist kadınsa ya da üniformalıysa. Bu bağlamda gündeme gelen, yolcuların profilinin çıkarılması önerisi sadece dışlayıcı değil, aynı zamanda teröristler kontrolleri önceden tahmin edeceği için de tehlikeli. Uçuş trafiğinde tam bir güvenlik sağlanması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ancak farklı ama birbirine geçmiş önlemler örgüsü, yolcuların profilinin çıkarılması gibi tek taraflı bir önlemden her zaman daha etkili olacaktır."

Bugünkü gazetelerde yer bulan bir diğer önemli konu ise, turist vizesiyle İran'a giden ve idam cezasına çarptırılan Sakina Aştiyani'nin oğlu ve avukatı ile röportaj yapmaya çalıştıkları için tutuklanan iki Alman gazetecinin durumu. Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, gazetecilerin tutuklanmalarının üzerinden 11 hafta geçtikten sonra aileleri ile görüşmelerini şöyle değerlendiriyor:

"İran'da tutuklu olmanın nasıl bir duygu olduğunu, iki Alman gazeteci tatmak zorunda. Tutuklanmalarının üzerinden 11 hafta geçtikten sonra ilk kez yakınları ile görüşmelerini, Tahran 'büyük bir insani jest' olarak satmak istiyor. Gazeteciler ve yakınlarının, hiç de özgür olmayan koşullarda görüşmelerine sevinmeleri gerektiği yönünde sergilenen dostane tavır, sadece maskaralık. Çünkü Tahran rejimini işin insanî kısmı değil, sadece güç gösterisi yapılması ilgilendiriyor. Bu noktada inandırıcı tek insanî jest, gazetecilerin serbest bırakılması olur."


Badische Neuste Nachrichten aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

"Kuşkusuz gazeteci olarak İran hakkında haber yapmak ve rejimin insan haklarını hiçe sayan sertliğini göstermek, ulvi bir hedef. İki Alman gazeteci, zina gerekçesiyle recm cezasına mahkum olan Sakine Aştiyani'nin oğlu ve avukatı ile röportaj yapma girişiminde bulunarak, tam da bunu hedeflediler. Ancak insanın kendisini koruması için ülkenin kurallarına uyması gerekir. Gazetecilerin turist vizesiyle İran'a seyahat etmeleri, en hafif tabiriyle, aptalca."

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topcu


Editör: Murat Çelikkafa