1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 3003 Presseschau 1

30 Mart 2011

Bugünkü Alman gazetelerinin ağırlıklı konuları Berlin'deki Alman İslam Konferansı, Londra'da yapılan Libya Konferansı ve Alman hükümetinin nükleer santraller konusunda politika değişikliğine gitmesi...

https://p.dw.com/p/10jyc

Alman hükümetinin Müslümanlar'la diyaloğun iyileştirilmesi amacıyla hayata geçirdiği İslam Konferansı'nın dünkü toplantısı, Alman gazetelerinin yorum sütunlarında geniş şekilde yer tutuyor. Kısa bir süre önce İçişleri Bakanlığı görevine gelen Hrıstiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Hans-Peter Friedrich'in ilk kez başkanlık ettiği İslam Konferansı, bakanın 'İslam Almanya'nın bir parçası değil' yönündeki sözlerinin gölgesinde geçti. Wetzlarer Neue Zeitung konuyu şöyle yorumluyor:

"İslam Konferansı'nın görevi, gündelik hayatta yaşanan birçok sorun dikkate alınarak, bunlara uygun çözümler bulmak. Bu sorunlara Müslüman genç erkeklerin öğretmenlerine ittaat etmemeleri gibi, Hrıstiyan bir ev sahibinin, adı kulağa türkçe gelen birilerine evini kiralamak istememesi örnek olarak verilebilir. Bakan Friedrich, İslam Konferansı'ndaki açıklama ve tavırlarıyla, konferansın başarılı olma şansını azalttı. Ayrıca konferansa katılan İslamî kuruluş ve derneklerin temsilcileri de yapıcı önerilerle gelmedi. 2006 yılında dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble tarafından hayata geçirilen İslam Konferansı'nın başarasız olma ihtimali çok yüksek."

Libya'da Muammer Kaddafi'ye bağlı güçlere karşı operasyonlar sürerken, Londra'da 37 ülke ile BM ve NATO'dan temsilciler, Libya'daki durumu masaya yatırdı. Konferansta operasyonlara devam edilmesine karar verildi. Münih'te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, konferansı şöyle yorumluyor:

"Eğer Batı, Libya konusunda çağa uygun, yeni sömürgeci hedefler gütmediği konusunda inandırıcı olmak istiyorsa, o zaman Arap dünyası ile gelecekteki ilişkilerinin anahtarını da bulmuş demektir. Libya operasyonunda aynı zamanda NATO'nun kaderi de tehlikede. İttifakın zaten komşularında, ona karşı duyulan güvensizliği canlandırabilecek yeterince sorunu var. NATO bunun yerine Araplar arasında dost edinmek için çabalamalı. Arap ülkeleri işte bu nedenle Londra'daki Libya Konferansı'ndan sonra sadece görünür biçimde değil, aynı zamanda dürüst ve açık bir tavırla Libya'daki sorunun politik açıdan çözümü sürecine katılmalı. Eğer Libya'da ateşkes sağlanmasına arabulucuk edecek birileri varsa, o da Arap ülkeleridir. Bu ne kadar erken olursa, o zaman NATO da Libya'dan o kadar çabuk çekilir. O zaman NATO'nun Libya'da büyük hatalar yapma tehlikesi de azmış olur."

Koblenz'de yayımlanan Rhein-Zeitung'sa aynı konuyla ilgili şu satırlara yer veriyor:

"Koalisyon güçlerinin öncelikleri her ne kadar farklılıklar gösterse de, ortak bir yönleri var: Hiç kimse Libya'da ikinci bir Irak senaryosu yaşamak istemiyor. Saddam Hüseyin'in bundan tam sekiz yıl önce şiddet kullanılarak etkisiz hale getirilmesi sırasında sadece ateş gücü değil, aynı zamanda akıllı bir politik strateji izlenmesi konusunda da büyük eksiklikler vardı. İşte bu nedenle Ortadoğu'da politika işin içine erken giriyor."

Alman gazeteleri, Fukuşima'daki gelişmelerin ardından Almanya'daki nükleer santrallerle ilgili tartışmaların ışığında hükümetin izlediği politikayı da masaya yatırıyor. Hafta sonu iki eyaletteki seçimlerde oy kaybına uğrayan Federal Hükümet'in küçük ortağı Hür Demokrat Parti'nin Genel Sekreteri Christian Lindner'in, geçici olarak devre dışı bırakılan 8 nükleer santralin tamamen kapatılmasını istemesi, sürpriz etkisi yarattı. Westfälische Nachrichten'e göre Hür Demokrat Parti bu sayede tıpkı Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili Başbakan Angela Merkel gibi seçmenlerin gönlünü kazanmaya çalışıyor:

"Başbakan'ın 'en iyi çevreci' olarak görünme yönündeki girişimi, koalisyon ortağı liberaller tarafından acımasızca engellenmeye çalışılıyor. Hür Demokrat Parti Genel Sekreteri Lindner, Başbakan'ın, ülke genelinde nükleer enerjiden vazgeçilmesi konusunun mümkün olduğunca geniş bir düzlemde tartışılması için bu sürecin sunuculuğunu tek başına yapmasını öylece durup seyretmek istemiyor. Koalisyon ortakları arasında derin bir çatlak oluştu. Çünkü Hür Demokrat Parti, sırtını duvara dayararak, nükleer enerji konusunda Hrıstiyan Demokrak Birlik'ten daha fazla puan toplamak istiyor. Hrıstiyan Birlik'i solluyor, çünkü bu sürecin sonunda ortada nükleer enerjiyi savunan tek parti olarak kalmak istemiyor. Bu tartışma önemli bir noktayı gösterdi: Almanya'da nükleer santrallerin geleceği yok. Schröder'in başbakanlığı dönemi ne güzeldi! Elektrik şirketlerinin en azından geleceğe dönük plan yapabilme güvencesi vardı."

© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: Hülya Topçu


Editör: Murat Çelikkafa