1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

30.05.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Ahmet Günaltay30 Mayıs 2005
https://p.dw.com/p/AbqS

Avrupa Anayasası antlaşmasının Fransa’daki halkoylamasında açık farkla reddedilmesinin yarattığı siyasi deprem dalgalarının bütün Avrupa’ya yayılması endişesi, referandum sonuçlarını pazartesi baskısına yetiştiren gazetelerin ortak görüşü. Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesi, ‚referandum yoluyla isyan’ başlıklı yorumunda özetle şu görüşlere yer veriyor:

„Avrupa’da yine bir hayalet dolaşıyor. Ama bu Komünist manifestosundaki, eski Avrupa’nın iktidar sahiplerini halka karşı birleşmeye iten korku değil. 2005 yılında devlet ve hhükümet başkanlarına soğuk terler döktüren hayaletin adı demokrasi. Çünkü binbir güçlükle hazırlanan Avrupa Anayasası halkın bir bölümü tarafından tarihin çöplüğüne atılmak isteniyor. Avrupalılar nelerin değiştirilebileceğine kafa yoruyor ve neden kendilerine sorulmadığını merak ediyorlar. AB’nin mevcut yapısı 450 milyon Avrupalı’ya kıtanın kaderinde söz sahibi olma imkanı tanımıyor. Gerçi AB’ne gönderdiği milletvekili her üç yasadan ikisinde oy kullanabiliyor. Ama AB Komisyonu’nun Başkanı 25 devlet ve hükümet başkanı tarafından ve Avrupa parlamentosu seçimlerinin sonucu dikkate alınmadan seçiliyor. Seçmenin son sözü söyleyememesi, intikam hislerini kamçılıyor. AB’nin yalnızlıktan kurtulmak için tasarladığı yeni yapılanma seçmenin direnişiyle karşılaşıyor. AB eğer ayakta kalmak istiyorsa, daha iyi bir anayasa hazırlarken ya da genişleme adımları atarken, demokrasiyle yaşamak zorunda olduğunu idrak etmelidir.“

Fransız ‚Le Figaro’ gazetesi Avrupa Anayasası’nın Fransa’da referandumla reddedilmesinin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac açısından siyasi son anlamına geldiğini savunuyor. Yorum şöyle:

„Avrupa Anayasası’na ekseriyetle verilen ‚hayır’ oyları, Cumhurbaşkanı Chirac’ın görev süresinin dolması, hükümetin revizyondan geçirilmesi ve yeni hükümetin politikalarını değiştirmesi anlamına geliyor. Hangi bakanların değiştirileceğinden daha önemli olan soru, Fransa’nın sanayileşmiş dünyanın oyun krullarına karşı koyup koyamayacağı ve yararını kanıtlayamamış olan sosyal güvenlik sistemini koruyup koruyamayacağıdır. Fransızlar bunun bilincinde. Cumhuriyet çoktandır böylesine yoğun bir gün yaşamadı.“

Yine Paris’te yayımlanan ‚Liberation’ gazetesi ise Avrupa Anayasası’nın reddedilmesinin muhtemel sonuçlarına şu satırları ayırmış:

„Avrupa, sosyal hakların yeni anayasa ile daha da güçlendirilmesinin öngörüldüğü dünyanın tek sosyal bölgesidir. Ama seçmen buna ikna olmadı. Seçmenin çoğunluğu Avrupa’yı ultra liberalizmin kalesi olarak görüyor. Zirvedeki siyasi kadroların yalanları yıllardır ayaklarına dolaşıyor, Cumhurbaşkanı gibi kendi de güçsüz bir hükümet ve karşısında bölünmüş bir Sosyalist muhalefet. Fransızlar durumlarının iyi olmadığını yıllardır biliyorlar. Ne yazık ki referandumdan sonra durumları biraz daha kötüleşti.“

Fransa’nın yüksek tirajlı gazetelerinden ‚Les Echos’ da referandum faturasını Cumhurbaşkanı Chirac’a çıkarıyor:

„Jacques Chirac’ın Fransa’yı Avrupa’dan uzaklaştıran cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmemek için amansız mücadele vermesi gerekecek. Ama ana iktidar ortağının lideri Nicolas Sarkozy engelini nasıl aşacak. Başbakanlığa Sarkozy’yi getirmesi, zaafiyetini teslim etmesi anlamına gelecektir. Referandum sonucu hükümete verilmiş güvensizlik oyudur. On yıllık iktidardan sonra ‚kral dımdızlak ortada kalmıştır.’

Hollanda’nın ‚Het financieele dagblad’ gazetesi ‚Avrupa Birliği krizde’ başlığıyla yayınladığı yorumda, Fransa’daki halkoylamasıyla Avrupa’nın uzun bir siyasi krize sürüklendiğini ve bu krizin olumsuz ekonomik sonuçlara da yol açacağını yazıyor. Referrandumdan çıkarılması gereken dersler bulunduğunu yazan Luxemburger Wort adlı gazete, ‚Avrupalı politikacılar artık anayasa antlaşmasının alternatifsizliğini’ savunmaktan vazgeçmeliler. Siyaset, ‚mukadderata’ endekslenmemeli ve seçmene maliyetiyle birlikte gerçekçi alternatifler sunabilmelidir’, diyor. Viyana’da yayımlanan ‚Kurier’ gazetesinde ise şu satırları okuyoruz:

„AB bünyesindeki anayasa antlaşmasını onaylama süreci nasıl tamamlanırsa tamamlansın politikacıların vatandaşla, Avrupa’nın geleceği konusundaki diyaloğa sıfırdan başlamaları şarttır. Bunu yapmadıkları takdirde Avrupa ile ilgili olarak alacakları kararlar Avrupalı’ya ulaşmayacaktır. Halk siyasi liderlerini anlamayacak ve bu nedenle de onlara destek olmayacaktır. AB aleyhtarlığı, bütün Avrupa projesini uzun vadede yok edecek dozda artacaktır. Dünyanın rekabete dayanıklı, ekonomik bakımdan en güçlü ve barışla refahın egemen olduğu kıtasını yaratma hayalleri böylelikle suya düşmüş olacaktır. AB liderleri bunu idrak etmedikleri takdirde Pekin ve Washington gibi merkezlerin gözünde palyaço durumuna düşeceklerdir. Ve Avrupa bütün dünyanın eğlencesi olacaktır.“