1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

30.09.2005 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Seda Sezer30 Eylül 2005
https://p.dw.com/p/Abp1

Alman ve diğer Avrupa basınında bugün, 3 Ekim öncesi Türkiye tartışmaları, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi Genel Başkanı ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber’in yerine kimin geleceği, İspanya’da yaşanan göçmen trajedisi ve iklim değişimi konusundaki değerlendirmeler dikkat çekiyor.

Leipziger Volkszeitung gazetesi, Türkiye ile müzakere süreci tartışmalarını aktardığı yorumunda Avusturya’nın tutumunu eleştiriyor:

“Avusturya Belçika diplomasisinin tadını çıkarıyor. Viyana’dan gelen bazı güçlü açıklamalar, Avrupa Birliği meclislerini çok da fazla etkilemiyor. Avusturya Başbakanı Schüssel, Brüksel’i rahatsız eden bir ısrarla Türkiye’nin tam üyeliğine alternatif bir senaryo oluşturulmasını istiyor. Schüssel imtiyazlı ortaklık önerisini yeniden canlandırmaya çalışıyor.”

Rheinische Post gazetesinde yer alan aynı konudaki yorumda ise Türkiye’nin önündeki engellerin ortadan kalkmadığı belirtiliyor:

“Avrupa ile Türkiye arasındaki hava gittikçe kötüleşiyor. AB, Türkiye ile müzakere sürecinin çerçevesi üzerinde kendi arasında hala bir anlaşma sağlayamadı. Bu nedenle Pazartesi günü müzakere sürecinin başlaması da tehlikeye girdi. Şimdi bir kriz oturumu yapılacak. Bu engeller ortadan kaldırılacak mı, bilinmiyor. Avrupa Birliği ülkeleri vatandaşlarının çoğu Türkiye’nin üyeliğine şüpheyle yaklaşıyor veya karşı çıkıyor. Politikacılar da bunun eninde sonunda kavrayacak. Ankara reform programı uyguladı, ancak bu yeterli değil. Türkler’in bu krizde Avrupa veya Avusturya’yı suçlamak için nedeni yok. Ankara da hatalı. Türkiye, Gümrük Birliği’ne Kıbrıs’ı da dahil eden anlaşmayı imzalayarak önemli bir kriteri yerine getirmiş oldu. Ancak yayımladığı deklarasyonla da Kıbrıs’ı tanımadığını açıklaması, Avrupa Birliği ile ilişkilerini gerdi. Birlik, şimdi Türkiye’nin Avrupa bilincini taşıdığından şüphe ediyor.”

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakere süreci Recklinghauser Zeitung gazetesinde ise şöyle değerlendiriliyor:

“Ankara, ekonomi ve hukuk devleti alanındaki reformları uygulamaya geçirmezse, Kıbrıs’ı tanımazsa ve Ermeni soykırımını inkar etmeye devam ederse, Avrupa klubüne girmek için gerekli şartları yerine getirmemiş olur. Türk hükümetinin üyelik yerine, en kısa zamanda Avrupa Birliği’yle yakın ilişkide olmak için köprüleri inşa etmeye başlaması gerekiyor. Türkiye sorunu, Brüksel’de tartışılmalıdır. Berlin’de koalisyon müzakerelerinde ihtilaflı konu olarak kullanılmamalıdır.”

İngiltere’de yayımlanan The Guardian gazetesi ise yorumunda Türkiye ile müzakerelerin başlatılması gerektiğini savunuyor:

“Bir zamanlar askeri darbeler, işkence ve yüksek enflasyonla uğraşan Türkiye, Avrupa Birliği’ne üyelik kriterlerini yerine getirdi: Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, azınlık hakları, pazar ekonomisi ve rekabetin kontrolü. Kürtler’in yaşadığı bölgelerde reformların uygulanması derme çatsa olsa da AB üyeliği perspektifi reformların uygulanmasında itici bir güç oldu. Bunun arkası gelecek ve ülke, 10 veya daha fazla yıl sonra daha da zenginleşecek ve müzakereler tamamlanacak. Şu anki Kıbrıs sorunu müzakereleri engellememeli. Türkiye’deki laik Müslümanlar hoşgörülü ve çokkültürlü Avrupa’ya katılmaya hazır olduğunu gösterdi. Şimdi son anlaşma da yapılıp, müzakereler başlatılmalı.”

Almanya’daki tartışılan bir diğer konu Hıristiyan Sosyal Birlik’deki olası görev değişimi. Dresden’da yayımlanan Sachsische Zeitung, Hristiyan Sosyal Birlik Partisi’ndeki olası görev değişimini şöyle değerlendiriyor:

“Büyük Koalisyon söz konusu olduğunda, Hıristiyan Birlik lideri ve Bavyera Eyaleti Başbakanı Edmund Stoiber’e başkente gitmekten başka çare kalmıyor. Stoiber’in ardından kimin Bavyera Eyaleti Başbakanı olacağı mücadelesi başladı bile. Hıristiyan Sosyal Demorkatlar, 18 Eylül seçimlerinde güçsüzleştiler. Bavyera’da yüzde 50 olan oy oranları düştü ve bu sonuç gelecek eyalet seçimlerinde eyalet parlamentosunda çoğunluğa sahip olamayabilirler anlamına geliyor.”

Wetzlarer Neue Zeitung gazetesi İspanya’da yaşanan göçmen dramına şöyle dikkati çekiyor:

“Göçmen sorununa gerçekçi bir çözümü, sadece boş sözlerle dolu olmayan bir kalkınma politikası getirebilir. Avrupa devletleri, Birleşmiş Milletler’e karşı olan sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar. Ve halklarını daha fazla yardım etmeye teşvik etmeliler. Almanya hükümetinin, Güneydoğu Asya’daki tsunami felaketinden sonra yaptığı, okulların okullara, belediyelerin belediyelere yardım etmesini sağlamak oldu. Bu şekilde düzenlenen yardım İspanya topraklarına girmeye çalışan göçmenler gibi daha fazla kişiye ulaşabilir.”

İspanya’da yaşananları yorum sütunlarına taşıyan diğer bir gazete de Bielefeld’de yayımlanan Neue Westfalische Zeitung. Gazete, göçmen politikasının sınırları daha sıkı kontrol etmekten ibaret olmaması gerektiğini aktarıyor ve yoksulluk dalgasının önünde daha yüksek engeller de kurulsa aşacağını belirtiyor.

Schwarzwalder Bote gazetesi de iklim değişimi ile ilgili yorumunda şu ifadelere yer veriyor:

“Kalkınmaya engel olmak istemiyorsak, hepimiz eninde sonunda alternatif enerji kaynakları yaratmalıyız. Ancak sadece en fazla enerji tüketen Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’in de dahil olduğu bütün ülkeler işbirliği yaparsa bu mümkün olur. Bu pek muhtemel görünmüyor. Ancak Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, Katrina Kasırgası’ndan bu yana sık sık enerji tasarrufunda bahsetmeye başladı. Yine de Kyoto Protokolü’nü imzalamak konusunda bir hazırlıkları yok. Zavallı dünya.”