1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

31.03.2005 - Alman basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu31 Mart 2005
https://p.dw.com/p/Abr7

Alman basınında bugün, Endonezya’nın Nias Adası’nda meydana gelen deprem, Almanya ve Fransa’nın Çin’e yönelik silah ambargosunu kaldırma çabaları, BM Petrol Karşılığı Gıda Programı’ndaki yolsuzluk skandalı, Almanya’daki vize skandalının yol açtığı sonuçlar ve AİHM’nin II. Dünya Savaşı sonrasındaki toprak reformuyla ilgili verdiği kararla ilgili haber ve yorumlar dikkat çekiyor.

İlk olarak Endonezya’daki deprem sonrasındaki yardım çalışmalarına değiniyoruz. Süddeutsche Zeitung gazetesinde Manuela Kessler imzasıyla yayımlanan haberde, depremin Nias Adası’nı yerle bir ettiği belirtilerek, yardım çalışmalarının ise ağır aksak ilerlediği kaydediliyor:

“Bir zamanlar sörf cenneti olan Ada’da herşey şimdi enkazın altına gömülü. Endonezya televizyonunda yayınlanan görüntüler bölgede elektrik ve su tesisatının da yerle bir olduğunu, köprülerin yıkıldığını gösteriyor. Ada halkının çok acil yardıma ihtiyacı var. Havaalanı yıkıldığı için Ada’ya yiyecek, giyecek, ilaç ve battaniyeler helikopterlerle taşınıyor. Tüm bunlara bir de dün kötü hava koşulları eklendi.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung’un aynı konuyla ilgili haberinde ise şu satırlar göze çarpıyor:

“Endonezya’daki depremden iki gün geçtikten sonra ölü sayısı artıyor. Yardım çalışanları dün de kötü hava koşulları, yetersiz teknik donanım ve koordinasyonda yaşanan aksaklıklara rağmen enkaz altındaki canlıları kurtarmaya çalıştı. Üst üste gelen artçı depremler ise halkı paniğe ve korkuya sürüklüyor. Temiz içme suyu ve yiyecek yetersiz. Üstelik depremde ölenlerin tam sayısı da hala bilinmiyor.”

AB’nin Çin’e yönelik silah ambargosunu kaldırma girişimleri de dikkat çeken bir diğer konu. Die Welt gazetesi ambargonun kaldırılması girişimlerini sert bir dille eleştirerek şu satırlara yer veriyor:

“Almanya Başbakanı Schröder, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’la birlikte Çin’e silah satmak istiyor. Oysa Alman Meclis Dışişleri Komisyonu üyeleri oybirliği ile buna karşı olduklarını açıkladılar. Schröder, dış politikadan meclisin değil, hükümetin sorumlu olduğunu vurguluyor. Ayrıca Çin’e ambargo uygulanmasına neden olan katliamdan bu yana da ülkede insan haklarının iyileştiğini belirtiyor. Almanlar ne yazık ki böylesine bir jestin faturasını çok ağır ödeyecek.”

Kölner Stadt Anzeiger gazetesinin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:

“Başbakan Schröder’in Çin’e silah ambargosunun kaldırılmasını yürekten istediği gözleniyor. Başbakan’ın ambargonun kaldırılmasına karşı yönde görüş bildiren Meclis Dışişleri Komisyonu’nun kararını gözardı etmesi kışkırtıcı olduğu gibi akıllıca bir tavır da değil. Çünkü ambargonun kaldırılması için getirilen gerekçe doğru değil. Çin’de insan hakları iyileşmedi. Üstelik Çin’in Tayvan’a askeri müdühale etme ihtimali de arttı.”

Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel ise BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın oğlu Kojo Annan’ın, Petrol Karşılığı Gıda Programı çerçevesinde yolsuzluk yaptığının ortaya çıkmasına değiniyor. BM’in de eleştirildiği yorumda şu satırlar göze çarpıyor:

“BM Araştırma Komisyonu’nun yolsuzlukla ilgili raporu, Annan’ın kişisel trajedisini ortaya çıkardı. Annan’ın oğlu yıllarca babasının arkasından iş çevirdi. Ancak bu olay, baba Annan’ın da yolsuzluk yaptığı anlamına gelmiyor. Annan oğlunun yaptığı işin BM yönetimi tarafından incelenmesini istedi. Ancak bu kontrol gerçekleşmedi. İşte BM’de bürokrasi böyle işliyor. Adam kayırmacılığı yapılması ve kişisel çıkarlar için devreye girilmesi, BM’nin işleyişinde olağan sayılıyor. Bu durumun nedeni BM’in yapısı. BM üyesi ülkeler Genel Sekreterlik üzerinde kontrole sahip. Yani Genel Sekreterlik özerk bir yapıya sahip değil. Diplomatların kendi adayları işe girmeden, BM yardım çalışanlarını bile işe alamıyor.”

Alman gazetelerinde geniş yer verilen bir başka konu ise Dışişleri Bakanlığı’nın doğu Avrupa vatandaşlarına vize kolaylığı sağladığının ortaya çıkmasıyla oldukça zor günler geçiren Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in durumu. Stuttgarter Zeitung’da konuyla ilgili şu satırlar göze çarpıyor:

“Fischer’in düşüşünün birçok nedeni var ama şöyle özetlenebilir. Fischer kendi kendisinin kurbanı oldu. Yıllardır yaptıklarını tartıp biçmeden davrandı ve kendisi üzerindeki kontrolü kaybetti. Dünyanın merkezinde olduğuna inandı ve gündelik politikalarda hassas davranmadı. Vize skandalıyla ilgili olarak yaptığı ilk açıklamada, bakanlık çalışanlarının yaptığı hatayı üstlendiğini söyledi. Bu tavrıyla çalışanlarının tepkisini çekti. Skandaldan başkalarının suçlu olduğunu söylemesi, bakanlıkta Fischer’in üstesinden gelmek zorunda olduğu ciddi bir soruna neden oldu. Yeşiller partili politikacının otoritesi yıkılmaya başladı.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Almanya’yı yakından ilgilendiren verdiği karar da Alman basınında yorumlanıyor. Mahkeme, II. Dünya Savaşı sonrasında topraklarına el konulan 71 Alman'ın tazminat başvurusunu geri çevirdi. Mağdurlar, 1945- 1949 yılları arasında eski Sovyetler Birliği işgali döneminde gerçekleşen toprak reformu nedeni ile yitirdikleri gayrimenkullerine karşılık yüksek tazminat talep etmişlerdi. Düsseldorf’de yayımlanan Handelsblatt gazetesinin konuyla ilgili yorumu:

“Hukuk her haksızlığa çözüm bulamıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dün verdiği kararın özeti bu. II. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’nin sırf belirli bir sınıfa mensup oldukları için insanların elinden gayrimenkullerini alnması haksız bir uygulama. 1990’da iki Almanya’nın birleşmesiyle gelen demokrasi de kurbanlara çok yarar sağlamadı. Ellerinden alınan toprakları için az bir para aldılar ve bu topraklar yine devletin elinde kaldı. Doğu eyaletleri şimdi bu toprakları bütçesindeki açığı kapatmak için ucuz bir fiyata satmak istiyor. Strazburg’daki hakimler dün soğukkanlı bir tavırla, ‚bu çok üzücü bir uygulama ama insan hakları ihlal edilmiş değil“ hükmüne vardılar.“