1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB gözlerini doğuya çevirdi

7 Mayıs 2009

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin devlet ve hükümet başkanları, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da düzenlenen özel bir zirvede, altı eski Sovyet Cumhuriyeti’nin liderleriyle bir araya geliyorlar.

https://p.dw.com/p/Hl67

AB, Prag’da resmen başlatılacak olan Doğu Avrupa ortaklık sürecinde Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’daki demokratik ve ekonomik reformlara yardımcı olacak. Brüksel uzun tereddüt döneminin ardından, otoriter Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko’nun uzun zamandır Avrupa’da istenmeyen adam olduğu Beyaz Rusya’yı da ‘Doğu Ortaklığına’ davet etti. Böylece AB, Beyaz Rusya stratejisinde köklü bir değişiklik yapıp, ‘yaptırım yerine diyalog’ formülünü benimsemiş oluyor.

Brüksel’in yaptırımları sonuçsuz kaldı

Beyaz Rusya’nın ‘Doğu Ortaklığına’ dâhil edilip edilmeyeceği Brüksel’de uzun süre tartışıldı. AB’nin doğu sınırındaki bu ülke 15 yıldır otoriterlikle yönetiliyor. 2006 yılındaki hileli seçimlerin ardından AB, Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko ile Minsk yönetiminin diğer ileri gelenlerinin Birlik ülkelerine girmesini yasakladı, Avrupa’daki banka hesaplarını da dondurdu. Bu yılın Mart ayında ise AB Dışişleri Bakanları diplomatik yaptırımların askıya alınmasını kararlaştırdılar.

“AB’nin yıllardır Beyaz Rusya’ya uyguladığı yaptırımların sonuçsuz kaldığını belirtmek durumundayız.”

Alman Yeşiller Partisi Milletvekili ve Beyaz Rusya uzmanı Marieluise Beck, diyalogun akla yatkın bir tercih olduğunu ancak belli bazı şartlara bağlanması gerektiğini söylüyor:

“Demokratik değerlerde ısrarlı olmalıyız. Fikir ve basın hürriyetlerinde diretmeli, siyasi tutukluların da serbest bırakılmasını talep etmeliyiz. ‘Doğu ortaklığının’ bedeli Beyaz Rusya muhalefetini kaderine terk etmek ise, bu çok çirkin bir şey olur.”

AB’nin ortaklık girişimi

Beyaz Rusya’daki muhalefet AB’nin ortaklık girişimini olumlu karşılıyor. Brüksel’in, otoriter yönetim tarzını değiştirmeyen Devlet Başkanı Lukaşenko ile diyalog kurması ise tepkiyle karşılanıyor. Eski Dışişleri Bakan yardımcısı Andrey Sannikov Beyaz Rusya yönetiminin demokrasi anlayışında herhangi bir değişiklik olmadığını söylüyor:

“Protesto gösterilerinin dağıtılması ya da ayrı görüşte olanların coplanması diktatörün keyfine kalmış. Beyaz Rusya’da hala siyasi tutuklu var. Bu tutuklulardan biri, kamuya açık davada yargılanmak için üç hafta önce açlık grevi başlattı.”

Eski Devlet Başkanlığı adayı ve siyasi tutuklu Aleksander Kosulin de AB’nin Lukaşenko rejimiyle yakınlaşma arayışı yüzünden hayal kırıklığı duyuyor. Kosulin burada diyaloğun değil siyasi alışverişin söz konusu olduğunu söylüyor:

“Diyalog olsaydı Beyaz Ruszya muhalefeti de görüşme masasında yerini alırdı. Müzakerelerden dışlandıysak, o zaman bundan kimin kazançlı çıkacağına bakmak gerekir. Lukaşenko yerini sağlamlaştırdığını düşünüyor. Demokratik kamuoyu nüfuz kaybediyor, Avrupalı politikacılar da şimdiye kadar vaatten başka bir şey alamadı.”


Lukaşenko ile işbirliği nereye kadar?

Alman Dış Politika Derneği’nin Doğu Avrupa uzmanı Stefan Meister de AB’nin Lukaşenko gibi bir diktatörle ancak sınırlı işbirliği yapabileceğini ve bu ülke üzerinde başka etkili olma imkânı bulunmadığını söylüyor. Meister, Lukaşenko’nun, ülkenin demokratikleştirileceği şeklindeki sözlerine inanmıyor:

“Lukaşenko, iktidarını koruyabilmek için bütün imkânlardan yararlanan kurnaz bir siyasetçi. Son yıllarda Rusya’dan ucuz hammadde alarak konumunu sağlamlaştırdığı için ayakta kalabildi. Şimdi de izolasyondan kurtulmanın yollarını arıyor.”

Stefan Meister, Moskova’nın AB değerlerinin kendi nüfuz bölgesine kazandırılmasını hoş karşılamayacağı uyarısında bulunuyor. Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Avrupa Milletvekili Elmar Brok ise Minsk yönetimi ile diyalog kurulmasından yana:

“Çinlilerle ve diğerleriyle de diyalogumuz var. Lukkaşenko hem bizimle hem de Rusya’yla oynuyor. Lukaşenko’yu Rusya’nın kucağından kurtarabilirsek, bu siyasi bakımdan aptallık olmaz.”

Olja Ebel / Ahmet Günaltay
Editör: Ayhan Şimşek