1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB liderlerinin zorlu zirvesi

29 Ekim 2009

Avrupa Birliği Liderler Zirvesi'nin iki zorlu gündem maddesi var. İlki Çek Cumhurbaşkanı Klaus’un onaylamamakta direndiği Lizbon Antlaşması’nın akıbeti. İkincisi ise iklim koruma önlemlerinin finansmanı.

https://p.dw.com/p/KIsk
Fotoğraf: AP

Liderlerin akşam yemeğiyle başlayan Avrupa Birliği Zirvesi öncesinde dönem başkanlığını yürüten İsveç’in Başbakanı Fredrik Reinfeld bir çağrı yaptı. Reinfeld, altı hafta sonra Kopenhag'da yapılacak Dünya İklim Zirvesi öncesinde uzlaşı sağlanması için Birlik ülkelerinin liderlerinden şu talepte bulundu: "İklimin korunması için yoksul ülkelere yapılacak mali yardımlar konusunda uzlaşabilir ve bunu gerçekten de zararlı gazların azaltılması koşuluna bağlabilmemiz halinde, Avrupa’nın liderlik rolünü güçlenecektir. Ancak üye ülkelerinin ödeme gücü farklı olduğu için AB içinde tartışmalar olduğunun bilincindeyim.”


Görüş ayrılıkları

Avrupa Birliği’nin batılı ve doğulu üyeleri arasındaki görüş ayrılıkları uzlaşı sağlanmasını zora sokuyor. Başlıca sorun, en çok finansman sağlayacak üye ülkelerin nasıl belirleneceğinde düğümleniyor. Zira Birliğe üye dokuz Doğu Avrupa ülkesinin bazı itirazları var. Ekonomik krizden etkilendiklerini ve Birliğin lokomotif ülkeleri kadar finansman sağlamalarının mümkün olmadığını savunan bu ülkeler, ayrıca belirlenecek somut bir miktarın da AB’nin Kopenhag’daki müzakerelerde elini zayıflatacağı görüşünde. Öte yandan en çok zararlı gaz salınımına yol açan üye ülkelerin daha fazla para ödemesinin kararlaştırılması halinde de bazı Doğu Avrupa ülkeleri, sanayilerindeki eskimiş teknolojiler nedeniyle daha fazla yük altına girmiş olacak.


İki kritik görev için mücadele başladı

Zirvenin bir diğer ana gündem maddesi ise Lizbon Antlaşması. Antlaşmayı imzalamak için Anayasa Mahkemesi’nin kararını şart koşan Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Klaus, bu tavrıyla antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi önündeki tek engeli oluşturuyor. Bu engelin aşılması için Dönem Başkanı İsveç, Klaus’u ikna etmeye yönelik girişimlerini sürdürürken, dikkatler ise kararını 3 Kasım’a erteleyen Çek Anayasa Mahkemesi’ne çevrilmiş durumda. Ancak öte yandan antlaşmanın Ocak ayında yürürlüğe girmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Nitekim, antlaşmanın öngördüğü AB Konseyi Başkanlığı ve Dış ve Güvenlik Yüksek Temsilciliği’ni kimin üstleneceğine ilişkin mücadele başlamış durumda.


Blair'in şansı var mı?

Konsey Başkanı olarak en çok ismi geçenlerden biri İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un da dün resmen destek açıkladığı eski Başbakan Tony Blair. İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband de şu açıklamayı yaptı:

“AB devlet ve hükümet başkanları şimdi konsey başkanının kim olacağına ve daha da önemlisi ne tür bir rol oynayacağı konusunda karar vermeli. Bunun Avrupa için çok önemli bir konu olduğu konusunda şüphem yok. Dünya sahnesinde çok güçlü bir sesle temsil edilmesi çok önemli ve ben Sayın Blair'in bu profile uyduğu kanaatindeyim."

Sosyalistler yüksek temsilcilik istiyor

Ancak AB kulislerinde, muhafazakâr kanadın başkanlığı, sosyalistlerin de “dışişleri bakanı” gibi görev yapacak yüksek temsilcilik görevini üstlenmesiyle bir uzlaşı sağlanabileceği konuşuluyor. Avrupa Birliği'nin sosyalist liderlerinin yine sol kanatta yer alan Blair'e destek çıkmaması ise eski İngiltere başbakanının işini zora sokuyor. Zira İspanya Başbakanı Zapatero, zirve öncesinde düzenlenen Avrupalı Sosyalistler toplantısında yüksek temsilcilik görevini istediklerini duyurdu. Zapatero bu açıklamasıyla dolaylı olarak Blair'in konsey başkanlığına destek vermeyeceklerini açıklamış oldu. Bu konuyla ilgili nihai kararın Kasım ayında yapılacak olağanüstü bir zirvede alınması bekleniyor.

DW/Ajanslar, DA/HK