1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB ve ABD'den asker tepkisi

Duygu Leloğlu/Brüksel, Ajanslar30 Nisan 2007

Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 'demokratik' bir şekilde yapılacağını düşünen AB cephesi, ordunun son çıkışının ardından, ülkedeki seçim sürecini yakın takibe aldı. Brüksel'de bütün gözler Ankara'ya yöneldi. AB Komisyonu Başkanı Barroso "AB'ye katılabilmek için Türkiye'nin önce gerçek bir Avrupalı olması gerektiğini" söyledi. ABD’den de askerin açıklamalarına tepki gecikmedi.

https://p.dw.com/p/AZOZ
Pazar günü İstanbul Çağlayan’da düzenlenen miting de dış basında geniş yer buldu.
Pazar günü İstanbul Çağlayan’da düzenlenen miting de dış basında geniş yer buldu.Fotoğraf: AP

AB cephesinden ordunun yazılı açıklamasına ilk tepki, Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'den geldi. Rehn “ordunun demokrasiyi seçilmiş hükümete bırakması gerektiğini” belirtti.

“Türk ordusunun profesyonelliğine ve uluslararası barış gücü misyonlarına değerli katkısına saygı duyuyoruz. Ama AB üyesi olmak isteyen bir ülkede demokratik işleyişe müdahale etmemeleri gerektiğini bilmeleri gerekiyor. AB, laik demokrasinin öneminin farkında ama aynı zamanda demokrasiye ve demokratik yollarla seçilmiş hükümetin sorumluluğuna saygı AB'nin temel ilkeleri arasında” diye konuşan Rehn, askerin açıklamasının zamanlamasının ise şaşırtıcı ve garip olduğunu söyledi.

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin bir gün AB'ye katılabileceğini umduklarını, ancak bunun için Türkiye'nin önce gerçek bir Avrupalı olması gerektiğini duyurdu.

ABD-AB zirvesi için AB Dönem Başkanı Almanya'nın Başbakanı Angela Merkel ile Washington'a gelen Barroso'ya, CNN televizyonunda katıldığı söyleşide, Türkiye'de yaşanan gerginlik ve dün İstanbul'da yapılan miting hatırlatılarak Türkiye'nin AB'ye girmesi ihtimali soruldu.

"Gerçek Avrupalı olmalı"

Barroso, “Türkiye'nin bir gün AB'ye katılabileceğini umuyoruz, ancak bunun için Türkiye, AB'de bulunmayan standartları katan bir ülke değil ekonomik ve siyasi açılardan gerçek bir Avrupalı olmak zorunda” dedi. Bu konunun, Türkiye ile yapılan üyelik müzakerelerinin parçasını oluşturduğunu anlatan Barroso, bazı zorlukların bulunduğunu, ancak Türkiye'de geçen yıl çok büyük bir ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Barroso, “Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik umutlarının, Türkiye'de reformların devam etmesini isteyenlere, modern, demokratik ve hukuka tamamen saygılı bir Türkiye isteyenlere yardımcı olduğu kanısındayız” ifadesini kullandı.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis de “Türk ordusunun siyasetin dışında ve kışlasında kalması gerektiğini” söyledi. ”Genelkurmay Başkanlığı'nın yayınladığı bildiriden büyük endişe duyduğunu” söyleyen Davis “Bu tür açıklamalar, ordunun yeni cumhurbaşkanı seçimini bilerek etkileme girişimi gibi görünüyor” sözlerini sarfetti.

Türk halkının, insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi alanında “Avrupa Konseyi'ne üye oluş tarihi 1949 yılından bu yana önemli ilerlemeler sağladığını” belirten Davis, “Bu başarılar riske atılmamalı” dedi. Davis, “Avrupa Konseyi üyesi Türkiye'de ordunun son açıklamasından şoka” uğradığını söyledi ve “bütün siyasi partilerin bu tür bir müdahaleye karşı tavır alması gerektiğini” ifade etti.

Davis, Türkiye'nin “olgun bir demokrasiye sahip olduğunu ve kendi anayasasına göre cumhurbaşkanını seçeceğine olan inancının tam olduğunu” sözlerine ekledi.

"AB Türkiye'ye baskı yapmalı"

Avrupa Parlamentosu'nun eski Türkiye raportörlerinden Sosyalist grubu Avusturya milletvekili Johannes Swoboda de “AB Türkiye ile müzakerelere devam etmek istiyorsa, Türkiye'ye baskı yapmalı” diyerek Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmemesi durumunda, Brüksel’in Kemalist laiklerin kabul edebileceği daha makul birinin seçilmesi konusunda sinyal vermesini istedi.

Swoboda “Ordunun açıklamaları duruma hiç yardımcı olmuyor. Çünkü burada sadece Anayasa mahkemesinin ve demokratik sürecin burada söyleyecek sözü olmalı. Gelişmeler, Türkiye’nin AB’nin gelecek ilişkileri açısından da çok olumsuz. Ben askerin sadece bu son açıklamasından değil, Kuzey Irak ile ilgili açıklamaları nedeniyle kaygılıyım. Askerin yakın zamandaki açıklamaları da Türkiye’deki demokratik süreci tehdit ediyor. Türkiye’deki laikliğe ilişkin kaygılarını anlıyorum. Ama asker bu tür açıklamalar yapacağına diyalog içinde olmalı dedi.

Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller grubundan, Türk kökenli Alman milletvekili Cem Özdemir ise CHP'ye sert çıktı. Özdemir yaptığı yazılı açıklamasında, “Atatürk’ün düşlediği laik, demokratik bir Türkiye’de, Cumhuriyet millete aittir. Atatürk’ün ilkelerine hizmet verdiğini zanneden bir CHP, cumhurbaşkanı seçimlerinde temsil görevini gerçekleştirmiyor. Buna karşın, süreci demokratik olmayan bir şekilde Anayasa Mahkemesi’ne taşıyor. Bu tavrı ile Türk milletinin ve halkının isteğine yönelik bir tavır olmadığını bilmeli. Çağdaş ve demokratik siyasetinde geçmiş 12 Eylül’lerin, askeri muhtıraların artık yeri olamaz. Siyasetin ve siyasetçinin tek yeri TBMM olmalı” ifadelerini kullandı.

Türk ordusunun sert çıkışı Avrupa Birliği’nin yanı sıra ve ABD cephesinde de Türkiye'deki demokratik sürecin devamı konusunda kaygıya neden oldu. ABD'nin 'Alman Marshall Fonları' adlı sivil toplum kuruluşunun hafta sonu düzenlediği 'Brüksel Forumu' adlı toplantılar zincirinde bir araya gelen Avrupalı ve Amerikalı siyasetçiler, yaptıkları değerlendirmelerde, Türkiye'de demokratik ve Anayasal sürecin kesintisiz devamı açısından, ordunun siyasete karışmaması gerektiğine vurgu yaptılar.

Washington'dan açıklamalar

ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Daniel Fried, açıklamasında oldukça dikkatli bir tavır sergiledi. Ordunun açıklamalarına ilişkin direk bir yorumda bulunmamaya özen gösteren Fried, 'Türkiye'nin laik demokratik yapısına vurgu yaparak şöyle konuştu: “Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın seçimi, Türklerin kendi seçimidir. Laik bir demokraside yaşayan ve bir Anayasa'ya sahip olan Türkiye'nin bu seçimini Türk vatandaşları yapar. Amerikalılara ise buna ilişkin bir yorum yapmak düşmez” dedi.

Fried sözlerini “Tabii ki Abdullah Gül ile daha önceleri biraraya geldiğimi de inkar edecek değilim. Geçmişte onunla çok iyi çalıştım. Dışişleri Bakanı Rice da ona saygı duyuyor. Biz Türk Anayasal sürecini ve laik demokrasinin kendi içişlerinin üstesinden gelebilecek kapasitede olduğuna inanıyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü.

ABD’nin Türkiye eski Büyükelçisi Marc Grossman ise “Türkiye'de bundan sonra 28 Şubat benzeri postmodern bir askeri darbe yaşanmasının mümkün olmadığını” ima ederek bunun gerekçesini “Türkiye'nin 10 yıl öncesine göre çok daha demokratik bir ülke” olmasına bağladı. Grossman şöyle konuştu:”Türkiye’de kimin Cumhurbaşkanı olacağı, Türk vatandaşlarının seçimidir. Türkiye’nin dostları olarak, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin demokratik bir ortamda ve Anayasal sürece uygun olarak yapılmasını umuyoruz" dedi.

Grossman sözlerini şöyle devam ettirdi: "Kaygılıyım. Çünkü Türkiye’de Anayasal ve demokratik süreç istiyorum. Ama Türkiye’nin demokratik bir toplum olmayacağı konusunda ise kaygılı değilim. Türk insanlarının bunu istediğini zannetmiyorum. Zaten bunun için 20 yıldır çalışıyorlar. Türkiye, 10 yıl öncesine oranla çok farklı bir ülke. En önemli fark ise eskiye oranla çok daha fazla demokratik olması. de artacağı görüşünde.”

ABD'de Demokrat kanadının güçlü isimlerinden Richard Holbrooke ise askerin sert çıkışının, ABD'de Ermeni soykırımı tasarılarının Meclis'den geçmesini önlemeye çalışan Amerikalı Türk dostlarının elini zayıflattığını savundu. Holbrooke “Meclisi önüne gelmesi olası Ermeni konusu ile ordunun açıklamaları konularının birbirine bağlantılı olup olmadığını bilmiyorum. Ama umarım Türkiye, ABD’de Ermeni tasarısının geçmesini engellemek isteyen, Türkiye’nin dostlarının çabalarına zarar verecek hiç bir şey olmaz. Türkiye’de herkes demoktratik sürece saygı göstermeli. Eğer dünyanın geri kalanının, anti-demokratik olduğunu düşündüğü bir girişim olursa, bu durum Türkiye’nin AB üyeliğine zarar verir. Türkiye’yi de büyük ölçüde zarara uğratır” diye konuştu.

Dış basında mitinge ilgi

Bu arada uluslararası haber ajansları, Pazar günü İstanbul Çağlayan meydanındaki cumhuriyet mitingine haberlerinde geniş yer ayırdı.

Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı, mitinge katılan yüz binlerce kişinin ellerinde Türk bayraklarıyla "hükümetin istifasını istediğini" abonelerine duyurdu. Çağlayan mitinginin 14 Nisan’da Ankara'nın Tandoğan meydanında yapılan mitinginden sonra ‘hükümet karşıtı’ ikinci miting olduğunu bildiren AP, mitinge katılanların "Türkiye laiktir, laik kalacak" gibi slogan attıklarını kaydetti.

Ajans, katılımcıların marşlar söylediğini belirterek, mitinge katılanlardan bazılarının görüşlerine de haberinde yer verdi. AP, "kendisini laik sistemin koruyucusu gören ordunun Türkiye'de en fazla saygı duyulan kurumlardan biri olduğunu" da hatırlattı.

İngiliz Reuters haber ajansı da Çağlayan'daki mitinge Türk bayrakları ve "hükümet karşıtı" pankartlar taşıyan yüz binlerce insanın katıldığını duyurdu. Reuters de mitinge katılanların "Türkiye laiktir, laik kalacak" diye slogan attıklarını belirtti.

Fransız haber ajansı Agence France Presse (AFP) de, mitingi abonelerine acil haber koduyla duyurdu. AFP'nin haberinde, göstericilerin Türk bayrakları ve Atatürk portreleri taşıyarak katıldıkları gösteride, laiklik yanlısı ve "hükümet karşıtı" sloganlar atıldığı belirtildi.