1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD Afrika'daki varlığını artırıyor

10 Nisan 2014

ABD'nin Afrika kıtasındaki askerî varlığı artıyor. Uzmanlar, Çin'in bu gelişmede oynadığı rolü ve Washington'ın muhtemel hedeflerini Deutsche Welle'ye değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/1BehN
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

ABD Başkanı Barack Obama, mart ayı ortalarında Uganda'daki Amerikan askerlerinin sayısını artıracağını açıkladı. Yaklaşık 100 kişilik özel birliğe 150 asker ilave edilecek. Ayrıca ülkeye ilk kez uçaklar gönderilecek. Birlikler, Uganda hükümetini Tanrının Direniş Ordusu ve onun lideri Joseph Kony'ye karşı mücadelesinde destekleyecek. Amerikan askerleri, savunma durumunda silahlı çatışmaya da girebilecek.

Amerikan medyasındaki haberlere göre, Afrika'daki Amerikan askeri varlığı düzenli olarak artıyor. İnternet dergisi Mother Jones 2013 yılında 546 askerî aktivite kaydedildiğini belirtiyor. Washington'daki Amerikan İlerleme Merkezi'nden Rudy deLeon da askerî faaliyetlerdeki artışı teyit ediyor: “Ortaklık kapasitelerinin artırılması adı altında daha girişken bir çaba içinde olunduğunu görüyoruz. Bu, demokratik kurumların korunması ve hukukun işletilmesini sağlamak için savunma becerilerini artırma noktasında yerel orduya yardımcı olmak anlamına geliyor.”

'5 bin Amerikan askeri aktif'

Los Angeles Times gazetesi 38 Afrika ülkesinde 5 binden fazla Amerikan askerinin aktif olduğunu yazıyor. Bunlar arasında Somali, Libya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler de bulunuyor.

Yıllarca savaş, felaket ve açlıkla birlikte algılanan Afrika'nın Amerikan siyasetinin görüş alanına girdiği muhakkak. 1994 yılında Ruanda'da yapılan soykırım Amerikan siyasi sınıfının hatırasında canlılığını koruyor. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton o zamanki ataletini bugün en büyük yanlışı olarak niteliyor.

'Kıtanın stratejik önemi bulunuyor'

Siyasi analistler kıtanın stratejik önemine dikkat çekiyor. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) adlı düşünce kuruluşundan Jennifer Cooke güvenlik durumunun kaygı verici boyutlara ulaştığını kaydediyor: “Güvenlik tehdidinin mahiyeti şöyle anlaşılmalı: Afrika aşırılık yanlısı gruplar ve uluslararası suç ağları için en serbest bölgelerden birini oluşturuyor. Dünyanın başka bölgelerinden çıkartılan terör grupları burada kendilerine sığınacak bir liman bulma imkânına sahip. Bu durum önem kazanmakla birlikte öncelikler listesinin en üst sırasına alınmış değil. Afrika’nın kısa vadede bu konuma geleceğini de sanmıyorum. Kıta daha çok stratejik bir perspektiften değerlendiriliyor.”

Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mali, Sudan, Libya, Nijerya… Krizdeki Afrika ülkelerinin listesi uzayıp gidiyor. Mali örneğindeki gibi kısmen Fransızlar askeri açıdan etkin. Ya da Libya'da misyonu süren NATO... Afrika ülkelerinin birlikleri ise asgari ölçüde kamu düzeninin korunmasında sorumluluk alıyor.

Washington küçük Amerikan birliklerinin arka planda faaliyet göstermesini tercih ediyor. Böylece Amerikan karşıtı duyguların canlanmasını engellemek isteniyor. Ayrıca AFRICOM'un bütçesi de Afganistan ya da Pasifik'teki komutanlıklara nazaran sınırlı.

Çin'in ekonomik faaliyetleri de artıyor

Öte yandan Çin'in Afrika'daki ekonomik aktiviteleri de sürekli artıyor. Çinliler, Amerikalılar ve Avrupalılar gibi kıtanın yeraltı zenginliklerine ilgi duyuyorlar. Son beş yılda Çin'in kıta ülkeleriyle ticaret hacmi 100 milyardan 200 milyar dolara çıktı. Karşılaştırmak gerekirse ABD'nin Sahra altı Afrika ülkeleriyle ticaret hacmi 2012 yılında 72 milyar dolar olarak kaydedildi.

Amerikan stratejisinin hedefinde Çin ile rekabet mi var? Bu soruya siyasi analist Rudy deLeon şöyle yanıt veriyor: "Sanıyorum AFRICOM'un arkasında yatan düşünce ilk etapta ABD ya da Avrupa yatırımlarını korumak değil. Daha çok bölgedeki yönetimin daha sağlıklı hale gelmesini sağlamak. Bunun uzun vadede sonuçları olacak. Zira bölge kendi kaynaklarını ve kaderini kendisi kontrolüne almak istiyor."

©Deutsche Welle Türkçe

Gero Schließ, EC

Editör: Hülya Schenk