1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD Irak'ta destek kaybediyor

Ranty Islam14 Mart 2006

ABD’nin Irak’ta liderliğini yürüttüğü koalisyon güçlerine, Doğu Avrupa’dan gelen destek yavaş da olsa azalıyor. Çünkü Irak'taki Amerikan askeri varlığı sorunların çözümüne yetmiyor.

https://p.dw.com/p/Aa9s
Irak'ta şiddet olaylarının önüne geçilemiyor
Irak'ta şiddet olaylarının önüne geçilemiyorFotoğraf: AP

„Slovakya Cumhuriyeti, Amerika’nın en yakın dostlarından ve müttefiklerinden birisidir“. Bu açıklama, Şubat ayı sonunda Beyaz Saray sözcüsünden geliyordu. Doğu Avrupa’nın en uzun süredir iktidarda olan liderlerinden Slovakya Başbakanı Mikulas Dzurinda, ülkesinde bir dizi ekonomik reformu hayata geçirmeyi başardı ve Slovakya bu nedenle, Washington’ın gözünde, örnek ekonomik ve demokratik gelişme kaydeden bir ülke konumunda. Bush yönetimi, Slovakya’daki atılımların benzerini örneğin bir türlü durulmak bilmeyen Irak’ta da görmeyi arzuluyor.

Irak’ta şiddetin önüne geçilemiyor

Irak'ta şiddete paralel olarak ise koalisyon güçlerine asker veren Doğu Avrupa ülkeleri, yavaş yavaş da olsa desteklerini geri çekiyor. Slovakya 104 askerini Irak’ta tutmaya devam ediyor, ancak birçok Doğu Avrupa hükümeti birliklerini ya çoktan çektiler, ya da çekmeye hazırlanıyorlar.

Doğu Avrupa’dan tam 18 ülke Irak’a birlik göndermişti. Ama 2004 yılından bu yana, sözkonusu ülkelerin çoğu deyim yerindeyse uzatmaları oynuyor. Macaristan’dan yüzlerce asker ve Moldavya’dan da ufak bir birlik, bundan yaklaşık 1 yıl önce, ülkelerine ilk dönenler olmuştu. 2005 Aralığında ise Bulgaristan ve ülkede 1650’ye yakın asker bulunduran Ukrayna, Irak’tan çekilmişti.

Asker sayısı azalıyor

Diğer ülkelerin de, Irak’taki askeri varlığı asgariye inmiş durumda. 1500 askerle Irak’taki en etkili Doğu Avrupa askeri gücü olan Polonya bile, 2007 yılına kadar, hatta bu yılın sonuna kadar geri çekilmeyi planladığını duyurdu. Romanya ve Gürcistan’dan gelen 850’şer askerin ise, görevlerine devam etmeleri bekleniyor.

Doğu Avrupalılar, Irak Savaşı’na katılırken, ana hedef olarak ülkenin silahsızlanmasını göstermişler, hatta NATO üyeliği için kapıda bekleyen 10 Doğu Avrupa ülkesini kapsayan „Wilna Grubu“, 2003 Şubat'ında ortak bir bildiri yayımlayarak, bu hedefin altını çizmişti.

Fakat, Berlin’deki Bilim ve Siyaset Vakfı Güvenlik Politikası uzmanı Markus Kaim, asıl önemli olanın Irak olmadığını, Doğu Avrupa ülkelerinin, dünyada kalan tek süper gücün dümen suyundan giderek, uluslararası arenada nüfuzlarını arttırmayı amaçladığını belirtiyor. Tek kutuplu dünya görüşünün, özellikle Almanya ve Fransa’nın başını çektiği birçok Avrupa ülkesinde pek taraftarı bulunmadığını vurgulayan Kaim, Irak’ta askeri açıdan faal olan devletlerin, aslında NATO üyeliğine yakışır olduklarını kanıtlamak amacını taşıdıklarına dikkat çekiyor.

İdeolojik yakınlık

Alman Dış Politika Kurumu’ndan Sabina Wölkner ise, Polonya’nın Washington ile ittifakının ardında ayrıca, Varşova ile Bush yönetimi arasındaki ideolojik yakınlığın yattığını söylüyor. Wölkner, Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve iktidardaki Hak ve Adalet Partisi’nin lideri olan ikiz kardeşi Jaroslaw Kaczynski’nin, gayet açık neo-muhafazakarlar olduğuna dikkat çekiyor ve yıllarca Washington’daki muhafazakar „American Enterprise Institute“da görev yapan Radoslaw Sikorski’nin savunma bakanlığını yürütmesi yüzünden, kabinenin renginin de epey koyu olduğunu belirtiyor.

Polonya ayrıca, ordunun modernleştirilmesi ve eğitilmesi konusunda Amerikalılardan daha büyük angajman beklentisi içinde. Ve tabii ki ekonomik çıkarlar da bu noktada önemli rol oynuyor. Alman Dış Politika Kurumu’ndan Sabina Wölkner, Polonya’nın Irak’taki petrol pastasından pay kapmayı arzuladığını, koalisyon güçlerine asker veren birçok ülkenin de bu yönde hayalleri olduğunu belirtiyor.

İttifak giderek çözülüyor

Ama tüm bu beklentilere rağmen, Irak’taki ittifakın bağları hiç durmaksızın çözülmekte. Iraklı kurbanların sayısı hızla artarken, hayatını kaybeden her koalisyon askeri, birliklerin ülkeden derhal çekilmesi yönündeki çağrıların yoğunlaşmasına neden oluyor. Hükümetlerin, kendi kamuoylarından gelen bu baskıyı kaale almamaları, siyasi bir intihar anlamına gelebilir, Bunun en iyi örneği de, İspanyol muhafazakarların 2004 Martında aldığı seçim yenilgisi. Bu yüzden belkide iç siyasetteki gelişmeler nedeniyle, sonbaharda erken seçim olasılığı bulunan Varşova’da da, sanılandan daha önce rüzgarın yönü değişebilir ve Irak’taki askerler geri çekilebilir.