1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'de Anayasa heyecanı

Bernd Riegert29 Ekim 2004

Avrupa Toplumu’nun doğuş belgesi niteliğindeki tarihi Roma Sözleşmesi’nin yayınlanmasından 47 yıl sonra, Avrupa ilk Anayasası'na bugün resmen kavuştu.. Anayasa metni, bugün Roma’da düzenlenecek törenle, AB’ne bağlı 25 üye ülkenin devlet ve hükümet başkanları tarafından imzalandı. Geçen Haziran ayında düzenlenen AB Zirvesi’nde, Anayasa metni üzerinde görüş birliği sağlanmıştı. DW Brüksel bürosundan Bernd Rigert’in konuya ilişkin yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa0H

Roma’da imzalanan bu Anayasa, aslında Anayasa belgesi niteliği taşımıyor. Çünkü devletler hukuku açısından bu tür belgeler, bir ulus devletin temelini oluştururlar. Oysa AB için böyle bir şey sözkonusu değil. Ne yeni, süper bir Avrupa devleti kuruluyor, ne de birliği oluşturan 25 halk arasındaki farklılıklar bu Anasa'yla ortadan kalkıyor.

Roma’da imzalanan ve ‘Anayasa’ adını taşıyan bu belge, egemen ülkeler arasında yapılan devletler hukuku anlaşması anlamına geliyor. Avrupa hukuku basitleşiyor. Kurumlara arasındaki ilişkiler ilk kez ayrıntılı olarak tarif ediliyor.

Yeni olan, ilerideki oylama prosedürü. Devletlerin yüzde 55 oranındaki oyu ile, ülke halklarının yüzde 65’lik oy oranından oluşan çifte çoğunluk, gelecekte birlik içerisindeki kararları basit ve şeffaf hale getirecek. Birliğin bazı alanlarında ilk kez basit çoğunluk kararları da uygulanacak. Ancak dış politikada, maliye ve savunma politikalarında basit çoğunluk yeterli sayılmayacak. Parlamento, AB Komisyonu’nun onaylaması prosedüründe gücünü daha fazla hissettirecek, örneğin bütçe hukuku gibi konularda daha fazla güce sahip olacak. Üye ülkelerin temsilciliği rolü Konsey’de kalmaya devam edecek.

Yeni Anayasa'dan yana olanlar, Avrupa vatandaşlarının, tarihte bir ilk niteliği taşıyan ve benzeri olmayan AB oluşumu ile daha fazla özdeşleşeceklerini ümitediyorlar. Anayasa karşıtları ise, yeni ve karmaşık Anayasa sözleşmesinin, Brüksel’deki bürokrat egemenliğini daha da pekiştireceğini tahmin ediyorlar. Avrupa Anayasası'nın pratikte nasıl gelişeceğini önceden kestirmek zor. Ancak, 25 üyeye yükselen ve karmaşıklaşan AB için kullanımı basit ve ortak bir hukuk zemini oluşturulması bir zaruretti.

Avrupa Anayasası'nın hukuksal güç merkezi olup olamayacağı da şimdiden kesin değil. Çünkü Anayasa metninin ulusal hükümetlerin parlamentoları tarafından iki yıl içerisinde onaylanması gerekiyor. Bu konuda üye ülkelerin neredeyse yarısında halk oylamasına gidilmesi öngörülüyor. Ne var ki geçmişte Fransa, İrlanda, Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde düzenlenen referandumlar gösteriyor ki, seçmenler kimi zaman ülkenin siyasi seçkinlerinin istediği yönde oy kullanmıyorlar.

Avrupa Anayasası'nın bazı zaafları da var. Örneğin Anayasa'da yapılacak değişikliklerin kuralları tam olarak belirlenmemiş. Ancak daha bugünden bilinen şey, Anayasa'nın yakında zaten değiştirilme zorunluluğu. Zira nüfusu en yüksek ülke olma özelliğiyle Türkiye’nin üye olması durumunda, Avrupa Anayasası'nın yapısında değişiklik şart olacak. Karar prosedürleri ve mali yönetmelikler yeni duruma uygun hale getirilmek zorunda kalacak. Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan’ın dahil olmasıyla da, yeni bir üyelik sözleşmesi gerekli olacak, bu da yeni bir devletler hukukunu gündeme getirecek ve Anayasa'yı değiştirme sürecini açacak.