1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'nin yeni Ortadoğu stratejisi

Daniel Scheschkewitz / DW9 Şubat 2005

ABD Başkanı George Bush’un ikinci döneminde Ortadoğu sorununun çözümü için daha çok çaba harcamak istediği gözlenirken, bir yandan da yeni bir strateji izlediği gözleniyor. Bunun en önemli kanıtı da ABD’nin Şarm el Şeyh’teki zirveye katılmaması. Washington’dan Daniel Scheschkewitz’in haberi...

https://p.dw.com/p/Aaxm

İsrail Başbakanı Ariel Şaron’la Filistin lideri Mahmud Abbas’ın dün Şarm el Şeyh’te yaptığı zirveden çıkan ateşkes kararı, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından olumlu olarak değerlendirilirken, ABD’nin Ortadoğu’daki politikasında yeni bir strateji izlediği gözlemleniyor.

ABD’nin yeni Ortadoğu stratejisindeki en belirgin değişiklik ise Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Şarm el Şeyh’teki zirveye katılmamasıydı. ABD, zirveyi bölgedeki taraflara bırakarak bir bakıma müzakereyi yürütenler üzerinde baskı kurmuş oluyor.

Zirvede hazır bulunan Mısır ve Ürdün liderlerinin dört yıl aradan sonra İsrail’e yeniden temsilci göndermelerine bakılırsa, ABD’nin ziveye katılmamakla doğru yaptığı da söylenebilir. Başkan Bush, Ortadoğu barış sürecinde Arap komşuların üzerine düşen sorumluluğu her fırsatta dile getiriyor. Ancak Amerikan yönetimi, arka planda kalıp sessiz bir diplomasiyi ve destek önlemlerini tercih ediyor.

Mekik diplomasisi sona erdi

Başkan Bush, bu ayın başlarında Ulusa Sesleniş konuşmasında Filistin tarafına kalkınma yardımı olarak 300 milyon dolar yardım sözü verdi. Bu hafta başında ise General William Ward’ın Filistin’de güvenliğin sağlanmasına yardım etmesi amacıyla görevlendirildiği açıklandı. ABD’nin Ortadoğu’ya ünlü isimleri göndererek yürüttüğü mekik diplomasisi sona ermiş görünüyor. ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk bunu şöyle açıklıyor:

“Bu, ABD’nin Ortadoğu barış diplomasisinde alışıldığı gibi davranmaşyacağını ortaya koyuyor. Bayan Rice, elbette Şarm el Şeyh’e gidebilirdi. Ama ABD, zirveye katılmayarak bölgedeki taraflara önem verdiğini göstermeye çalıştı. Bölgeye para yardımı sözü ve bir generalin atanması ise ABD’nin yeni bir angajman içinde olacağının sinyallerini veriyor. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Bush Ortadoğu barış sürecinden hayli uzaklaşmıştı.”

Daha dikkatli bir politika

Amerikan yönetiminin yeni ve daha dikkatli bir politika izlemesinin Ortadoğu’daki koşulların değişmesiyle de yakın ilgisi var. Filistin lideri Yaser Arafat’ın ölümünden sonra Filistin’de işbaşına gelen Mahmud Abbas’ın çok yönlü bir müzakere partneri olduğuna inanılıyor. Üstelik ülkede özgür seçimler de yapıldı. Bunun dışında İsrail için potansiyel bir tehlike oluşturan Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin de ortadan kaldırıldı.

Buna rağmen, Arap dünyasında ABD’nin Ortadoğu sorunu karşısında takındığı temel tavrın değişip değişmediği ya da Başkan Bush’un İsrail Başbakanı Ariel Şaron’a baskısını artırmaya hazır olup olmadığı soruları gündeme gelebilir. Ortadoğu Enstitüsü uzmanlarından Paul Scham bu konudaki şüphelerini dile getirerek “ABD’nin temel tavrının değiştiğini sanmıyorum. Şu sıralar ABD ve İsrail’in tavrı birbirine çok yakın. En önemli gelişme İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekileceğini açıklaması. İki tarafın da bunu tehlikeye atacağını sanmıyorum” diyor.